Vücut kendi sistemi içinde kendi kendini tedavi edebiliyor. Ancak insan aşırılıkları ve sağlık konusundaki ihmalleri neticesinde hastalanıyor.
Yani
insan hastalanmamak üzere programlanmış bir varlık.
Birçok hastalığın sebebi dengesiz beslenme, fazla yeme veya vücuda zarar veren şeyleri yiyip içme olduğu eskiden beri bilinen ve modern tıbbın da kabul ettiği bir gerçektir.
Surrey Üniversitesi’nden Profesör Jonathan Johnston, “
Genellikle her gün aynı saatlerde acıkıyoruz,
metabolik ritimlerin yemek kalıplarıyla uyumlu olması ve öğünlerin düzenliliğinin, vücudumuzun bunlarla başa çıkmak için en iyi şekilde adapte olduğu zamanda yemek yememizi sağlaması mümkün.” diyor.
Sirkadiyen ritimler/sistemler
, 24 saatlik bir döngüyü takip eden ve genellikle aydınlık ve karanlık döngüler gibi çevresel sinyallerle senkronize olan metabolik dahil olmak üzere fizyolojik değişiklikler olarak tanımlanıyor.
Bu alandaki önceki çalışmalar, hayvan kontrollerine odaklanmıştı ve şimdiye kadar
yemek zamanlarını ve yiyecek mevcudiyetini tahmin edip edemeyeceği belirlenememişti.
Daha fazla bilgi edinmek için 24 erkek katılımcı, sıkı uyku-uyanıklık programları, aydınlık-karanlık döngülerine maruz kalma ve gıda alımı ile sekiz günlük bir laboratuvar çalışmasına katıldı.
Altı gün boyunca, 12 katılımcı uyanma dönemi boyunca saatte bir küçük öğünler tüketirken, geri kalan katılımcılar günde iki büyük öğün (uyandıktan 7.5 ve 14.5 saat sonra) tüketti.
Sirkadiyen ritim insan hayatında belirleyici
Altı gün sonra, tüm katılımcılar 37 saat boyunca aynı beslenme programına tabi tutuldu ve içsel sirkadiyen ritimleri ortaya çıkardığı bilinen bir prosedürle saatte bir küçük öğünler aldı.
Çalışma sırasında her 15 dakikada bir glikoz ölçümü yapıldı ve çalışmanın ilk aşamasında ikinci, dördüncü ve altıncı günlerde saat başı ve son 37 saat boyunca saatlik açlık seviyeleri ölçüldü.
Araştırmacılar, küçük öğün grubundaki katılımcıların glikoz konsantrasyonunun uyandıktan sonra arttığını ve son yemekten sonra düşene kadar gün boyunca yüksek kaldığını buldular.
Bununla birlikte, daha önce
almış olanlarda, beklenen büyük öğünden önce
seviyeleri düşmeye başlarken, her zaman saatte bir küçük öğünler tüketen katılımcılar için,
seviyeleri daha önce görüldüğü gibi yükselmeye devam etti.
Yani bilimin de kabul ettiği gerçek şu;
Vücut atıştırmalık istemiyor, beni kandırma, iki büyük öğün yeter
” diyor.
ara öğün dediği şeyin yanlış olduğunu biliyor muyduk? Biliyorduk.
Batılı bilim adamlarının “Hekimlerin Piri ve Hükümdarı” olarak nitelendirdikleri İbn-i Sina’nın Türkçe açıklaması, “Yiyiniz içiniz, israf etmeyiniz” anlamına gelen
suresinin 31. ayetini şöyle yorumlamış; “Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme.
Yani, kolayca hazmedeceğin miktarı ye, nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemek üstüne yemektir.”
, dünya çapında atıştırmalık tüketiminin arttığına ve yiyeceklere ilişkin davranış, duygu ve rutinlerin COVID-19’la birlikte nasıl yeniden şekillendiğine dikkat çekiyor.
Rapora göre dünyadaki her 10 yetişkinden neredeyse 9’u salgın sırasında öncekine kıyasla yüzde 64 oranında daha fazla ya da yüzde 42 ile aynı oranda atıştırmalık tükettiğini ifade ederken,
yüzde 70 oranında ve evden çalışanların yüzde 67 oranında öğünler yerine atıştırmalıkları tercih etmeye daha yatkın olduğu görülüyor.
Dünyada atıştırmalık sektörünün büyüklüğü pandemi öncesi yani 3 yıl önce yapılan bir araştırmaya göre
büyüklüğünde.
“
” sloganı ile insanları sürekli yemeye teşvik eden diyetisyenler sayesinde atıştırmalık sektörü dev adımlarla büyürken diyetisyenlerin sayısı da hızla artıyor, bizde hızla obez varlıklara dönüşüyoruz.
Tıp biliminin kurucusu olarak kabul edilen
yemek arası “atıştırma” diyor,
, “atıştır” diyor.
