|
Yeni anayasa için bir teklif oluşturmak


Allah’ın verdiği bir nimetin kadrini bilmek ve şükrünü ifa etmek tam olarak mümkün olmadığı gibi, bir nimetin değerini teslim etmek de ancak onun yitirilmesiyle mümkün olabilir.

Bu bağlamda, Allah’ın kendilerinden kulluk sözü olarak cennetine koyduğu Adem ile Havva’nın burayı kaybetmelerinin sebep ve sonuçları konusunda önceden uyarıldıkları halde, fıtratlarında -nefislerinde– yerleşik olan kimi olumsuzlukların şeytan tarafından harekete geçmesiyle kaybettikleri o ilk nimetleri, yeni mekanları olan dünyada da ısrarla aramaları tabiidir.

Nitekim, önceki yazımızı dünya hayatına maruz kalan insanın gerek İlahi şeriat gerekse akli şeriat bakımından tabi olduğu ya da ürettiği ahitleri, anayasaları nimetlerin varlığına ve kaybedilmelerine bağlı olarak her şeyden evvel özgürlük, güvenme, beslenme, korunma ve barınma kaygılarını giderme yönünde yapmaları, toplulukla -devletle- bağlarını da bunlar üzerinden tesis etmelerini söz konusu tabiilik içinde değerlendirmiştik.

“İslam’ın siyaseti”nden, “siyasetin İslamı”na kat edilen yaklaşık on asırlık bir zaman diliminden sonra, sömürgeciliğin başlamasıyla birlikte korunmacı, savunmacı ve beka kaygılı etkilerle ortaya çıkan modern İslamî siyasetin daha açık bir ifadeyle İslamcılığın, son dört asırdır sürdüre geldiği dinin ilgili hakikatlerini ve mevcut hayatın gerçeklerini birlikte kuşatan bir anayasa oluşturma ve dolayısıyla yönetim arayışı tesisi etme düşüncesi ve çabası öneminden hiçbir şey kaybetmeksizin bugünün Müslümanlarına devredilmiştir. (Burada kullandığımız terkipler, kavramlar hakkında geniş bilgi için bkz.: Işıl Arpacı, Müslümanlarda Siyasal Tasavvur, Pınar Yayınları, İstanbul 2016)

Farklı ilmi ve siyasi disiplinde faaliyet gösteriyor olsalar da son tahlilde Müslümanların hayatlarının yeni zamana göre İslam üzere tanzimi esasında aynı çiviye çekiç vuran Şah Veliyyullah ed-Dihlevî (ö. 1762), Mithat Paşa (ö. 1884), Nâmık Kemâl (ö. 1888) Ahmed Cevdet Paşa (ö.1895), Cemâlüddîn el-Efganî (ö. 1897), Muhammed Abduh (ö. 1905), Muhammed İkbal (ö. 1938), Mustafa Sabri Efendi (ö. 1954), Mustafa es-Sibâî (1964), Seyyid Kutub (v. 1966), Ali Şeriâtî (ö. 1977), Mevdûdî (ö. 1979), Fazlur Rahman (ö. 1988), İsmail Râcî Fârûkî (1986), İmâm Humeynî (ö. 1989), Aliya İzetbegoviç (ö. 2003), günümüzde ise Nakib el-Attas (d. 1931), Hayrettin Karaman (d. 1934), Taha Abdurrahman, (d. 1944) ve Abdurrahman Arslan (d. 1947) söz konusu dört asırdaki arayışın kilometre taşları olarak, aynı yolda yürüyecek olan yeni kuşaklar için de birer müsmir fenerdir.

Mayıs ayında gerçekleşen seçimlerden sonra Başkan Erdoğan’ın yeni bir anayasanın hazırlanması konusuna vurgu yapması, mezkur konuyu etraflıca ele alma ve konuşma yönünde Müslümanlar için yeni bir başlangıç olarak alınmalıdır.

Zira son seçimlerle, Müslümanlar için hemen hemen hiçbir güvence sağlamayan mevcut “…toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti”nde yasama ve yürütme gücünün yine Müslüman yöneticilerde olması halk tarafından sağlanmış ancak Müslümanların bu sayedeki moral kazanımları dışında -beka meselesindeki rahatlama hariç- herhangi bir kazanım ise yine sağlanmamıştır.

Buna göre Müslüman münevverlerin Başkan Erdoğan’ın nasıl bir seküler kuşatma altında olduğunu da göz ardı etmeksizin, yeni bir anayasanın hazırlanması ve bunun muhtevasının nasıl olması gerektiği hakkında görüşler, düşünceler, teklifler oluşturmaları gerekmektedir.

Osmanlı Devleti’nin ilk Anayasası olan Kânûn-ı Esâsî’ye şerh ve kaynaklarının tartışması yönünde katkıda bulunan geçmişteki münevverler yeni anayasa konusunda çalışacaklar için de kalın bir iz sunmaktadır.

Örneğin, Ömer Ziyâeddîn-i Dağıstânî, Dergüzînîzâde Hasan Rıza, İbnü’r-Re’fet Mehmed Memduh, Kulcalı Abdülaziz ve Berzencîzâde Ahmed Fâiz’in  Kânûn-ı Esâsî hakkındaki yorumları (Haz.: Necmettin Azak, Büyüyenay Yayınları, İstanbul 2022) ve Sava Paşa’nınkinden Ali Haydar Efendi’ninkine kadar değerli birçok hukukî ve adlî metin elimizin altındadır. Zikrettiğimiz bu isimlerin mesleki ilgilerini de gözeterek münevver kelimesine daha özel bir vurgu yapmamız da mümkündür.

Aceleye, telaşa mahal yoktur. Mevcudun eleştirisindeki ısrardan da artık vaz geçilmelidir. Şimdi yeni şeyler düşünmenin ve teklif etmenin zamanıdır.

Yine de acelesi olan Müslümanlar eceli, toplumsal sorumluluk sahibi olan Müslümanlar ideali gözetmekte serbesttir.

Mülk ve zaman Allah’ındır; bizlerse bunlarda sadece birer yolcuyuz.

#Anayasa
#İslam
#Müslümanlarda Siyasal Tasavvur
#Veliyyullah ed-Dihlevî
#Cemâlüddîn el-Efganî
#Aliya İzetbegoviç
#Recep Tayyip Erdoğan
1 yıl önce
Yeni anayasa için bir teklif oluşturmak
Andıçlı günler
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile