|
Mustafa Tahralı’nın makaleleri

Yüzyılın deprem felaketinden etkilenen on dört milyon insanımızın iaşeden barınmaya, eğitimden ekonomiye… maruz kaldıkları problemleri çözmek, millet ve devlet gündemimizin ilk maddesidir.

Bunu takip eden diğer bir önemli gündem maddemiz ise 2023 Türkiye genel seçimleriyle birlikte yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimidir.

Normal şartlarda seçimlerden bir seçim olarak görülmesi gereken bu hususu gündem açısından önemli kılan şey ise, mezkûr afetle ilgili yapılacak çalışmalar için gerekli siyasi iradenin yeniden teslimini sağlamak ve hassaten ABD’nin güney sınırımızda beslediği ve koruduğu terör örgütleri yoluyla Türkiye’yi kıskaca alma, kendi vesayetine mahkûm etme çabasını boşa çıkarmaktır. En kısa söyleyişle zikredilen seçimler, Türkiye’nin ya bağımsızlık içinde devamlılığının ya da ABD boyunduruğuna girmesinin seçimi olacaktır.

Bu iki hususun önümüzde olmasıyla diğer ifadeyle gündelik ilgilerimizi –zorunlu olarak– kendi üstlerinde toplamalarıyla ihmal edilmemesi gereken diğer önemli şey ise –en geniş manasıyla– millî ufkumuzun açık tutulmasıdır.

Afetler hayatımıza dahildir; halkımızın elbirliğiyle, devlet yöneticilerimizin ferasetleri ve çalışmalarıyla mutlaka üstesinden gelinecektir. Bekamızı tehdit eden ABD / NATO merkezli şer güçleriyle savaşmak ise hepimizin sorumluluğudur ve inşallah geçmişte olduğu gibi bunların üstesinden gelmemiz de mümkündür.

Ancak bunlarla meşgul olurken sayelerinde yarınları inşa edeceğimiz ilmî, kültürel ve teknik çalışmaları ihmal etmememiz gerekir. Bu esasta düşünmeyi düşünmeye, gerek gündelik hayatı kolaylaştırmak gerekse bekamızı korumak adına sanayinin ve teknolojinin her türünü üretmeye, işletmeye geçmiştekinden çok daha fazla çaba göstermeliyiz.

Bu bağlamda yukarıda zikrettiğim iki öncelikli gündemi asla ıskalamamak kaydıyla, kendi meşguliyetim esasında ilmi ve kültürel çalışmaların izlenmesini, bunlara dair güzel gelişmelerin, bilgilerin ve haberlerin ilgililerine iletilmesini bir ihtiyaç olarak görüyor ve bundan hareketle yakın zamanda elime ulaşan bir kitabın bilgisini kıymetli okurlarımla paylaşmak istiyorum:

Mustafa Tahralı
, Tevhit Bilgisi İbnü’l-Arabî ve Fikirleri Üzerine Makâleler.
Tahralı Hocamızın
Kubbealtı Neşriyat
tarafından kitaplaştırılan
İbnü’l
-
Arabî
merkezli makalelerinin iyi okurların dikkatinde ve bilgisinde olduğunu biliyorum. Çünkü Tahralı’nın ilmî çalışmalara vakfettiği değerli hayatında mezkur konuda yazdığı makaleler, kitap takdimleri, sempozyum ve panel bildirileri, sohbetler… ehli tarafından ilgiyle takip edilmiştir. Şimdi ise Tevhit Bilgisi adlı kitapla bunları, çok iyi edite edilmiş bir şekilde topluca görme ve okuma imkânı doğmuştur.

Tahralı Hocamız kitabının Önsöz’ünde hem bu muhtevayı hem de kitaplaşmasını mümkün kılan serüveni şöyle özetlemiş:

“Elinizdeki makâleler 25-30 sene boyunca Ahmed Avnı Konuk Bey’in İbnü’l-Arabî ve Mevlânâ’nın eserlerine yaptığı tercüme ve şerhlerini yayımlama sırasında ortaya çıkan çalışma ve araştırmalardır. Hepsinin mihverinde, merhum Ahmed Avni Bey’in tercüme ve şerhlerini arkadaşlarımızla berâber yayımlamamızdan itibâren önümüze serilen bu ilim ve irfan hazinesinden anlayabildiğimiz kadarını derleyip toparlayıp ifâde etmeye çalıştığımız bâzı hususlar bulunmaktadır. Ahmed Avni Bey’in tercüme ve şerhlerini Tasavvuf Anabilim Dalı’ndaki meslektaşlarımızla yayımlayabilmek mazhariyetine nâil olmasaydık, elinizdeki bu araştırma, inceleme ve röportajların hazırlanması ve gün yüzünü görmesi söz konusu olamazdı. Doktora talebeliğim sırasında haberdar olduğum yazar ve konularla ilgili Fransızca yayınlar ve Fransızca’ya tercüme edilmiş eser ve çalışmalar ise, bu araştırmalara şüphesiz büyük ölçüde yardımcı ve değerlendirici unsurlar oldu.” 

Tahralı Hocamızın İbnü’l-Arabî’nin eserlerini ilim ve kültür hayatımıza yeniden kazandırmayı, Batılılaşama sürecinde millet olarak maruz bırakıldığımız dilsizleştirilme, bilgisizleştirilme ve sekülerleştirilmeden kaynaklanan zihnî tahribatı aşmanın mümkün yollarından biri olarak gördüğünü bilenlerin “Neden şimdi İbnü’l-Arabî tefekkürü” diye sormayacaklarına eminim.

Yine de şu kadarını söylemeliyim: İbnü’l-Arabî, tefekkürüyle Osmanlı devletinin kurucu babası olarak nitelenmeyi hak eden bir zattır. Bizlerse hâlen Osmanlı’nın bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmanın gayretindeyiz. Bizden öncekiler kendi mülkümüzde mukim olmanın savaşını başarıyla verdiler ama devlet olmanın gerekli şartlarını yerine getirmek yeni nesle kaldı. Bu nedenle “Nasıl bir Türkiye?” sorusunun cevabı hâlen düşünmemizde ve arayışımızda yatıyor.

#Mustafa Tahralı
#Makaleler
#İbnü’l-Arabî
1 yıl önce
Mustafa Tahralı’nın makaleleri
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet