|
Kıyam ile kıyamet arasında durma biçimleri

Önceki yazımızda hadisatın fenomenlerinin anlamlarında, onlarla şimdiki zamanda kurduğumuz ilişkilerin değişmesi nedeniyle nasıl değiştiğini, HAMAS’ın Gazze’deki Siyonist-Hıristiyan ablukasını yarmak harekâtına karşılık onu sindirmeye, yok etmeye yönelik yeni Haçlı ittifakının ortak adı olan Siyonizm kelimesi üzerinden açıklamaya çalışmıştık.

Siyonist-Hıristiyanlığın Gazze’de sergilediği vahşetin 74. Günündeyiz ve dolayısıyla dilimiz ve vicdanımıza göre şekillenen eylemlerimiz aklımıza buna mahsus kelimeleri dayatmakla kalmıyor, ilgili işleyişleri ve buna tabi sözlerimizi, hükümlerimizi, yorumlarımızı da belirliyor.

Örneğin mezkûr vahşete karşı Müslümanların suskunluğundan (savaşmama halinden), Batı’daki vicdan sahibi Yahudilerle Hıristiyanların ateşkes taleplerinden (protestolarından) söz ederken yokluğu ve varlığıyla birlikte vaki olan dünya kıyameti içinde “kıyam” kelimesine başvuruyoruz.

Bu manada kıyam, Siyonist-Haçlıların zulmüne başkaldırmanın, vahşetlerini reddetmenin, soykırımlarına karşı çıkmanın adı haline gelirken, Filistin’in işgalden kurtarılması ve bağımsız bir devlet olması talebinin de öznesi hâline geliyor.

Hâl böyleyken, Siyonist-Haçlıların, en azından “Kıyametçi Hıristiyanlık” olarak da adlandırılan Avengelizm’in bir an önce kıyameti koparma arzularının, her türlü şerrin artırılmasıyla olan derin bağı, aklımıza şu soruyu getiriyor:

Acaba Müslümanlar, Siyonist-Hıristiyanlığın arzuladığı kötülük tanımlı kıyamete şiddetle karşı çıkmaları, güçlerinin yetebildiğince kötülüğün yayılmasına engel olmaları bakımından mı onların düşmanlıklarına, sömürülerine, vahşetlerine… birinci derecede muhatap oluyorlar?

Bu sorunun mutlaka makul bir cevabı vardır ve bunu bulmaya çalışacağız. Ancak bunun için bizzat ilgili kelimelerin anlamlarının içinden yürüyerek belli bir yolu kat etmemiz gerekmektedir. Ne de olsa -büyüklerimizin de söyledikleri gibi- asıl savaş insan ile insan arasında değil kelimeler arasındadır.

Kıyam kelimesinin manası Arapça “kwm / kym” kökünden gelen bir mastar olarak, ayakları üstünde durmak, doğrulmak, dikilmek, topluca ayağa kalkmak, bir şeye kalkışmak, yönelmektir.

Râğıb el-İsfahanî, Müfredât’ında Kur’anî bir kelime olarak kıyamın şu dört şekilde kullanıldığını söyler:

1)Teshîr, (Yüce Yaratıcının) belirli bir amaca ya da amaçlara doğru zorla boyun eğdirip sevk etmesi;

2)Bir varlığın ya da şahsın ihtiyari olarak kıyamı;

3)Bir şeyi gözetme, koruma, bakma, muhafaza etme, talepte sebatkârlık, sağlamlık, kararlılık, değişmezlik, durağanlık, sıkılık, yerleşiklik, sabitlik ve

4)Bir şeye azmetme anlamında kıyam.

İbn Cüzey el-Kelbî, Tefsire Giriş ve Muhtasar Kur’an Sözlüğü’nde kame kelimesini 1-İki ayak üzerine doğrulmak; 2-Bir işi düzen ve plan içinde yönetme yoluyla yapmak; 3-“İş ortaya çıktı ve dosdoğru oldu”; ekame kelimesini ise 1-Kalkmak, kaldırmak; 2-Sağlaştırmak, doğrultmak; 3- Bir yere yerleşmek şeklinde anlamlandırır.

Aynı kökten gelen kavim, kamet, kaim, makam, ikamet, istikamet, kıyamet, takvim, kayyum vb. kelimelerle geniş bir anlamsal yelpazeye sahip bulunan kıyam, Kelamî ıstılahta “Kıyâm bi-nefsihi” terkibiyle şu manaya geliyor:

“Allah’ın bizzat mevcut olduğunu, var olmak için başkasına muhtaç bulunmadığını’ ifade eder. Kıyâm bi-nefsihi terkip halinde Kur’an’da yer almaz, ancak kıyâm kökünden türemiş olan kâim, kayyûm ve makam kelimeleri ile nefs lafzı Allah’a nisbet edilmiştir. Bu terim Cenâb-ı Hakk’ın zaman, mekân gibi her türlü yaratılmışlık belirtilerinden münezzeh olduğunu ifade ettiği gibi dolaylı bir şekilde O’nun dışındaki her şeyin O’na muhtaç bulunduğuna da işaret eder. Kıyâm bi-nefsihi yerine kıyâm bi-zâtihî terkibi de kullanılır. Kıyâm bi-nefsihi Allah’ın selbî-tenzihî sıfatlarından biridir (el-Kayyum).” (Bekir Topaloğlu – İlyas Çelebi, Kelâm Terimleri Sözlüğü)

Buradaki “selbî-tenzihî sıfat” ifadesinden hareketle, el-Kayyum olanın kayyumiyetinden bir pay olarak dikilmekle (kıyam, duruş ve yöneliş), O’nun kayyumiyetine istikamet vermeye yeltenmek anlamında diklenmenin (Kıyameti çabuklaştırmaya kalkışmanın) farkına şimdilik okurlarımızın dikkatlerini çekmekle yetinerek, kıyamın Fıkıhî ıstılah olarak manasını da verelim:

“Kıyam, fıkıhta terim olarak namazda iftitah tekbiri ve her rekâtta Kur’an’dan okunması gereken asgari miktarı okuma süresince ayakta durmayı ifade eder.” (TDV DİA, Kıyam maddesi)

Nitekim, Mukatil b. Süleymân da Kur’an’daki “İkamu’s-salat”ın “Tasdikten yoksun ikrar ve namazın tam-eksiksiz kılınması” manalarında tefsir edildiğini söylemiştir.

Nasipse buradan devam edelim inşallah.

#HAMAS
#Ortadoğu
#Gazze
#Ömer Lekesiz
5 ay önce
Kıyam ile kıyamet arasında durma biçimleri
Bir Başka Mesele: Çözülme baba otoritesinin sarsılmasıyla başladı
Ayasofya’da namaz kılma zevki
ABD’nin raporu tutarsızlık abidesi..
Maskeli balo bitti: Gazze, dünyanın Siyonistlerin esareti altında olduğunu ispat etti!
Erdoğan’ı erken finale zorlamak: 2015