|
Aksaray MTO Akademik Yaz Kampı izlenimleri

Eğitimimizin büyük zaaf gösterdiği, genç kuşaklarımızın popüler kültürün ve sosyal medyanın salaş dünyasının kölelerine dönüştüğü bir zaman diliminde umut olan MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu), geçen yıl 7 akademik yaz kampı yapmıştı, bu yıl ise üç ilimizde 5 akademik yaz kampı yaptık. Bu yılki kamplarımız, geleceğimiz adına ümitlenmemizi sağlamaya yetecek kalite ve çaptaydı. Gencecik kardeşlerimiz; özgün, zihin açıcı, güzel kavramlaştırmalar yaptıkları makalelerle umut ışığımız oldular.

Önceki hafta Çorum kampımızı yazmıştım. Şimdi ise Aksaray’daki Eğitim Felsefesi ve Psikoloji Araştırmaları kampımızı değerlendiren İzmir MTO yönetim ekibimizden Mehmet Adıgüzel Kertmen Hocamızın kaleme aldığı nefis bir metinle başbaşa bırakacağım sizleri.

Yazıya geçmeden önce donanımlı ve devlet tecrübesi güçlü yeni Aksaray Valimiz Mehmet Ali Kumbuzoğlu ile kampı Aksaray’da en güzel şekilde düzenlememiz için her şeyi yapan kabına sığmaz önceki valimiz, yürek ülkesinin çocuğu Hamza Aydoğdu valimize; kampımızın her şeyiyle yakından ilgilenen, çalışkan, yılmak, yorulmak bilmeden koşturan Aksaray Belediye Başkanımız Enver Dinçer Bey’e; Aksaray Üniversitesi’nin mütevazı, dertli, donanımlı, üniversiteye büyük katkılarda bulunacak ve çok güzel açılış konuşması yapan Alpay Arıbaş Hocama, değerli eşine ve yeri doldurulamaz, güzel insan, eski MEB Müdürü Hacı Ömer Kartal Hocama, ve tabii Aksaray kampımıza büyük emeği geçen (isimleri yazıda anılan) MTO Aksaray ve İstanbul ekiplerimize yürekten teşekkür ediyorum.

Güzel bir pazar yazısı.

Zihin açıcı, keyifli okumalar…

UMUT VADEDEN PARLAK GENÇLER

Kampın başlayacağı tarihten bir gün önce gece 23.00 sularında Can Karadeniz kardeşimle beraber otobüs yolculuğuna başladık. MTO’nun Kampları olmasa İzmir’den çıkacağım yok. Otobüs yolculukları bana hep uzun ve sıkıcı gelir; lakin o gece öyle güzel, öyle derin ve kezîz bir felsefî sohbet yaptık ki, vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık ikimiz de. Einstein’in öznel zaman tarifine tam olarak uyacak bir deneyimdi. O gün o otobüste zaman en hızlı bizimle aktı... Sonradan üzüldük. Keşke şu konuştuklarımızı ses kaydı yapsaydık da arşivimize koysaydık diye. Aynı duyguyu Bilal Gürçay kardeşimizin yanımızda olduğu yolculuklarda da yaşamıştık. MTO’lular bir araya geldiklerinde bu hep böyle oluyor.

Aksaray’a vardığımızda ilk olarak Salih Turhal Hoca’m ve kıymetli ekibi Şehrinur Aslan, Emine Aydın, Rümeysa Tekin ve Güzide Sırakaya ile karşılaştık. Kamp süresince misafirlerin etrafında adeta pervane oldular. Liseli kız kardeşlerimize öyle nazar etmiş olmalıyız ki, Şehrinur kardeşimiz Ihlara yürüyüşünde ufak bir kaza atlattı.

5. sınıfa geçen Alperen de tüm nazarları paratoner gibi üzerine çekti. O da ufak bir kaza geçirdi. Yusuf Hoca’mız arkadan gelen kalabalık gruba aldırmadan Alperen ayağa kalkıp yürüyünceye kadar onunla ilgilendi. Yürüyüşün başında Alperen öyle felsefî konulara girdi ki “Yahu bu çocuk keşke benim öğrencim olsaydı,” dedim. Matematik felsefesi üzerine sorduğu sorular öyle zihin açıcıydı ki Yusuf Hoca’mız kalabalığın önünde arka tarafa seslenip Taha Özdemir’i ve MTO’nun öncü isimlerinden Muharrem Kartancı Hoca’mızın oğlu Muhammed Efe’yi de ön tarafa çağırdı. “Bu sohbeti kaçırmayın, gelin beslenin,” dedi. Hakikaten çok besleyici bir sohbet oldu. Bir öğretmen olarak ben de çok istifade ettim.

Kampın ilk günü Yusuf Hoca’mızın bir sünneti diriltmek adına başlattığı pazartesi-perşembe oruçlarının iftarı ile başladı. İftardan sonra tanışma faslına geçtik. “MTO sizin için ne anlam ifade ediyor?” sorusuna öyle güzel cevaplar verildi ki, anlatamam.

Çok gülümseten diyaloglar da yaşandı. Esra Çatan Hoca’mızın makale başlığını çok beğenen Yusuf Hoca’mız bu başlığı atarken Erol Göka Hoca’dan mı beslendin, diye sordu. O da “hayır Müslüm Gürses’ten” deyince kendimizi tutamadık. Kamp günleri bitinceye kadar aklımıza geldikçe hep gülümsetti bu diyalog bizleri. MTO talebelerinin kafası öylesine zehir gibi ki, şarkı dinlerken bile zihinlerinin arka planında sistem kurmaya çalışıyorlar. Bilmeyenler için başlık şöyle: RUHUN TARİHİ ve TARİFİ ve/ya RUHUN TARİHÎ TARİFİ: “NASIL BAŞLAMIŞTI, BAK NASIL BİTTİ!”

Yusuf Hoca’mız makale gönderen herkesin makaleleri hakkında tek tek yorum yaptı. Can Karadeniz kardeşimizin makalesi üzerinde oldukça fazla durdu. Bilimsel dergilerde yayınlanacak nitelikte bir makale olduğunu söyledi. Hem de 1 aylık çok kısa bir zaman diliminde yazılmıştı. Okumanın ve anlamanın iyice irtifa kaybettiği bir zaman diliminde okumanın niteliğini arttıracak bir tekniği bilimsel olarak temellendirmesi oldukça değerliydi.

Kampın ikinci günü protokol konuşmaları ve Yusuf Kaplan Hoca’mızın konuşmasından sonra daha lise öğrencisi olan Mehmet Kaya’nın açılış sunumu ile başladı. Kampa geldiğinden beri Yusuf Hoca’nın etrafında ek süre koparabilmek için dönüp duruyordu. Hakikaten ek süre verilecek kadar varmış makalesi. Özellikle sunumundaki özgüvenine hayran kaldım. Düşüncelerini de öyle temellendirdi ki

felsefî olarak itiraz edilecek açık bir kapı bırakmadı.

SORUMLULUK BİLİNCİ

Pek çok kardeşimizin nefis sunumları oldu. Hepsinden tek tek bahsedemediğim için üzgünüm. Her makalesini özene bezene hazırlayan Selçuk Polat, kampın dikkat çeken isimlerinden biriydi. İsrafil Bahar, kampa katılamadı ama ortak hazırladıkları makaleyi Mücahit Değerli kardeşimiz öyle güzel sundu ki! Kendisine verilen süreyi fazlasıyla aşmasına rağmen Yusuf Hoca makalenin ilgi çeken derin yapısı nedeniyle sunumu devam ettirdi. Gözümüz Seyfullah Yiğit kardeşimizi de çok aradı. Renkli kişiliği ve esprileri ile kampı çok daha eğlenceli hale getireceğinden

hiç şüphemiz yoktu.

En küçüğümüz olan 5. sınıf öğrencisi Alperen ile en büyüğümüz olan bu yıl okuduğu üniversitede felsefe bölümünü 60 yaşında birincilikle bitiren Fatmagül Çuhadar Hanımefendi kampın en dikkat çeken isimlerindendi. Buraya turistik amaçlı gelmediklerini gösterdiler. Makale yazmayanlar ise pür dikkat dinleyerek ve notlar alarak kamptan

dopdolu bir zihinle dönmenin çabası içindeydiler.

Son gün Onur Alper Tekkanat kardeşimizin kurduğu cümleyi unutamıyorum. Otobüsle otogara gidebileceğimizi söylememe rağmen bizi kendi aracı ile götürmek istedi. “Hocam biz makale yazamadık, en azından sizleri taşıyarak görevimizi yapalım,” dedi. Bu nasıl bir sorumluluk bilincidir! Herkes bu okul için “Acaba ne yapabilirim?” derdinde.

Orada pek çok kardeşimizle konuştum. Hepsinin ismini anamadığım için üzgünüm. Kayseri’den Harun Akgöz Hoca’mızla yaptığımız sohbet de benim için iz bırakan anlardan biri oldu. Ne kadar içten, mütevazı biri. Aynı yıllarda Adıyaman’da farklı okullarda görev yapmışız. Şimdilerde deprem felaketinin etkilerini üzerinden atmaya çalışan Adıyaman’da o dönemde aynı misyonlarla okullarımıza gidip gelmişiz ki Yüce Allah bizleri başka bir okulda -MTO’da-

bir araya getirip tanıştırdı...

#MTO
#Aksaray
#Eğitim
#Yusuf Kaplan
8 ay önce
Aksaray MTO Akademik Yaz Kampı izlenimleri
Küfre küfür, kâfire kâfir diyememek
Batı çalar, CHP oynar…
Rusya yaptırımları, ABD’nin Türkiye uyarısı ve çifte standardı
Nüfus
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 6-8 Ekim davası