|
İnsanın bunalımı: Bilimin iki yüzü

Modernlikle birlikte geliştirilen bilim, evrensel değildir; lokaldir; Avrupalıdır, Avrupa uygarlığının fizik gerçekliği eksene alan gerçeklik fikrine dayanır. Temelde sadece Avrupa’ya özgüdür. Tarihseldir: Belli bir zamanla ve mekânla mukayyettir, sınırlıdır. Sözün özü, evrensel değil, taşralıdır.

Bütüncül değil parçalıdır: Hem derûnî/bütüncül hakikat fikrinden yoksundur hem de parçalı ve parçalayıcıdır: Önce insanın dış dünyasını cehenneme çevirir (explosion), sonra insanın iç dünyasında onulmaz yaralar açar, yangınların patlak vermesine yol açar (implosion).

Modern bilim, yangından mal kaçırma çabasıdır. Dünyayı yangın yerine dönüştürme uğraşı aynı zamanda.

Dış dünyada yaşanan her bilimsel patlama veya sıçrama (explosion), iç dünyada derin yarıklar açar (implosion).

İnsanın bunalımı, dış dünyanın işgalinin, iç dünyanın ihmaline ve imhasına yol açmasıdır: Anlam krizidir. Manevî buhrandır. Ağ’daş insanın geri dönüşü zor bir çıkmaz sokağa saplanıp kalmasıdır.

Çaresi, dış dünyanın kontrol ve kolonize edilmesi değil, iç dünyanın manevî ihtiyaçlarına karşılık verilebilmesidir.

BİLİMİN DÜNYASI: DÜNYANIN BİLİMİ

Bilimin dünyası, dünyanın bilimidir sadece. İnsan›ı anlama çabasını hep ikinci plana itti modern bilim.

Neden peki?

Bunun en temel sebebi, seküler-pagan Batı uygarlığının dünya görüşünün Bacon’cı dünya hâkimiyeti teorisine dayanıyor olmasıdır elbette. Bilindiği üzere, Francis Bacon, bilgi’yi güç olarak konumlandırarak, dünya üzerinde hâkimiyet kurmanın yolunun bilime hâkim olmaktan geçtiğini buyurmuştu!

Bilimin ruhu var mı?

Modern seküler bilim, insanı, varlığı, hakikati ve tabiî Yaratıcı’yı ıskaladı ve dünya üzerinde hâkimiyet kuracak temellerinin ve dinamiklerinin, kendisini de, insanlığı da yok edecek dinamitlere dönüşmesinin yapı yaşlarını döşedi.

Ruhsuz bilim ne işe yarar?

Ruhsuz bilim, dünyayı cehenneme çevirmekten ve insanın da, dünyanın da sonunu getirmekten başka bir işe yaramaz.

Modern seküler bilim, niceliğin hükümranlığını, insanın ve özgürlüğünün yok oluşunun eşiğine gelmesini sağladı.

İnsan, bilimin kölesi.

Bilimin din katına yükselten kilisesinin rahipleri, bilimsel buluşlarla, insana her şeyi unutmasını sağlayacak bir haz yaşatıyorlar. Önceden araçların kölesi olan insanı, bu kez hazlarının kölesine dönüştürüyorlar.

Bütün büyük bilimsel devrim ânları, hakikatin de, insanlığın da yok oluşunun tohumlarını ekiyor her defasında. İnsan, her bilimsel devrimde, kendisinde tanrısal güçler vehmediyor; böylesi ortamlarda dinle irtibatı asgarî düzeye iniyor modern tarih boyunca… Önce deizm, ardından ateizm patlıyor böyle zamanlarda!

Batılılar, savaş teknolojileri üzerinden geliştirdikleri bilimsel atılımlarla, dünyayı kontrol etmeyi başardılar; şimdi de içinden geçmekte olduğumuz dijital dünyanın bilimsel devrimiyle ayartıcı haz teknolojileri geliştirerek bu kez insanı, üstelik de ruhunu ve duygu dünyasını kontrol etmeye başladılar.

Haz teknolojileri, savaşın ve insanı uyuşturarak toplumları celladına âşık tasmalı çekirgelere dönüştürmenin en heyecanlı, en kârlı enstrümanı. Kapitalizm insanın hazlarını, duygu dünyasını sömürerek semiriyor…

MÜSLÜMAN İLMİ: AKLIN, KALBİN VE RUHUN KEŞFİ

İslâm, çok yönlü bir bilim mefkûresi sunar bize: Müslüman ilmi, dünyanın işgali ve ele geçirilmesi değil, kalplerin keşfi, insanın en derinden yakalanması, içten fethidir.

Seküler pagan kapitalizmin şuh fahişsesi olarak işlev gören Batı bilimi, dünyanın yaşanılamaz bir yer haline getirilmesinin yapı taşlarını döşedi.

Müslüman ilmi, insanın önce kendini keşfetmesini, haddini bilmesini, bilmediğini bilmesini öğretir insana. İnsanın dünyaya değil kendi nefsine hâkim olmasını öngörür. Kendi nefsine hâkim olan, dünyaya nizam verecek insanca yaşanabilir bir medeniyet yolculuğunun yapıtaşlarını aşkla, zevkle ve şevkle döşer…

Modern bilim, insanı kendinden de, dünyadan da uzaklaştırır. Müslüman ilmi insanı hem kendine, hem Rabbine yaklaştırır, dünyayı cennet bahçesine çevirecek tohumları eker…

Özetle… Dünyada yaşanan yeni bilimsel gelişmeler, özellikle de smart teknolojilere dayanan yeni bilimsel devrim, inancın paradigmatik olarak değişmesine zemin hazırladı.

Mikrobilimsel devrim hem haz endüstrisini üreterek insanı ayarttı hem de insanın yaratıcılığının sınır tanımayan vehmini üreterek inancı zayıflattı.

Dromokrasi, insanı ayarttı; bunalımdan, sıkıntıdan “kurtardı”.

Modern bilimi, yaşadığı bunalımdan kurtaracak bir kurtarıcıya ihtiyacı var.

GÖKYÜZÜNDE KAT KAT AÇILAN BİRBİRİNDEN FARKLI ÂLEMLER GÖRDÜM

Yazıyı İstanbul-Van uçağında yazıyorum. Kaptan, biraz önce hava şartlarından, sert rüzgâr ve yoğun sisten ötürü Van’a iniş yapamayacağımızı söyledi.

Sabahleyin İstanbul Havaalanı’na Nesil’den Onur kardeşle gelirken İstanbul’da da yoğun sis vardı. Uçak ertelenebilir diye düşündük. Ertelenmedi ama şimdi Van’a inemeyebileceğini, Erzurum’a inebileceğini söylüyordu kaptanımız. Uçak biraz durdu havada öylece... Aşağıya baktım uçaktan: Katbekat asansör gibi, devâsâ bir binanın asansörü gibi aşağıya doğru akan iç içe dünyalar, kimi karlı, kimi yağmurlu, kimi aydınlık hatta güneşli, kimi karanlık ve sisli sayha sayha açılan dağ gibi apayrı dünyalar uzanıyordu önümüzde…

Sonra kat kat her birini geçtik… İlâhî kudretin rengârenk, renkâhenk ama sonunda nasıl da muhkem bir şekildeki birbirine denk, birbirini dengeleyen, birbirini besleyen fırtınalı, dalgalı, güneşli, karlı, tipili, yağmurlu katlarından geçtik teker teker…

Ben teslim olmuş bir adamım. Vaki olanda hayır vardır, diye inanırım.

Uçakta fenalaşanlar oldu. Uçak sert türbülansa girdik bir kaç defa. Ama uçağımız indi sonunda. Güzel bir iniş yaptı üstelik de. Bizden önceki 3 uçak Van’a inenemiş, Erzurum’a mecburî iniş yapmış. Kaptanı ve ekibini kutladım şiir gibi ve sühûletli bir iniş gerçekleştirdikleri için. Sevindiler.

Yerde, Tatvan Belediyesi’nden gelen
Ertuğrul Urfa
kardeşim biraz tedirgindi. Hayırdır kardeş, dedim. Hocam, inemeyecek diye korktuk. O yüzden Erzurum’a inecek olursa perişan olmayın diye bir arkadaşımızı Erzurum’a yönlendirdik, dedi. Çok güzel adamsınız, dedim.
Başkan Emin Geylani’nin ekibi güzelmiş,
diye ilave ettim.

Norşin medreselerine gideceğiz birazdan. Ardından MTO Tatvan ve MTO Bitlis Talebe Buluşmalarımızı yapacağız. Sonra da kitap fuarında söyleşi ve imzaya geçeceğiz…

#Bilimin Dünyası
#Müslüman İlmi
#Aklın Keşfi
#Kalbin Keşfi
#Ruhun Keşfi
#Yusuf Kaplan
1 yıl önce
İnsanın bunalımı: Bilimin iki yüzü
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî