Fransa’yı geçtiğimiz hafta boyunca yangın yerine çeviren protestolar ister istemez göçmen sorununu her yerde ve her zeminde başka bağlamlarla ve başka dertlerle de olsa gündeme getirdi. Türkiye de bu gündemden nasibini aldı.
Toplumun çok gelişmiş ve çok geri, çok uygar ve çok vahşi, çok temiz ve çok pis, soylu bir dil konuşanlarıyla anlaşılmaz lehçeleriyle konuşanları arasında çok aşılmaz gibi görünen mesafeler vardır. Ancak bu mesafeler 1870 yılından itibaren uygulanan neticesinde herkesin kendini Fransız gibi hissedeceği ulus devlet ve uluslaşma tekniklerini de dünyaya model olarak sunmuştur.
Sorulması ve izlerinin sürülmesi gereken sorular bunlar.