|
“Uçmak” ve bu ülkeyi uçurmak isteyenleri hep “havaya uçurmuşlar”! İyi de niçin ve nasıl?


Türkiye seçimlere gidiyor. Parlamenter tarihinin en zorlu,
kader seçimi
olarak görülen, dünyanın da dikkatle takip ettiği tarihî seçime iki hafta kaldı…

Nefesimizi tuttuk “aman bir felâket yaşanmasın inşallah!” deyip geriye doğru gün saymaya başladık…

Seçim sürecinde alttan alta kaynatılan, tehditvârî şekillerde gündeme getirilmeye çalışılan bir konu var: T
ürkiye’nin savunma sanayisinde yaptığı devrim ve bu devrimin gerisindeki beyin Selçuk Bayraktar.
Başka bir ülkede olsa Selçuk Bayraktar kahraman ilan edilir, her yere ismi verilir, cismi / heykeli dikilir’di!
Ama burası Türkiye, garip bir ülke, gariplerin ülkesi hâlâ! Hiç abartmıyorum: “
Öz yurdunda garip, öz yurdunda parya” olanların ülkesi! 

Selçuk Bayraktar ve Türkiye’nin savunma sanayisinde yapılan devrim neden hedef tahtasına konulur ki? Bu yazıda bu sorunun izini süreceğim…

TÜRKİYE “UÇMASIN” DİYE İŞLENEN “CİNAYETLER”!

Savunma sanayisinde yaptığımız her büyük atılım, şiddetle yok edilmiş yüzyıllık tarihimiz boyunca. Kare kare anlatacağım… Bu ülkenin önünün nasıl kesildiğini ürpererek okuyacaksınız…

I.

Yıl: 1912. 

Yeşilköy Tayyâre Mektebi
” kuruluyor. 
Kaderi, yok edilmek oluyor
: İstanbul işgal ediliyor ve Mektep, 1920’de İngilizler tarafından kapatılıyor.
II.

Yıl: 1930. 

Vecihi Hürkuş “Vecihi Sivil Tayyâre Mektebi” isimli bir okul açıyor. Bu okul da 1932’de hükümet tarafından kapatılıyor.

İyi de neden?

III. 

Yıl: 1943. 

Bu kez
Nuri Demirağ’ın açtığı “Gök Okul” dönemin hükümeti tarafından kapatılıyor…

Niçin peki?

IV. 

2000’li yıllara geldiğimizde İHA’lar, SİHA’lar, KIZILELMA’lar savunma sanayimizde devrim yapıyor.

Muhalefet, hesap soracağız, “dokunacağız!” diyor!

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı
Sayın Kılıçdaroğlu, Savunma Sanayimizi Amerikan SNC şirketine vereceklerini ilan ediyor
seçim meydanlarında açık açık!
Soros’un adamı olarak bilinen Jeremy Rifkind, hangi gerekçelerle danışman yapıldıysa, SNC şirketini de aynı gerekçelerle önüne sürüyorlar Kemal Bey’in! Tarihe kara bir leke olarak geçecek iki manidar hâdise!
Öte yandan, Haluk Bayraktar, SNC’nin CIA ile çalıştığını söylüyor!

İnanılır gibi değil!

Kemal Bey, bu CIA bağlantısı konusunda mutlaka bir açıklama yapmalı.

İyi de niçin oluyor bütün bunlar?

ÜLKE’Yİ ELİMİZDEN ALANLARDAN GERİ ALMA MÜCADELESİ…
Gördüğünüz gibi Selçuk Bayraktar ne ilk, ne de de son olacak! Önce şunu zihninize iyi kazıyacaksınız:
Bu ülke, iki asırdır bizim elimizde değil, bu ülkenin has çocuklarının elinde değil. Devşirmelerin ve devşirmelerin devşirmelerinin kontrolünde.
Bu ülkeye, hepi topu 40-50 bin kremadan oluşan, ülkeye iki asırdır adım adım yerleşen, sonraki süreçte Kemalizm maskesine sığınarak bu ülkenin İslâmî ruh köklerini kurutma; tarihî, kültürel ve medeniyet hafızasını sıfırlama; medeniyet şuurunu ve ruhunu yok etme mücadelesi veren; bu ülkede küresel kapitalist sistemin çıkarlarını koruyan, Türkiye’nin altını oyan bir
şirret şebekeler kümesi
çeki düzen veriyor.
Bu ülke bizim elimizden alındı: Tanzimat’la birlikte başlayan süreçte İngilizler, içimizdeki İrlandalıları kullanarak ülkeyi kuşattılar, önce entelijansiyasını, sonra da genç kuşaklarını celladına âşık tasmalı çekirgelere dönüştürdüler. 

Ülkenin tarihini, kültürünü, dil’ini yok etme, İslâm’ı önce devletten, devletin bütün kurumlarından, sonra da toplumdan uzaklaştırma savaşı verdiler. 

Ülkeyi, has çocuklarının elinden aldılar. Milletin adamlarını teker teker yok ettiler:
Abdülaziz’in bileklerini kestiler. Abdülhamid’i tahttan indirerek “yaşarken canlı canlı öldürdüler”! Menderes’i idam ettiler! Özal’ı öldürdüler! Muhsin Yazıcıoğlu’nu gözümüzün içine baka baka katlettiler!

Fakat bu toplum teslim bayrağı çekmedi. Direndi. Direnç noktalarını inşa etti. Yok olmadı, yarma harekâtları geliştirdi: Siyasette Erbakan’ı, fikir ve sanatta Necip Fazıl’ı çıkardı. Geleceğimizi inşa edecek tohumları ekti. Direniş ve diriliş biçimleri geliştirdi.

Özetle… Bu toplumu ayağa kaldıracak, uçuracak bütün büyük adımlar kesintiye uğratıldı, atılımlar yarıda bırakıldı: Ülke karayollarına mahkûm edildi. Raylı sistemin önü kesildi, böylelikle
ülke hem yarı-sömürge hâle getirildi hem de kara yollarına mahkûm edilerek sanayileşmesi, gelişmesi önlendi.
Önce manevî atılımlarımızın önü kesildi, kimliğimiz ve ruhumuz yok edildi. Sonra da maddî atılımlarımızın önü sürekli olarak kesildi.

İyi de neden?

TÜRKİYE’NİN KÜRESEL GÜÇ OLMASININ ÖNÜNÜ KESECEK TEHLİKELİ İ(Lİ)Ş(Kİ)LER!
Nedeninin izlerini sanırım
The Economist
dergisinin (15-21 Nisan 2023 tarihli) son sayısında yer alan bir dosyada bulabiliriz: Dergi,
Yeni-Bağlantısızlar
adlı yeni bir oluşumun köksaldığını ve bu oluşumun başta gelen aktörlerinden birinin Türkiye olduğunu yazıyor.

Ve Türkiye işe ilgili şu yorumları yapıyor: “Türkiye de küresel güneye çıkarma yapıyor: 30 Afrika ülkesiyle güvenlik anlaşması var ve 2020-2021 yıllarında Afrika’ya yaptığı askerî ihracat beş kat arttı. Türkiye, kendi partnerlerini (işbirliği yapacağı aktörleri) kendi seçebilecek durumda.” Örnek olarak da Türkiye’nin Rusya ile stratejik müttefik olmasına rağmen Ukrayna’ya askerî ihracat yapması veriliyor ve Türkiye’nin Rusya’ya yaptığı ihracatın bir yıl öncesine kıyasla % 45 artarak 7,6 milyar dolara ulaştığı vurgulanıyor.

Bu yeni-bağlantısızlar oluşumunu daha sonra yazacağımı hatırlatarak şunu söylüyorum: Türkiye’nin bölgesel güç olduğu, küresel güç olma yolunda adım adım ilerlediği bir sırada,
Türkiye’nin küresel güç olmasını sağlayacak millî teknoloji ve yerli savunma sanayii hamlesinin hedef tahtasına yatırılması, ülkenin emperyalistlere nasıl peşkeş çekileceğinin ürpertici ve son derece manidar bir göstergesi değil midir?
Vesselâm.
#Politika
#Seçim
#Bayraktar
#SİHA
#İHA
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Yusuf Kaplan
1 yıl önce
“Uçmak” ve bu ülkeyi uçurmak isteyenleri hep “havaya uçurmuşlar”! İyi de niçin ve nasıl?
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri