KADEM ve mor cepken

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifiyle ve Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin, Kadın ve Aile Bakanımızın, bakanlarımızın dünyanın 17 ülkesinden 26 konuşmacının katılımıyla düzenlenen 5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, “Kültürel kodlar, kadının insanlık değerini belirleyemez” kararıyla bitti.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv

Fatma Türk Toksoy

Gazeteci - Yazar

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifiyle ve Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin, Kadın ve Aile Bakanımızın, bakanlarımızın dünyanın 17 ülkesinden 26 konuşmacının katılımıyla düzenlenen 5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, “Kültürel kodlar, kadının insanlık değerini belirleyemez” kararıyla bitti. Farklı milletlerden kadınların dert ve sıkıntılarını bazen de başarılarını dinledik. “Kadınların dışlandığı bir dünya insanlığın yarısında feragat etmiştir” diyen Sayın Cumhurbaşkanımız başörtüsü meselesine değindi. Salonda örtülü örtüsüz hanımlar bir arada oturarak birbirini ayrıştırmadan sadece zirveye odaklanmıştı. Örtülü hanımların birçoğu da bir zamanlar eğitim haklarından, çalışma hayatından koparılmış ama yılmamış mücadele vermiş hanımlardı. Ancak öğrendik ki bu mücadele sadece ülkemizde olmuyor, medeni (!) denilen ülkelerde de örtülü hanımlara ayrımcılık yapıyormuş.

MEDYA, GÜÇLÜ MÜSLÜMAN KADINLARI GÖSTERMİYOR

Zirvede, ABD’de örtüsüyle alay edilen basketbol oyuncusu B. Abdul-Qaadir’e örtüsünün birine çarpıp zarar verebileceği söylenmiş. Bir dönem profesyonel olarak oynadığı basketbolu, inancını tercih ederek başörtüsü nedeniyle bırakmış. O bunları anlatırken bizde olduğu gibi oralarda da bu ayrımcılığın yapılması beni şaşırttı diyemem çünkü onlara bizden daha özgür, medeni (!) denilse de Batı’nın veya Müslüman olmayan ülkelerin ayrımcılığı, dini ve kültürel kodları ile ilgilidir. Peki ya bizde nedendir?

Video ve konuşmalarda kadının nasıl giyindiğiyle ilgili baskılara değinilirken Fransa’da plajlara, yüzme havuzlarına haşemalı kadınların sokulmadığını, devlet tarafından yasaklandığı anlatıldı. Birleşik Krallık Kraliyet Danışmanı Sultana Tafadar da İngiltere’deki insan haklarına aykırı durumlardan bahisle, Kadına yönelik ayrımcılığa karşı yasaların yeterli olmadığını, üstelik bu yasaların başörtülü kadınları da kapsamadığını, başörtülü hukukçuların baroya giremedikleri gibi, mahkemeye de çıkamadıklarını, aksi olursa meslekten atıldıklarını anlattı.

“Medya tüm dünyanın Müslümanlara bakış açısını ve İslam algısını belirleyen ve yöneten büyük bir güç! Müslüman kadınların uğradığı ayrımcılıkta medya önemli bir rol oynuyor. İnsanlar farklılıklarıyla var olabilmeli ve bir arada yaşayabilmeli” diye konuşan ABD World Hijab Day Organizasyonu CEO’su Nazma Khan önemli bir konuya parmak bastı.

“Kuvvetli bir anneyseniz güçlü bir kadınsanız ana akım medyada ortaya çıkarılmazsınız. Başörtüsü, namus cinayetleri vb. konular dışında bize söz verilmiyor” diyen gazeteci ve yönetmen Rizwana Hamid de medyanın algı ve fikirleri şekillendiren gücünden bahsederek: “Batı’da veriler bize şunu gösteriyor, medyanın İslam’a dair bakış açısı, bir kesime yönelik hasmâne duyguları artırıyor, nefret duygularını azdırıyor. Medya bizi ise göstermiyor çünkü biz onun aradığı temsile uymuyoruz” sözleriyle medyanın aradığı temsile, güçlü ve başarılı Müslüman kadının uymadığından söz etti.

ORYANTALİST KLİŞELER

Doç. Ayşe Taşkent, Orta doğu’da hatta Akdeniz coğrafyasında kadının, sadece ezilen kadın profilinden ibaret olmadığına değinip, Müslüman kadın sanatçıların pek çok başarıya imza attıklarından bahsetti. Medyanın, basının, Batı’nın görmemezlikten geldiğini oysa İslam Dünyasındaki kadınların, yalnızca travmalarıyla dramatize edilmemesi, ürettiklerinin de öne çıkması gerektiğini belirtti. İslam düşmanlığını ezelden beri bırakmadıklarından olsa gerek hâlâ Müslüman kadın, Medeni (!) Batı’da ezilen hor görülen küçümsenen bir varlık olarak resmediliyor, fotoğraflanıyor, tablolara dönüştürülüyor hatta bu algıyla dünya manipüle ediliyor. Ya bizde? Müslüman bir ülkeyiz ama bazı ideolojik kafalarda da hâlâ böyle dramatize edilmiyor mu başörtülü kadın? Anladığımız kadarıyla bu Oryantalist klişeler Batı kadar bizleri de etkilemiş…

Dolu dolu geçen iki gün birkaç paragrafa nasıl sığsın? Ama Mor Cepkeni de anlatmam lazım. Yörük kızının çeyizi. Evli kadının haklarının korunmasında çok etkili bir araç, sesini duyurma yöntemi: Eşinden eziyet gören kadın Mor Cepken giyerek bunu deşifre eder, yardım istermiş. Obadakiler destek olur, kocasının insan içine çıkmaya yüzü kalmaz, hatta erkekler onun selamını dahi almazlarmış. Anlayacağınız karısına eziyet eden, sıkıntı veren erkek, toplumun dışladığı, yapayalnız bir insan olur çıkarmış.

Mor Cepken giymemize gerek kalmadan kadın-erkek bir elmanın iki yarısı gibi olup yaşamamız temennisiyle, KADEM’e ve bu zirveye emeği geçenlere teşekkürlerimi iletiyorum.