Dubai’de görkemli bir Hindu tapınağı

Yan yana pek çok farklı dinin ibadet merkezinin bulunduğu Dubai’deki “ibadet köyü”ne gösterişli bir Hindu tapınağı eklendi. Bembeyaz mermerler, pirinçten yapılmış kuleler ile Hindistan’dan getirilen idollerle süslenilen ve festivaller sırasında 100 bin Hindu’nun ziyaret edeceği tahmin edilen bu yapıda kesenin sonuna kadar açıldığı görülüyor.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv.

Havvanur Fadila / Gazeteci - DUBAİ

Yan yana pek çok farklı dinin ibadet merkezinin bulunduğu Dubai’deki “ibadet köyü”ne gösterişli bir Hindu tapınağı eklendi. Bembeyaz mermerler, pirinçten yapılmış kuleler ile Hindistan’dan getirilen idollerle süslenilen ve festivaller sırasında 100 bin Hindu’nun ziyaret edeceği tahmin edilen bu yapıda kesenin sonuna kadar açıldığı görülüyor. Tapınağın inşa edildiği arazi Dubai yönetimi tarafından Hindu cemaatine bahşedilirken, kullanılan pek çok malzeme uzun yıllardır bugünü bekleyen Hindular tarafından Hindistan’dan getirildi. Hint ve Arap mimarisinin birleştirildiği tapınakta projenin mimarları dizayn ve yapıda herhangi bir kısıtlama ile karşılaşmadıklarını ifade ettiler. Bir diğer Hindu tapınağı ise ülkenin başkenti Abu Dabi’de inşa ediliyor ve 2024’e kadar tamamlanması bekleniyor.

DİNLER ARASI DİYALOG PROJESİNİN YENİ MERKEZİ Mİ?

Açılışı Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Tolerans ve Birlikte Yaşama Bakanı Nahyan bin Mubarak Al Nahyan yaptı. BAE’nin bu isimde kendine özgü bir bakanlığı olması, nüfusu içerisinde farklı dinlerden pek çok yabancı işçiyi barındırdığını bilenler için garip gelmeyecektir. BAE yabancı işçi olarak sınırları içerisinde pek çok Hindistan vatandaşı bulunduruyor, bunların bir kısmı Hindu iken bir kısmı da Müslüman ya da Sih. Yaklaşık 10 milyon nüfuslu BAE’de 3.5 milyonu bulan Hindistanlı yabancı işçi var. BAE ve diğer Körfez ülkeleri ekonomilerinin devamı için yabancı işçiye muhtaç olduğu için dünyanın her yerinden ve farklı inançlardan insan çekiyorlar. Ama BAE diğer Körfez ülkelerinden ayrılarak bazılarınca “Dinler Arası Diyalog” projesinin yeni merkezi olarak nitelendirilmesine neden olan işlere imza atıyor. Bu iddiayı ortaya atanlar Papa’nın ilk defa BAE’yi ziyaret ederek bir stadyum dolusu Hıristiyanı popstar gibi selamlamasını veya Amerikalı haham Abadie’nin İbrahim Antlaşmaları sonrası Ramazan ayında iftar sofralarında ağırlanmasını delil olarak ileri sürüyorlar.

Uluslararası düzlemde baskıcı Arap ülkesi çağrışımı yerine modern bir Arap ülkesi olarak anılmak isteyen BAE yönetimi, ister ideolojik ister pragmatik eylemlerle olsun basına olumlu bir şekilde konu olmayı önemsiyor. Bu yüzden komşularının aksine bir Hint tapınağına ev sahipliği yapmak iyi bir PR olarak görülüyor. Ancak ülkesindeki Hinduların kendilerini evlerinde gibi hissetmesini isteyen BAE yönetimine, evlerinde kendilerini evde hissedemeyen Hint Müslümanlarının haklı eleştirileri var. Zira Hindistan’ın aşırı-sağcı Modi yönetimi ile arası çok iyi olan Körfez ülkesi, diplomatik yollarla Modi’ye ülkesindeki azınlıklar için aynı toleransı göstermesini pekala isteyebilir.

AŞIRICI HİNDULAR AZINLIKLARLA SAVAŞ HALİNDE

Resmî olarak 6 dine azınlık olarak federal yasalarında yer veren Hindistan için şu günlerde toleranstan bahsedilemiyor. Her ne kadar Müslümanlar Hindistan’da azınlık olsalar da, nüfus olarak baktığımızda neredeyse 200 milyonu bulan Müslüman nüfusuyla Hindistan aslında dünyanın en çok Müslüman barındıran ülkelerden birisi. Ancak bir ibadet olan yogayı dünyaya bir meditasyon yöntemi olarak ihraç etmeyi başarmış Hindular, BJP’nin Hindistan’da iktidar olmasıyla ılımlı değil aşırıcı eylemleriyle medyaya konu oluyorlar. Bu eylemlerin tek muhatabı Müslümanlar da değil, bir diğer azınlık grubu olan Sihler de aşırıcıların hedefinde…

Hinduların Hintli ve hatta Pakistanlı Müslümanlarla kavgası, eski sömürgeci ülkesi İngiltere’ye de taşınmış durumda. Pek çok Hindistan ve Pakistan asıllı vatandaşı olan İngiltere’nin Leicester kentinde Hindistan’da süren gizli savaşın bir vekilinin yürütüldüğü, Eylül ayında uluslararası basına yansıdı. Radikal Hinduların düzenlediği başka nefret eylemleri Avustralya’da da 2021 yılında gündem olmuştu. Sih çiftçilerin Hindistan’da çıkan tarım yasasını protesto ettiği sıralarda Avustralya’da yaşayan Sihler, aşırıcı Hindular tarafından birden fazla olayda saldırıya uğramıştı. Hindistan’daki aşırıcılığın vahameti bu kişiler Hindistan’a deport edildikten sonra kahraman gibi karşılandıklarında daha da ortaya çıktı.

Taraftarlarının Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) olarak isimlendirildiği radikal örgütün üyeleri arasında Hindistan’ın kurucusu Gandi’yi katleden isim Nathuram Godse de bulunuyor. Dünyanın “en büyük demokrasi”si radikal örgütlere serbest hareket imkanı sağlayarak azınlıklarla olan kavgasını Batı’ya ihraç etmişken, insan hakları konusunda bayrak taşıdığını iddia eden Avrupa’dan ya da Amerika’dan aşırı sağcı Hint hükümetine ve radikal Hindulara bir tepki gelmiyor. Bu tepkisizliğin nedeni de muhtemelen Hindistan’a yeni konjonktürde biçilen rol: Hindistan üretimde Çin’le ikame edilmek istenirken askeri olarak da Çin’e karşı sınırlarında caydırıcı bir güç olarak destekleniyor. Batı’nın müttefiki olarak görülen Modi yönetimi, ne Rus yapımı savunma sistemi s-400 aldığı için ne de ülkesindeki dini azınlıklar radikal örgütler tarafından gündelik olarak tehdit edildiği için uluslararası düzlemde eleştiri görüyor.

Hindistan’da bunlar oluyor diye Körfez ülkelerinde yaşayan Hindular dinlerini özgürce yaşayamasın mı? Yaşayabilsinler, çünkü bu ülkelerdeki yapıların her birinde Hintli, Pakistanlı, Bangladeşli işçilerin akan teri var. 2022 yılında bir dini grubun özgürlüğü başka ülkede yaşayan bir azınlığın özgürlüğüne bağlı olmamalı ama… İslam şeriatıyla yönetilen bir ülkede görkemli bir Hindu tapınağı açılabiliyorsa, dünyanın en büyük demokrasisi sayılan Hindistan’da Müslümanlar ve diğer dini azınlıklar da aşırı sağcı, radikal Hindu örgütlerin tehdidi olmadan yaşayabilmeli…