1964 yılında Niğde’den İstanbul’a çalışmak için gelen İbrahim Güleç, 50 yıl boyunca Cağaloğlu’nda hamallık yaparak kültür sanat dünyasına damga vurmuş kitap, dergi, gazete gibi yayınları sırtında taşıdı. Güleç, bir hamaldan çok canlı tarih hafızası. Bab-ı Ali’nin nasıl gün geçtikçe eski atmosferinden kopartılıp turistlik bir yer haline geldiğinin de şahidi. Aynı zamanda 50 sene içerisinde kapanan gazeteler ve yayınevlerinin hepsini adı gibi biliyor. Yıllarca, çuval çuval kitapları matbaalardan yayınevlerine sırtında taşıyan, hafta sonları ise matbaalarda kurşun harfleri eriterek ikinci bir iş yapan Güleç, Bab-ı Ali’yi avucunun içi gibi tarif ediyor.
İlk işim Cemal Kutay’ın kitaplarını taşımaktı
Bab-ı Ali’de geçen yıllarını “Bab-ı Ali’de Gün Batımı” kitabında da anlatan Güleç, Yeni Dünya Vakfı’nda gerçekleşen Bab-ı Ali Enderun Sohbetleri’nin konuğuydu. İlk işinin Tarık Yayınları’ndan Cemal Kutay’ın kitaplarını taşımak olduğunu söyleyen 75 yaşındaki Güleç, yayıncılık dünyasının yaşadığı dönüşümün de canlı şahidi: “Önceden herkes birbirini tanırdı. Sokakta otururken yazarlar, gazeteciler, bize selam vermeden geçmezdi. Bizimle ilgilenir ayaküstü de olsa mutlaka sohbet ederlerdi. Sonra internet çıktı. Gazeteler buradan taşındı. Her şey değişti.”
Rıfat Ilgaz ile iki iyi arkadaştık
Yaşar Kemal oğluna çok kızıp hemen kitap imzaladı bana
Cem Yayınları sayesinde çok yazarla tanıştığını söyleyen Güleç, “Yaşar Kemal’i, Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı, Erdal Öz’ü, Aziz Nesin’i orada tanıdım. Yaşar Kemal’in ilk yıllarda kitaplarını Cem Yayınları basardı daha sonra çocuklarıyla birlikte Toros Yayınları’nı kurup kitaplarını kendi basmaya başladı. Yaşar Kemal, Bab-ı Ali’de tanıdığım en iyi insanlardan biriydi, asla kasıntıyı kibri sevmez, patron-hamal ayrımı yapmazdı. Herkesle konuşur sohbet eder, herkese değer verirdi. Bir keresinde kitaplarını imzalıyordu, ‘bana da imzalar mısın’ dedim, oğlu da ‘İbrahim şimdi sırası değil, sonra’ dedi. Yaşar Kemal bunu duyunca çok sinirlendi oğluna. Bir kitap imzalayıp verdi bana” şeklinde konuştu.
Güleç, şair ve fikir adamı Necip Fazıl Kısakürek ile de çalışmış. Herkesin ‘Üstad’ diyerek saygıda kusur etmediği Kısakürek'in insanlarla kibirlenmeden iletişim kurduğunu ise özellikle vurguluyor.