|
Düşmanı dost kılarak yenmek
Ashab, insanlar içinde dostluğun hakkını en iyi veren, o yüzden isimleriyle müsemma olan erdemli dostlar topluluğu. Onların mükemmel dostluğu, dostluğun en iyi kaynağından aldıkları eğitimle mümkün hale gelmişti. Böylece erdeme dayalı gerçek dostluğun öğrenilen ve öğretilen bir şey olduğunu da görüyoruz.
Öyle bir dostluk ki, düşmanlığı dönüştürüyor, düşmanlığın sebeplerini yok ediyor ve birbirine düşman olanları kardeş kılmanın nimetini de hissettiriyor.
Kureyşliler aslında olabildiğince güvenilir, emin diye bildikleri Muhammed (S), kulluk etmekte oldukları tanrılarını eleştirince aralarında derin bir düşmanlık başlar. Oysa kendisi onlara sergilediği emanetle, mükemmel kişilikle dostluğun tek taraflı ilk şartını yerine getirmiş oluyordu.
Onlara söylediği şeyle aslında yine bir dostun bir dosta yapabileceği en büyük iyiliği yapıyor, bir “armağan” olarak hakikati sunuyordu
. Bu hakikat kendilerini gömdükleri mezarımsı konforun farkına varıp ihya olmalarını sağlayacaktı.
Kendi isimlendirmelerinden başka bir anlamı ve karşılığı olmayan putları, o putlar etrafında ve onların temsil ettiği mensubiyet bağlarıyla oluşturdukları dostluğun sahteliğini söylüyordu.
Ama onlar kendilerini ihya edecek bir çağrıyı kendilerine emin dedikleri, güvendikleri birinden bile duyamayacak haldeydiler. Reddetmekle kalmadılar, kendisine ve inananlarına yönelik dışlama, alay etme, aşağılama ve işkenceyle cevap verdiler.
Böylece aralarına giren düşmanlık mesafesi ilk bakışta hiçbir şekilde kapanamayacak gibi görünüyordu.
Nitekim Kureyş hicrete zorladığı düşmanlarıyla Bedir, Uhud ve Hendek’te savaşmış ve karşılıklı birbirlerini öldürmüşlerdi. Bunlar aradaki düşmanlığı daha da derinleştiriyor, aşılmaz hale getiriyordu.
Buna rağmen o aşılmaz mesafeler aşıldı.
Savaşarak aşıldı, ama savaş, yok etmeye dönük değil, insanlara mesajı ulaştırırken ortaya çıkabilen aşırı önyargıları kırmanın, cahiliyeyi gidermenin yollarından biridir.
Ancak Müslümanlar için savaştıkları düşmanları bile son ana kadar mesajlarının hedefi, dolayısıyla potansiyel dostlarıdır.
Bu düşmanlık ve dostluk ırk veya aşiret gibi aşılamayan ve genellikle insanın elinde olmayan verili bir nedene, karındaşlığa dayanmaz.
Bilakis dostluk da düşmanlık da insanın tercih edebildiği, ilkelere veya erdemlere dayalı olduğu için hiç kimse nihai düşman, hatta hiç kimse garantili bir ebedi dost bile değildir.
Öğrenilen dostluk unutulur da.

Bedir’de kan bağı olanların birbirlerinin karşısında, hiçbir kan bağına sahip olmadıkları dostlarının safında ortaya verdikleri savaş İslam tarihinin en tipik aynı zamanda kurucu örneklerinden biridir.

23 yılın sonunda neredeyse tamamı düşman olan bir topluluğun tamamı ashaba /dosta dönüştü.
Peygamber’in tezkiyesinden geçerek, dostluk halkasına ve talimine katılarak, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet seviyesine yükseldi. Peygamber kendilerine “ay göründü dediği zaman”
İsmet Özel
’in dediği gibi
“bir tepeye tırmanıp aya bakmaya koşmak”
yerine, doğrudan
“bayram edecek
” kadar güvendiler, hatta Peygamber’in aralarındaki mevcudiyetini
“ay doğdu üzerimize
” diyerek kutladılar.
Düşmanken dost olmak, bugün alıştırıldığımız dost-düşman ilişkilerinin ufkuna ne kadar yabancı, ama aslında ne kadar büyük bir nimet.
Genellikle aşiret, kabile, millet, kavim gibi unsurlar dostluklarını ve düşmanlıklarını hiçbir zaman dönüşmeyecek bir metafizik alanda tesis ederler. Düşmana hayat hakkı vermeme, imha etme, perişan etme arzusu tek motivasyondur.
Oysa Allah’ın dostluğunu ve rızasını gözeten dostluğun en büyük zaferi düşmanı yok ederek yenmek değil, onu kazanarak, dost kılmaktır.
Belki biraz fazla romantik gelebilecek bu örnek bizzat Peygamber’in fiilen uyguladığı
kanıtlanmış bir dostluk-düşmanlık modeli:
Mekke’yi fethettiğinde kendisine onca düşmanlık etmiş olanlardan intikam alarak onları yok etme gücünü elde etmişti. Tıpkı daha önce kendisini taşlayarak kovan Taif halkına karşı elde ettiği gibi.
Peygamber ise bu düşmanlarına karşı sergilediği afla kendisine en şiddetli düşmanlığı sergileyenlerin dostluğunu kazandı, aslında onlara dostluğu da öğretti ve kelimenin tam anlamıyla onlarla dost, veli, ashab oldu.
Kendi sevgili amcasını katleden
Vahşi
’yi, onu azmettiren ve öldürdükten sonra kinini ciğerini deşip yiyerek sergileyen
Hind
’i ve kocası
Ebu Süfyan’
ı dahi affetti.
Affetmekle kalmadı onları da ashabı arasına aldı.
“Affetmek”, kolayca yapılabilen bir şey olsa içinde hiçbir erdem barındırmazdı.
Çoğu kez affetmekle ilgili tecrübelerimiz üzerinde bir düşünelim. Kimi hangi koşullarda ne kadar affedebilirsiniz? Affedebilme konusunda gösterebildiğiniz genişlik dost olabilme ve dost edinebilme kabiliyetinizi de gösterir.
İnsanlara dostluk sanatının en iyi mualliminin bütün siyeri sayısız örneklerle dolu.
Sadece birkaçını zikredelim. Her biri iyi bir dost olmaya ve kazanmaya dair muhteşem dersler barındıran örnekler.
Mesela
bir çocuğun beslediği ve
kendisiyle en naif en hesapsız ve naif dostluk kurduğu kuş ölünce onun evine bütün ciddiyetiyle ve hakikiliğiyle taziyeye gitmek.
Yaşına bakmadan, yetişkinler dünyasında bunun değeri ve anlamı konusundaki karşılığına bakmaksızın bu küçük çocuğun kalbine giden yolu yürümek…
Peygamber ve ashabının hazır bulunduğu esnada gelen
bir bedevinin mescitte rastgele bevlini yapması
karşısında herkesin kapıldığı öfkeyi yatıştırmak ve o bedeviyi rahat bırakmalarını emretmek. O bedevinin aslında tamamen yabancıyı temsil eden medeniyet seviyesi, statüsü, aklı, davranış tarzı vs. karşısında ortaya çıkabilecek bir hazımsızlığa karşı verdiği ders. Bir durun, ne için yapıyor, kimdir, belki bilmiyordur, belki bir kastı yoktur, belki gerçekten bir mecburiyeti vardır, belki kültürü budur ve sizinle tanışmaya geliyordur. Gelen yabancıyı nasıl karşılıyoruz? Onda sizin için belki de iyiliğiniz için bir haber vardır ilh.
Sürekli içki içerek, sarhoş olarak yakalandığı için huzura getirilen ashap
tan birine karşı oluşan bıkkınlık ve öfkenin götürdüğü yer, “bu adam uslanmaz, alışkanlık haline getirmiş, izin verin kellesini uçuralım” noktasına varınca sergilediği tepki: “Zahire bakıyorsunuz ama nerden biliyorsunuz, onun içindeki Allah ve Resulüne olan derin sevgisini?”.
Uzak görülen, kalıplara uymayan birinin içindeki yakınlığı ve muhabbet bağını görmek, ondaki dostluğu görmek ve hakkını vermek.

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel olan davranışla sav, o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş! Bu sonuca da ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak erdemlerde büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir” (Fussilet, 34-35).

#İsmet Özel
#Bedir
#Uhud
#Hendek
#Kureyş
2 yıl önce
Düşmanı dost kılarak yenmek
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî