Ortadoğu’nun bağrına bir hançer gibi saplanarak kurulduğu günden beri ABD ve Avrupa tarafından sürekli şımartılan İsrail, insan hakları, uluslararası hukuk, savaş hukuku, en temel insani değerler adına ne varsa hepsinin köküne pervasızca kibrit suyu döktü. İşgal ettiği topraklardan çıkması konusunda BM’nin hiçbir kararını tanımadığı gibi bu topraklarda uyguladığı apartheid rejimiyle aleni ırkçı uygulamaları rutine bağladı, keyfi tutuklamalar, insanların canına, malına, mukaddesatına ve özgürlüğüne sürekli kast etti.
İsrail sürekli olarak kendisini Hamas’ın saldırılarının mağduru, kurbanı gibi yansıtmaktan da geri durmuyor. Ancak nasıl bir kurbanlık, nasıl bir mazlumluksa kendi zalimini 17 yıldır bir toplama kampında kuşatma altında tutabiliyor.