|
Umut, şaşkın siyasetçinin ekmeği

Başkanlık seçiminde tarihimizin ilk ikinci tur seçimini yapıyoruz. Aslında 2018 yılında ilkini denediğimiz seçimde Erdoğan yüzde 52’ye yakın oyuyla seçimi ikinci tura bırakmamıştı. Fark çok azdı gerçi ve aradan geçen 5 yıl içinde iktidarın bütün yıpratıcı etkisine rağmen yine ipi göğüsleyen taraf oldu ve oy kaybı toplamda 5 sene öncesine nazaran sadece yüzde 2 kadar olmuş görünüyor.

Bu hiç de başarısızlık sayılmaz,
bilakis sonuçlara neresinden bakarsanız yine muhalefetin büyük başarısızlığını daha açık bir şekilde gösteriyor.
Muhalefetin yaşadığı hayal kırıklığının şiddeti 6 Şubat’taki depremin şiddetinden daha fazla gibi görünüyor.
O yüzden tevekkeli değil, bu sarsıntıyla zihinler 6 Şubat depreminin sonuçları arasında flaşlar çaktırıyor, hayaller gidip geliyor. O hayal kırıklığıyla isyanını depremzedelere yönlendiriyor CHP’liler.
Enkaz altından kurtulmuş depremzedelere çok umut bağlamış belli ki. Garip ve karşılığı olmayan bir umut.
Umut, fakirin ekmeği, şaşkın siyasetçinin muhayyel oy deposu.
Depremzede olması kendilerine neden oy vermelerini gerektiriyor olsun ki insanların? Bu sorunun iraptan nasıl bir mahalli olabilir? Mantıkta nasıl bir yeri olabilir?
Bu beklentinin siyaset sosyolojisinde veya toplum psikolojisinde nasıl bir yeri olabilir?
O yüzden ikinci tura giderken aklını başına alıp “
nerede hata yaptık?
” sorusunun cevabını daha bir sükunetle, çözümlemeyle, özeleştiriyle arayacağına tam bir şaşkınlıkla sağa sola saldırarak, olmadık yerlerde cevaplar, çıkmayacak yerden umutlar devşirerek hazırlanmaya çalışıyor.
Durumları 5 yıl tembel tembel oturup sınavdan bir-iki gün önce bütün derslerini toparlamaya çalışan öğrenci gibi.
5 yılda edinilecek bilgi birikimi bir iki gün içinde toparlanamayacağı için aslında okuduğunu, dinlediğini de özümseyemeyen, anlayamayan sadece alelacele okuduklarıyla şapşallığı biraz daha artan öğrenci gibi.
Kayıplarını düşürdüğü yerde değil, görebildiği yerlerde aramaya çalışıyor mesela. Gidiyor mülteci sorusuna sarıyor.
Zaten söyleminde Suriyeli veya sığınmacı düşmanlığı konusunda eksiği yoktu fazlası vardı CHP’nin.
Sinan Oğan’ın aldığı oyları ne kadar daha sığınmacı düşmanlığı dozunu artırırsa kapabilir acaba?
Bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazır gibi.
Buyursun yapsın.
Oysa kaybı tam da orada. Bir sosyal demokrat parti olarak olabildiğince pragmatik bir siyaset uğruna, vermeyeceği hiçbir taviz bırakmadığını göstermesi.
İktidar yolunda hiçbir ilkesi olmayan hiçbir siyasi aktör hiçbir zaman seçmene güven veremez.
Seçime bir haftadan az kala kaybettiği oyların milliyetçilik sahasında olduğu analizi hızla kapılmış bir ezber gibi. Aradığı soruya doğru cevap bu değildir halbuki.
Oyları milliyetçilik sahasını fazla ihmal ettiği için değil, terörle arasına mesafe koymadığı için, terörle içiçe olan bir partiyle iktidara yürüyüş ittifakı yapmaktan çekinmediği için kaybetti.
Hepsinden önemlisi hedef kitle olarak hitap ettiği seçmen kitlesi ile arasındaki ilişkinin samimi bir yoldaşlık ilişkisi olmak yerine
son derece ucuz bir alışveriş ilişkisi olmasıdır.
Tamahkarla sahtekarın buluşmalarını andıran bu ilişkinin bir siyasi sonuca götürme imkânı kısıtlıdır elbet.
Nitekim daha birinci turun ertesi günü bu yolda nasıl ketenpereye geldiği ortaya çıktı Kılıçdaroğlu’nun. Aslında seçim öncesinde giriştiği alışveriş biçimine bakarak, biz, dışarıdan çok daha net biçimde görüyor ve söylüyorduk.
Bu siyasi alışveriş çok ucuz bir alışveriş.
Başkanlığı kapabilmek için isteyene istediğini verebilen, sınırsız bir kaynak kullanımı vardı. Tabii ki, hiç kimsede öyle bir kaynak olamazdı.
O kaynağın tamamı muhayyeldi. Hayalini bile Kılıçdaroğlu’nun kendisi kurmuyordu,
kendisinden talep edenlerin hayal sınırlarında geziniyordu.
Mülteciler ve depremzedelere yönelik tutumların bu konuda aynı madalyonun iki yüzü gibi olduğunu söyledik.
Depremzedelere davranış biçimi ile mültecilere yaklaşım biçimi aslında aynı siyaset tarzının yansıması.
Depremzedelere yapılmış olduğu söylenen yardımların hesabının seçim sonuçlarına göre sorgulanması aslında neresinden bakarsanız siyasi ve insani bir skandaldır.
Depremden hemen sonra CHP’li belediyelerin kendilerine oy vermedi diye depremzedeleri barındırdıkları konaklama yerlerinden hemen çıkarmaya başladıklarını gördük. Bu esnada AK Parti’ye oy vermiş olanlara haklarını haram eden, onlara hakaret eden, cahillikle, nankörlükle suçlayan CHP’lileri bol miktarda gördük.
Söylemlerden sanırsınız ki insanların rızıklarını bunlar vermiş.
Kendi vatandaşına yapmış olduğu küçücük yardımlardan bu kadar büyük bir bedel talep eden bu zihniyetin, kendilerine hiçbir yükleri olmayan sığınmacılara daha büyük faturalar çıkarması elbette şaşılacak bir şey değil,
ama ancak aynı ölçüde ahlaksızca, düşüklük göstergesi bir tutum.
Sığınmacılardan nefret eden insanların ne gündelik hayatları ne de bütçeleri hiçbir şekilde sığınmacılardan etkilenmiyor halbuki.
Ama onlardan nefret ediyorlar, çünkü ırkçılar, çünkü insan sevgileri yok, çünkü rızkın kendilerinden olduğunu zannedecek kadar cahiller.
Kendilerine oy vermeyen depremzedelere bu tavrı sergileyen CHP’lilere karşılık Erdoğan dün bütün
Cumhur İttifakı’na sadece yüzde 8,5 oy vermiş buna mukabil Millet İttifakına yüzde 57,5 oy vermiş olan depremzede Defne’ye üç ay içinde tamamlanan tam teşekküllü hastanenin açılışını yaparak
“kime oy verirseniz verin, bizim için siz bizim vatandaşımızsınız ve yaptığımız bütün hizmetler size oy tercihlerinize bakmaksızın helal hoş olsun” mesajı verdi.

Bu tavır aslında daha önce de söylediğimiz gibi, Erdoğan’ın da sürekli tekrarladığı gibi, AK Parti’nin kuruluşundan beri tipik tarz-ı siyaseti.

CHP neyi kaybettiğini, veya neyi bir türlü bulamadığını anlamak istiyorsa bu tarz-ı siyaseti çalışmakla işe başlayabilir.
#Seçim
#Siyaset
#Politika
#Yasin Aktay
1 yıl önce
Umut, şaşkın siyasetçinin ekmeği
Nuri Pakdil
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?