|
Büyük Balkan Seyahati-1

Aşk-ı Turkuaz’la kalabalık ama güzide bir ekiple büyük Balkanlar seyahatine çıktık. Seyahatimiz ruh dolu, kardeşâne bir havada geçiyor. MTO’da makale sunan kardeşlerimizle baharda Balkan seyahatine çıkacağız.

Bu güzel seyahatin izlenimlerini Seyfullah Yiğit kardeşimin kaleminden paylaşıyorum…

***


“YİTİK CENNET”İN İZİNDE… 

Filistin’in Gazze şeridinde 40 gündür süren bir soykırım var. Tabii ki her fırsatta Filistin’deki soykırıma değineceğiz.

Çin’deki, Suriye’deki, Yemen’deki, Afrika’daki, hulâsa dünyanın her yerindeki Müslüman kardeşlerimizi DERT edineceğiz. Çünkü bizler Ümmeti-i Muhammed’iz (asm). Bir bedenin uzuvları gibiyiz. “Bana ne!” diyemeyiz.

Unutamayız dedik. Zulümler ortak dedik. Tekirdağ’da ikamet eden Orkun abi anlatıyor Kosova’nın Prizren şehrinde, Bayram Usta’nın kahvehanesinde. Kosovalı Mihmandar Zekeriya’nın ifadesiyle, Sayın Erdoğan’ın öncülüğünde TİKA aracılığıyla restore edilip ibadete açılan; şehrin sembolü ve mührü olan Sinan Paşa Camii’nin çaprazında.

Zekeriya Hocalar, mihmandarımız Süleyman Halit kardeşimizin arkadaşı, Yusuf Hoca ile de daha önceden tanışıyorlar. Prizren’de, ikindi namazı sonrası, güzel Müslüman Bayram Usta’nın çaylarını yudumlarken sohbet ediyoruz kendisiyle. Dedesi Hafız Aziz diye biliniyor ama aslında ismi Abdülaziz Efendi. Bölgenin kahraman hocalarından.

Orkun abinin; Tekirdağ’da tek parti döneminin 1930’larda camileri ahır olarak kullanmasının Kosova’da da camilerin şarap mahzeni yapılmasıyla (2007’lere kadar…) arz ettiği benzerliği dikkatimize sunuyor. Bayram Usta da heyecanla, Sinan Paşa Camii’nden 70 kamyon çöp çıkarıldı restorasyon çalışmalarında. Bunu Erdoğan yaptı. Kendisine duacıyız, diyor.

İnsanlar, Balkanlar’da dua ediyorlar Erdoğan’a. Bu bir gerçek. Mesele siyasetin üzerinde ama kaç kişi bunun idrakinde? Türkiye, Anadolu’dan büyük. Bunu görebilecek ve buna göre çaplı, köklü ve ruhlu atılımlar yapabilecek kaç tane dertli adam, oluşum, yapı var? Farkında değiliz. Müslümanların bizden çok şey beklediğini henüz maalesef idrak edebilmiş değiliz!

Balkan seyahati garip bir şekilde başladı. Dükkânda oturmuşum. Yine Gazze’yle ilgili bir şeyler yapayım derdindeyim. İçimde hep bir sızı… Paralıyorum kendimi… Böyle bir ruh hali içindeyken Muharrem Kartancı abi aradı. O masum, safi ve çocuksu ses tonuyla yine beni kandırdı.

Bu ne güzel bir kandırma!

İnsanın güzel dostları olmalı. Onları hayır üzere tutan, onları hayırda yarıştıran ve onları hayır adına yapılan güzellikler için harekete geçiren… işte Samsun MTO temsilcisi Muharrem hocamız böyle güzel bir dost…


 OSMANLI RUHU 

13 Kasım Pazartesi sabahı Kosova’nın başkenti Priştine’ye, Yusuf Kaplan hocamızın öncülüğünde, kalabalık ama güzide bir ekiple geldik.

Yusuf Kaplan Hocama teşekkür ediyorum; yurtdışına aslında bizim için YURTİÇİ/GÖNÜL COĞRAFYASI/ÜMMET COĞRAFYASINA seyahat etmeme vesile olduğu için… ilk iki yurtdışı seyahatimi kendisiyle yapmak nasip oldu. Hem de ne seyahat… Ağustos ayında yine; Yusuf hocayla Aşk-ı Turkuaz işletmecisi Beytullah Yıldız abiyle Özbekistan’a yaptığımız Özbekistan seyahatimiz

RUH DOLU geçmişti.

Bu seyahat, Buhara’dan Mostar’a doğru bir seyahate dönüşecek biiznillah… Bununla ilgili yazılar yazıldı. Şimdi de Balkanlarla ilgili yazılacak inşallah. İslâm coğrafyasına, yazı yazmak için seyahat etmediğimizi ifade etmiş olayım. Yazılar… aşkın bir boyuta geçen ruh halinin taşıp yazıya dönüşmesidir. Yazı hikâyesini ortaya çıkaran şey, DERTTİR!

Hava soğuktu. Hemen hissettik. İstanbul’da hava daha normaldi. Esinti yoktu. Burada biraz daha soğuktu. Dağlara baktım. Suya doymuş kahverengi dağlara… içimin ferahladığını hissettim. Kâinattaki muhteşem nizamı tefekkür ettikçe insanın, kendisine olan yolculuğu da aslında derinleşiyor. Çünkü kâinatı küçültsen içinden bir insan çıkıyor, insanı büyütsen oradan da bir kâinat çıkıyor. İnsanın mahiyeti büyük. Yaratılış hikmetini idrak edebilirse insan, olur kâinat kadar geniş ve büyük… mesele aslında bu fani hayatı ebedi bir hayata tebdil ettirmek için Allah’ın(cc) isim ve sıfatlarının en güzel şekilde üzerimizde tecelli etmesi için ciddi bir gayret… ve yine Allah’ın(cc) isim ve sıfatlarının bütün mahlukat üzerindeki tezahürlerine dikkat kesilip marifetullah da terakki etmek… işte bütün meselemiz bu. Acizane bu tezahürlerin izini sürmeye geldi bu fakir Balkanlar’a…

Bu seyahatlerin en önemli

bir gerekçesi de şudur:

ÜMMET ŞUURUMUZU DİRİLTMEK ve bütün bir İslâm coğrafyasında ÜMMET ŞUURUNU DİRİLTMEK…

Kosova, 2008’de bağımsızlığını ilan eden yeni bir devlet. Balkanlar’da diğer İslâm coğrafyalarında olduğu gibi Devlet-i Aliye’nin yıkılmasıyla küçük küçük parçalara ayrılmış. Hepsi yutulabilecek kadar küçük… “böl, parçala, yönet” siyasetini İngilizler, batılı devletler çok güzel uyguluyorlar yüz yıllardır…

Osmanlının yıkılmasının üzerinden bir asır geçmiş ama hala Osmanlının ruhunu; adalet, merhamet, iyilik ve güzellik… bu coğrafyada en güzel örnekleriyle görmek mümkün… 


 YOK OLUŞA KARŞI GÜÇLÜ BALKAN STRATEJİSİ ŞART! 

 Yusuf hoca bas bas bağırıyor; Türkiye’nin, daha kalıcı ve uzun soluklu işlere imza atması gerekiyor Balkanlar’da diye. Bir şeyler yapılıyor yok değil ama yetersiz ve hatta çok eksik! Balkanlar’daki Müslümanları kendi ayakları üzerinde duracak seviyeye taşımamız gerekiyor. Buradaki insanlar kimsesizler… mazlum ve mahzunlar… gülmeleri ve ağlamaları bizim gülmemize ve ağlamamıza bağlı. Bunu açık açık söylüyorlar. Tabi ki bunun için de önce bizim adam gibi kendimizi TOPARLAMAMIZ gerekiyor. Dirilebilirsek diriltiriz inşallah bütün ümmet coğrafyasını.

Priştine şehrinde, seyahate büyük bir otobüsle başladık. En arkada küçük bir mutfak ve hemen yanında bir masa. Masanın etrafına halkalandık dertli bir ekiple. Bu masa seyahatimize ayrı bir güzellik kattı. Yusuf Hoca da ara ara kalkıp yanımıza geliyordu.

Balkanlar’ın manevî durumu çok kötü. Düşünün Priştine şehrinin en büyük bulvarının adı eski ABD Başkanı Clinton Bulvarı! Bir de bulvar üzerinde devasa bir Clinton heykeli var! Clinton’ın heykelini gördüğümüzde şaşırdık tabii. Bu şaşkınlığı üzerimizden atmadan hoca şunu tavsiye etti; gezdiğiniz yerlerdeki dikkat çeken mekân adlarını, kişi adlarını, ilk izlenimlerinizi hemen oracıkta yazın!

Yani Clinton’ın heykeli, zihni felçleşmenin aslında nasıl bir boyutta olduğuyla ilgili bize çok net bir resim sunuyor.

Dünyanın birbirine en yakın üç camisini görmeye giderken yol üstünde gözüme üç tane kilise ilişti. Gayrimüslimlerle yaşamak aslında hem Müslümanlar için hem de gayrimüslimler için bir nimet eğer bilinirse. Ortak vatan üzerinde bir mutabakata varılırsa, saygı olursa hem karşılıklı beslenme hem de kendini güçlü bir şekilde besleyip güçlü bir şekilde var olma durumu ortaya çıkıyor her şey zıddıyla bilinir hakikati sırrınca. Osmanlı tecrübesi buna örnektir.

Fatih, 1461’de Kosova’ya gelir. Hünkâr Camii, o dönemden kalma. Aynı yıllarda Giresun’da yapılmış bir cami daha var. Giresunlu Oktay abiden öğreniyorum. Düşünsene diyor. Giresun Priştine arası neredeyse 2.500-3.000 km arası. Bu adamlar İstanbul’dan kalkıp bu uzak mesafelere at sırtında gidip geliyorlar sefer için, eser için… bu ne muazzam bir COŞKU… hakikaten büyük bir ruh var. Bizler… modern dünyanın insanları uçakla bile gidip gelmekten aciziz. Aslında ruhsuz olduğumuz için aciziz!

Her şeyde coşku ve ruh olmalı.

Aşk olmadan fethe çıkılamaz!

#aktüel
#hayat
#İslam
#Yusuf Kaplan
6 ay önce
Büyük Balkan Seyahati-1
Kim kime neyi, nasıl ve ne sebeple anlatır ya da anlatılan kimin hikâyesidir!
Döviz girişi hızlandı, ülkeye hukuk mu geldi?
Biden’ın genç siyahi seçmene ulaşma çabası nafile mi?
AK Parti’de hangi alanlarda nasıl bir değişim?
ABD-İran gizli görüşmesinde ne konuşuldu?