|
Neden Ketebe

Arapça yazdı anlamındaki ketebe, hat / kitap / kütüphanecilik literatüründe yazma eserlere mahsus istinsah kaydı demektir.

Yazma eseri telif eden (müellif) veya onun kopyasını yapan (müstensih), kitabın son noktasından sonra çoğunlukla ketebehü’l-fakir nitelemesiyle kendi adını (unvanını, imza tahtında) yazar ki, günlük kullanımda buna kitabın ketebesi denir ve bu terim şu kitabın ketebesi sarih, bozuk veya okunmuyor... şeklinde tedavülde bulunur.



Ketebe, ilk anlamını aşarak kitap kültüründe geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bir köprü işlevi görür; yazma eserler üzerinden bugünün bilgisine eklenerek geleceğe aktarılan dinamik bir alegoriye dönüşür.

Ketebe’nin yeni bir yayınevine ad olması bu bakımdan çok manidardır. Üstelik, Albayrak Medya Grubu gibi, çeyrek yüz yıllık Yeni Şafak gazetesiyle, Tvnet televizyon kanalıyla ve gzt, Gazete Manşet, Dergilik, nedersiniz, Gerçek Hayat, Derin Tarih, Lokma, Nihayet, Derin Ekonomi, Cins, Skyroad, Bilge Çocuk, Bilge Minik, Post Öykü gibi sanal ve basılı dergileriyle Türkiye’nin yerli birikimine mesenlik oluşturan önemli bir marka tarafından yayınevi adı olarak seçilmesi de çift bir değere sahiptir.

Albayrak Medya Grubu’nun genç patron ve yöneticilerinden Mesut Albayrak, yayınevi projesini bundan iki sene önce dile getirmişti. Konuyu istişare ettiğimiz bir görüşmede, Medya Grubu’nun birikimini yayınevi yoluyla değerlendirmek, yayınevi üzerinden oluşabilecek düşünsel birikimi de ona transfer etmek ve dolayısıyla mevcut kültürel hayatın nabzını tutarak, gidişatına olumlu katkılarda bulunmak şeklinde belirtmişti niyetini.

Niyet, bakışı belirler. Diğer bir ifadeyle bir işin ifasındaki samimiyet ve kalite niyetin sıhhat ve değerini oluşturan özden beslenir. Mesut Albayrak bu manada olumlu bir sabitede bulunmasına rağmen, projesinden tam anlamıyla mutmain oluncaya kadar, konuyla ilgili ve ilişkili birçok kişiyle görüştü ve nihayet geçtiğimiz Kasım ayında ilk startı verdi.

Maddi boyutu bakımından işin adını doğru koyalım: Büyük sermaye, kendi şartlarına uygunluğundan emin olmadığı hiçbir boşluğa akmaz. Bu bağlamda yazı başlığımızdaki “Neden Ketebe” sorusu da ilk karşılığını bulur: Doğru talebi, güzel arzla buluşturmak!

Bunu mevcut yayıncılık teamüllerine bakarak şöyle de söyleyebiliriz: Yerlilik kimliğiyle doğru orantılı olan talebi, profesyonellik ahlakına uygun olarak karşılamak suretiyle, hem söz konusu kimliği pekinleştirmek hem de alıcıyı aldığı şey konusunda memnun ve müsterih kılmak...

Bu iki hususun birlikte gerçekleştirilmesi, her şeyden önce kurumsal bir yapılanmayı gerektirdiği içindir ki Ketebe Yayınları, Albayrak Medya Grubu’nun yerleşik kurumsallığından da istifadeyle bu ihtiyacı emsal yayınevlerine çok daha hızlı ve istikrarlı bir şekilde karşılayabilecektir.

Kimlik ve sunumu müştereken önemli kılan bir husus da, banka sermayeleriyle ve AB fonlarıyla oluşturulan büyük yayınevlerinin Sol-Kemalist bir yayıncılık eksenine oturtulmuş olmaları, bugüne kadar milli düşünce mensuplarının onların maddi ve ideolojik donanımlarıyla boy ölçüşebilecek bir yayıncılık performansı gösterememiş bulunmalarıdır.

“Neden Ketebe” sorusunun bir cevabı da burada yatmaktadır: Mili kimlik (yerlilik) eksenine oturan bir yayınevi olarak, sadece belli ideoloji gruplarını değil, seksen bir milyonun tamamını muhatap alan ve geçmişten bugüne Türkiye’nin birikimini değerlendiren ve onu doğru kanallarda geleceğe aktaran bir yayınevi olmak!

Türkiye’nin birikimi dediğimiz şeye, Batı düşüncesi kaybedilmiş hikmet yönünden dahildir.

En basitinden, kendi kitabi ve düşünsel birikimimizi eksiklikleri ve fazlalıklarıyla görebileceğimiz yegane ayna olması bakımından, Batı düşüncesinin bir değeri vardır. Bu bağlamda, Sol-Kemalist yayınevlerince, sadece materyalistik – Marksistik veçhesiyle Türkiye’ye taşınan Batı düşüncesinin, tanışılması gereken asıl / gerçek veçheleriyle yerli okura sunulmasında geç kalınmıştır. Umuyorum ki Ketebe bu geç kalınmışlığı da telafi etmeye çalışacaktır.

Ketebe editörlüklerinin, tarih kitaplarında Mustafa Armağan’a, kültür – edebiyat ve sanat kitaplarında İsmail Kılıçarslan’a, din ve düşünce kitaplarında Ahmet Murat Özel’e emanet edilmiş olması, bu yapının ehil başka isimlerle takviye edilmeye açık bulunması, mezkur amaçlar ve umutlar bakımından ilk olumlu resim olarak okunabilir.

Ketebe Yayınevi’nin kurumsal kimlik, kitapların grafik – tasarımlarıyla master çalışmalarının Harun Tan (Simurgarts) tarafından yürütülmesini de yine artı bir avantaj olarak zikredelim.

Ketebe Yayınları hayırlı olsun; başarılı ve istikrarlı bir zeminde büyüsün.

#Kitap
#Ketebe
6 yıl önce
Neden Ketebe
Türkiye’nin iki kelimeyle durumu: İyi değil!
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı