|
Tohumlar beklemeyi bilir

İnsan haricinde dünyada yaşayan hiçbir canlı acele etmez; tohumlar toprağı delip güneşe doğru çıkmak için suyu ve ışığı, çiçekler güneşi ve yağmuru, vahşi dediğimiz hayvanlar aç kaldıklarında yemek için gözüne kestirdikleri canlının zayıf anını bekler.

Yeryüzünde sabretmesini bilmeyen, aceleci, çabuk sonuç almak isteyen tek bir tohum, bir çiçek, meyve, ağaç ya da bir hayvan göremezsiniz.

Yapman gerekenleri yaptıktan sonra sabretmek; rızkın, büyümenin, gelişmenin, ilerlemenin anahtarıdır.

Bu anahtarı kullanmadan her şeye sahip olmak isteyen tek canlı da biziz.

Bitki bilimci Hope Jahren
, bitkilerin büyülü dünyasını anlatırken kâinatta işleyen ilahi sistemin ne kadar mükemmel olduğunu görüyorsunuz.

Ne diyordu bitki bilimcimiz; “Tohumlar beklemeyi bilir. Çoğu tohum büyümeye başlamadan önce en azından bir yıl boyunca bekler; bir kiraz çekirdeği yüzyıl hiç sorun yaşamadan bekleyebilir.

Tohum beklemede kaldığı sürece canlıdır.”

**

“İlk gerçek yaprak yeni bir fikirdir.

Bir tohum toprağa tutunduğunda öncelikleri değişir ve tüm enerjisini yukarı doğru uzamaya kaydırır.

Enerji rezervleri tükenmek üzeredir ve kendini hayatta tutan sürece yakıt sağlamak için can havliyle güneş ışığına ulaşıp faydalanmaya çalışır.”

**

“Dünya üzerindeki tüm yapraklar-insanlığın dayanak noktasını oluşturan-tek bir iş için tasarlanmış basit bir makinenin milyarlarca farklı versiyonunu temsil eder.

Yapraklar şeker üretir.

Bitkiler kâinatta canlı olmayan inorganik maddelerden şeker üretebilen tek varlıklardır.

Şu ana kadar yediğimiz şekerin tamamı bir yaprağın içinde üretilmiştir.

Beyniniz sürekli glikozla beslenmezse ölürsünüz.

Zor durumda kaldığınızda karaciğeriniz proteinden veya yağdan glikoz üretebilir ama bunun için kullanılan protein veya yağ da ilk olarak başka bir hayvanın tükettiği bitki şekeriyle üretilmiştir.

Şu anda beyninizdeki snapsların içinde oluşan düşüncelerinizin yakıtı yapraklar tarafından üretilmiştir.”

**

Beklemesini bilenler arasında en ilginç bitkilerden biri çölde yaşayabilen kaktüstür;

“Cholla kaktüsünün dikenleri bir olta iğnesi gibi kanca şeklinde, sivri ve bir kaplumbağanın derisini delebilecek kadar serttir.

Bu dikenler kaktüsün yüzeyindeki hava akımını azaltarak suyun buharlaşmasını engeller.

Kaktüslerin gövdesi için az da olsa gölge sağlar ve çiyin yoğuşması için bir yüzey oluşturur. Bu dikenler aslında kaktüsün yapraklarıdır.

Bu dikenler kaktüsün kilometrelerce uzunluğundaki çölde yenecek tek bitki olarak kuru bir yerde uzun süre yaşayabilmesini sağlar.

Her bitki üç farklı bileşene ayrılabilir
, yaprak, sap ve kök.

Tüm saplar aynı işlevi görür; Balyalar halinde dizilmiş birbirine bağlı bir demet pipet, köklerin topraktan çektiği suyu yukarı, yapraklardaki şekerli suyu se aşağı doğru taşıyan mikroskobik borular olarak iş görür.”

**

Tabiattaki ilahi sistemin işleyişinden de insanlığa bir formül üretiyor bitki bilimci;

“Dünya üzerinde yaşayan her tür-tek hücreli mikroplardan dinozorlara, papatyalara, ağaçlara hatta insanlara kadar- varlığını sürdürmek için aynı beş şeyi başarmalıdır: Büyümeli, üremeli, yeniden yapılanmalı, kaynak depolamalı ve kendini savunmalıdır.”

**

Bakmasını bilirsek yaşadığımız her olayın bize ince ince ders verdiğini görürüz.

Bitkileri incelemek amacıyla laboratuvar kurmak için paraya ihtiyacı olan bitki bilimci geçici olarak çalıştığı sağlık kuruluşundan insanlar için bir hayat felsefesi çıkarmış;

Diyor ki; Bir hastanede çalışmak insana dünyada iki tür insan olduğunu öğretir:
hasta olanlar ve olmayanlar.

Eğer hasta değilseniz, çenenizi kapalı tutup insanlara yardımcı olmaya çalışırsınız.

Bunun hala geçerli geçerli bir dünya görüşü olduğunu düşünüyorum.

**

Hayat,
ömür bitene kadar devam eden bir okul
ve bu hayat okulunda her yaştan, her akıl derecesinden insanlara uygun bölümler var.
Okumasını bilirsen…
#Hope Jahren
#tohum
#glikoz
2 yıl önce
Tohumlar beklemeyi bilir
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık