Şöyle bir şey geçmiş olabilir Trump’ın zihninden: “Ey Erdoğan! Seni devirmek için ne numaralar çevrildi! Ben de az tezgâh çevirmedim arkadan düşman çatlatan bu tatlı-sert dostluğumuza rağmen! Hâlâ ayaktasın! Hâlâ yıkılmadın! Bense, müesses nizam bir adım daha atarsa, ayakta bile duramam!”
Perspektifi biraz daha genişleterek Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrüseferine biraz daha yakından baktığımızda karşımıza çıkacak tablo, Trump’ın Erdoğan’ı -hayranlık meselesi bir tarafa- en azından kıskanması için yeterli olsa gerek.
Türkiye, tam bağımsızlaşma sürecine nasıl girecekti peki?
Medeniyet ufkuna ve ruhuna her bakımdan yeniden sahip çıkarak...
Erdoğan’ın Washington ziyaretini geniş bir perspektiften okumak ve anlamlandırmak için şu tespitleri yapmamız zihin açıcı olabilir:
Özetle dış politikada gözlenen paradigma değişimi, bir süre daha Batı ittifakının ve kurumlarının üyesi olmayı sürdürerek ama çok eksenli bir dış politika stratejisi benimseyerek bölgenin geleceğinde belirleyici rol oynamaya başlamasıdır.