Böyle bir dönemde Türkiye’ye gelen antropolog çift Türkiye’de din ile ekonomi, eğitim, toplum, zihniyet ve siyaset ilişkilerini hayli ilginç buluyor ve ona eğiliyordu. Türkiye’nin din ve zihniyet yapısının yabancılar için bu kadar ilginç bulunması onlarla arkadaşlık eden Türkiye’deki genç meslektaşlarında hayli şaşkınlık uyandırcaktır.
Fallers çifti Kameri ayların doğası gereği bütün yılı dolaşan Ramazan ayının o yıl aynı döneme gelmiş olmasından hareketle birebir karşılaştırmalar yaparken bunun bir açıdan farkıl kültürlerin birbirini anlamaları için bir vesile oluşturduğunu ama bir yandan da yanıltıcı olabileceğinin farkında olduğunu da söylerler.
Zira “Antropologlar da dünyayı kendi kültürlerinin kategorileri üzerinden algılarlar. Elbette, önemli bir yönü örtük kültürel kategorilerin açık hale getirilmesinden oluşan eğitimleri, onlara belli bir kültüre bağlı olmaktan biraz özgürlük -diğer toplumları algıladıkları kategorileri disipline etme ve manipüle etme yeteneği verir, ancak bu sürecin, özellikle din ve ideoloji çalışmalarında eksiksiz olabileceğini düşünmek kesinlikle bir hatadır. Kişisel taahhütleri ne olursa olsun, Batılı sosyal antropologların çoğu, din hakkında bir anlamda Hıristiyan veya Yahudi (veya her ikisi) olan kültürel bir çevre tarafından koşullandırılmış fikirlere sahiptir.”