|
Mahmud Abbas’ın dilinin altında ne var?

ABD’nin şartsız koruması ve sınırsız silah desteğiyle Siyonistlerin Gazze’de yaptıkları soykırıma dair dünyaya ulaşabilen bilgiler, asıl bilinmesi gerekenlerin yüzde beşi bile değil.

Şu ana kadar 18 gazeteciyi katleden Siyonistler, ilgili haberleri kendi amaç ve yararları doğrultusunda BBC üzerinden dünyaya servis etmekle kalmıyorlar, Gazze’ye girmelerine asla izin vermedikleri gazetecilere de psikolojik baskı ve şiddet uyguluyorlar.

Bu şartlarda biz köşe yazarlarına soykırımla ilgili gelişen olayları analiz etmek yerine, farklı ülkelerin ve Filistin liderlerinin savaşla ilgili tutumları hakkında dünya medyasına düşmesine izin verilmiş haberleri değerlendirmekten başka bir şey kalmıyor.

Ancak olgular ve olaylar cihetinden derin bir geçmişin tortularını taşıyan bu haberleri kolayca yorumlamak da oldukça zor.

Örneğin Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, on sekizinci gününe giren savaşta dört ya da beş kez haber olmuş ve bunun ikisinde de Gazze’de Siyonist zulmüne ve soykırımına karşı bir varoluş mücadelesi veren Hamas’ın Filistinlileri temsil etmediğini söylemesiyle dikkatleri üstüne çekebilmiştir.

Arafat’ın ölümünden (2004) sonra Filistin Kurtuluş Örgütü Başkanlığı’nı devralan, El Fetih’in adayı olarak girdiği 9 Ocak 2005 tarihli seçimlerde oyların yaklaşık yüzde altmış üçünü alarak Filistin Devlet Başkanı seçilen ve 2009’da bırakması gereken bu görevi cebren ve hileyle bugüne kadar sürdüren kişidir Abbas (d. 1935, Safed).

Abbas aynı zamanda, Filistin direnişinde çok önemli bir yere sahip olmakla birlikte ulusçuluk temelinde demokratik-laik bir devlet kurmayı arzulayan el-Fetih’in, 2006 yılında yapılan milletvekilliği seçiminde moral ve sayısal üstünlüğü Hamas’a karşı kaybederek yıldızının kararmasının, Filistinliler nezdinde itibarının her geçen gün daha da aşınmasının ve ayrıca Filistin direnişinin Gazze ve Ramallah ayrımına uğratılmasının en önemli sebebi ve temsilcisidir.

Hamas’ın el-Fetih’e karşı üstünlük kurmasının birçok nedeni var. Bunlardan en önemlisi Filistin direnişinde Hamas eliyle ilk defa net olarak İslâmî bir kimliğin ortaya çıkmasıdır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ulusçu ve laik bir temele oturtulan ve belki kuruluş, mücadele şartları ve uluslararası desteği sağlaması itibariyle bu tarz bir seçimde kısmen haklı da görülebilecek olan el-Fetih’in, temeli 1928 yılında Mısır’da kurulan Müslüman Kardeşler Cemaati’ne dayanan, Filistin direnişi sürecinde çeşitli adlarla faaliyetler göstererek, Şeyh Ahmed Yasin’in (şehadeti 2004) diğer murabıtlarla birlikte 1987 yılında Hamas adıyla kurduğu bu yapı karşısında yenilmemesi zaten mümkün değildir.

Nitekim katılım oranının % 77 olduğu ve güvenilirliği kuşku götürmeyen söz konusu seçimlerde “el-Fetih’in aksine Hamas nispi oyların %44’ünü alır (yani el-Fetih’in 28 sandalyesine karşı 29 sandalye). Fakat Hamas seçim çevresine göre yapılan seçimde oyların %36,5’iyle daha düşük bir sonuç elde eder ancak rakiplerinin dağılmış olmaları nedeniyle, ayrılan 66 sandalyenin 45’ini elde eder. Bu şekilde Hamas Filistin Parlamentosu’ndaki 132 sandalyenin 74’ünü garanti ederek öngörülemeyen bir mutlak çoğunluğa ulaşır.” (Jean-Pierre Filiu, Gazze Tarihi).

Burada meselemiz ne el-Fetih’i karalamak ne de Hamas’ı cilalamaktır. Meselemiz Abbas’ın “Hamas Filistinlileri temsil etmiyor” derken dilinin altındakinin ne olduğunu anlamaya çalışmaktır.

El-Fetih’in Başkan Yardımcısı el-Alul’un, örgütün Filistinliler arasındaki popülaritesinin azaldığını kabul etmesini de gözeterek (bkz.: Independent Türkçe, 10 Haziran 2023), mezkur seçimlerden beri ABD ve İngiltere başta gelmek üzere Batılı devletlerin Hamas’a karşı teyakkuz halinde olduklarını, o günden bugüne köprünün altından çok su aktığı, örneğin Filistin devletinin yaşaması uğruna 1967 öncesinin sınırlarına dönülmesi Hamas tarafından da kabul edildiği halde yine de el-Fetih’i Hamas’a tercih ettiklerini ve dolayısıyla bunun da el-Fetih’in Batı’yla ve Siyonistlerle işbirlikçiliğine yorulduğunu söylememiz gerekir.

Gazze’de Siyonistlerce bir soykırımın başlatıldığı bir günde Abbas’ın Blinken ile son görüşmesinde sergilediği şaka ile karışık sululuğun Filistinliler tarafından nasıl okunduğunu ise Mescid-i Aksa’da Abbas aleyhine yapılan gösterilerde kullanılan ihanet vurgulu sloganlara tanık olanlar çok daha iyi bileceklerdir.

Ortaya çıkan fotoğraf Abbas’ın Blinken’a “Ben sizdenim” demesinden başka bir şekilde okunmadığı gibi, Hamas’a karşı Siyonist efendilerinden üstünlük ve öncelik istemesinden başka bir şekilde de okunmamıştır.

#Gazze
#Filistin
#Mahmud Abbas
7 ay önce
Mahmud Abbas’ın dilinin altında ne var?
Enflasyonun önceliği
Kamu yönetiminde pandemi ile öğrenip sonrasında unuttuğumuz kritik bilgiler
Uluslararası hukûkun üzerine düşen gölge
Emperyalizmin küresel hegemonyasının anahtarı: Türkiye’de laik devrim, İran'da “İslâmcı” devrim 
27 Mayıs: Demokrasi sürecinde kara bir leke