Akîl insan, tecrübesi, bilgisi, yaşı itibariyle belirli bir konuda sözü dinlenen, yaklaşım ve çözüm önerilerine değer verilen, sayılıp sevilen, uzman ya da duayen kavramından farklı olarak içinde kâmil insan kavramını da barındıran kişiye verilen addır. Hükümet çözüm sürecinde kanaat önderliği yapabileceğini düşündüğü 63 akîl insanı 7 bölgede 9''ar kişilik gruplar halinde kamuoyu oluşturmakla görevlendirmiştir. Bir çeşit sözlü iletişim tekniği olan bu sistem Cumhuriyet tarihimizin değişik dönemlerinde sıklıkla kullanılmıştır.
İLK UYGULAMA: HEYET-İ NASİHA
İngilizlerin silaha sarılmamamız halinde Türklere yardım elini uzatacağına, bu sayede Mondros Mütarekesi''nin Türkler lehinde uygulanacağına inanan Damat Ferit Hükümeti, 4 Nisan 1919''da Heyet-i Nasiha, ya da günümüzdeki adıyla Öğüt Heyeti adıyla iki ayrı heyet oluşturmuştur. Ege Bölgesi''ne gönderilecek heyetin başına Şehzade Abdürrahim Efendi, Trakya''ya gidecek heyetin başına da Şehzade Cemalettin Efendi getirilmiştir. Bu heyetlerin başlıca görevi, halkın hükümetin emir ve buyruklarına itaat etmesini, işgaller karşısında sükunetini muhafaza etmesini sağlamaktır. Anadolu ve Trakya''da bu heyetlerin empoze etmeye çalıştığı düşünceye bazı aydınlar karşı çıkmış, bu kıpırdanışlar Damat Ferit Hükümetini rahatsız etmiştir.
Damat Ferit Hükümeti''nin Anadolu''daki millî sesi boğmaya yönelik girişimleri karşısında sessiz kalamayan Mustafa Kemal, Türk Milleti''nin kurtuluşunu topyekun bir Millî Mücadele''de görmüştür. İzmir''in İtilâf Devletleri''nce işgal edilmiş olması gibi rahatça kullanabileceği tarihî bir fırsat ele geçirmiş olarak Samsun''a çıkan Mustafa Kemal, (Lord Kinross: Atatürk, s.204) İstanbul Hükümeti''nin telkinleri yüzünden kafası karışmış, millî harekete mesafeli durmayı tercih etmiş, kurtuluşunu Amerikan veya İngiliz mandası altına girmekte görmüş halkı, karşı koyulmaması halinde işgalin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarmak zorunda kalmıştır. İstanbul Hükümeti''nin kendisine verdiği görev ve yetkileri bir süre daha üzerinde taşıması gereğine inanan Mustafa Kemal, halkı işgallere karşı uyarma ve millî harekete yönlendirme görevini toplum üzerinde nüfuzu olan kanaat önderleri vasıtasıyla yapma yolunu seçmiştir.
SITKI HOCANIN GÜCÜ
12 Haziran 1919 günü Havza''da düzenlediği mitingi Mesudiye Oteli''ndeki odasının penceresinden izleyen Mustafa Kemal, halkın mitinge katılımını eşraf vasıtasıyla sağlamış, mitingde halka hitap etme görevini de Ulemadan Sıtkı Hoca''ya bırakmıştır. (Tek Adam: C.II., s.24-25) Havza''dan Amasya''ya, oradan Tokat''a geçen Mustafa Kemal halk üzerinde etkili unsurları etrafına toplayarak, onlardan yöre halkını Millî Mücadeleye ikna etmesini istemiştir. Erzurum ve Sivas Kongreleri''nde kurmayı planladığı yeni Türk Devleti''nin temellerini atan Mustafa Kemal, bu kongreleri halk ile sözlü iletişim kurmada önemli bir araç olarak görmüş, ülkenin geleceği konusunda durum değerlendirmesi yaptığı kongre delegelerine halkı millî harekete ikna etme gibi tarihî bir sorumluluk da yüklemiştir.
DİN ADAMLARINA DÜŞEN ROL
Millî hareket halk üzerinde etkili olan unsurlar kanalıyla tabana yayılırken, ilk TBMM''nin açılması ve yeni Türk Devleti''nin kurulmasıyla birlikte iktidarın elden gittiğini gören Damat Ferit Hükümeti, son bir hamle ile Millî Mücadele aleyhtarı fetva yayınlatmış, millî harekete karşı Bolu, Düzce, Adapazarı, Geyve, Yozgat, Zile, Bozkır gibi önemli merkezlerin yanı sıra Beypazarı''nda isyanlar çıkartılmasına öncülük etmiştir. Ankara için büyük tehlike arz eden Beypazarı İsyanı, beldedeki aklı başında din adamlarının eşrafla işbirliği ve Ankara ile irtibata geçmesi sayesinde başarısız kılınmıştır.
Beypazarı''ndan 52 din adamı ve eşraf adına Müftü Mevlüt Efendi ve Belediye Reisi Hakkı Bey TBMM''ne gönderdiği telgrafta, halkın kandırıldığını, isyancılara karşı mücadelede kan dökülmesinden ısrarla kaçınılmasını istemiştir. Gerçekten halk bilgisizdir ve her kesimin tahrikine açıktır. Bu yüzden Mustafa Kemal 25 Nisan 1920''de TBMM''nde ele alınan Müftü Efendi ve arkadaşlarının telgrafını haklı bulmuş, esas sorunun halkın aydınlatılması olduğunu görmüştür. TBMM''nin 27 Nisan 1920 tarihli toplantısında konu tekrar meclis gündemine gelmiş, toplantıda söz alan Şeyh Servet Efendi, İnsanlığı aydınlatmanın, insan varlığının mutluluğu yolunda en önemli hizmet olduğu, çok eskiden beri bilinen bir gerçektir. Ne yazık ki, düşmanlarımız bu güzel hakikati, kötü yollarda kullanmakta ve batılı hak gibi gösterme gayreti içinde bizi dertlendirmektedir… Silaha, benzeri tesirli silahla karşı konulur. Doğruluğuna inandığımız hakikatleri milletimizin önüne sermek için biz de harekete geçelim, diyerek Millet Meclisi bünyesinde bir İrşad Şubesi oluşturulması teklifinde bulunmuştur.
Aynı konuda söz alan Hamdullah Suphi Bey (Tanrıöver), Halkı kim aydınlatacak, doğru yolu kim gösterecektir? demiş, Sivas Milletvekili Emir Paşa da Halk bugün kimi dinler? Hangi sınıfın, meslek erbabının kanaatlerine hürmet duyar? İrşat ve tenviri kimler yapabilir? Halk ancak ulemayı dinler, onların telkinlerine kıymet verir… diyerek, ulemadan beş kişi seçilmesini, bunların oradaki ulema ve eşrafa gerçekleri anlatmasını teklif etmiştir. Bu görüşler doğrultusunda halka Millî Mücadele''de doğru yolu göstermek üzere ulemadan bir İrşad Heyeti oluşturulmuştur. (TBMM Zabıt Ceridesi: C.I., 27.4.1336, s.99) TBMM Zabıtları''nda, İrşad Heyetleri ile ilgili olarak Sakarya Savaşı''na kadar olan döneme ilişkin bilgi mevcuttur. İrşad Heyetleri bu süreçte vatanın en ücra köşelerindeki olumsuz propaganda ve telkinleri boşa çıkartmış, cephe gerisinde ordunun işini kolaylaştırmıştır. 7 Mayıs 1920''de oluşturulan 17 kişilik ilk İrşad Heyeti''nde 6 tane din adamı vasfını taşıyan şahsiyet yer almıştır.
HALK AKİLLERE DEĞER VERMİŞTİR
Millî Mücadele Dönemi''nden verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere Türk halkı geleceğini ilgilendiren konularda hep doğruyu düşündüğüne inandığı kanaat önderlerinin ağzına bakmıştır. Millî Mücadele Dönemi''nde kanaat önderliğini büyük ölçüde toprak sahibi eşraf, ağalar, tarikat liderleri, din adamları yapmıştır. Bu yüzden Mustafa Kemal Havza''da din adamı Sıtkı Hoca''nın kazanılmasını önemsemiştir. Çünkü Sıtkı Hoca''nın kazanılması demek, halkın Millî Mücadeleye kazandırılması demektir.
Günümüzde çözüm sürecinde kanaat önderlerinin kimlikleri bir ölçüde değişmiş, eşrafın yerini sanatkârlar almış olabilir. Akîl İnsanlar Heyeti çözüm sürecinde kamuoyu oluşturma görevini yerine getirmekle görevli ise, sanırım üzerinde asıl düşünülmesi gereken nokta, Akîl İnsanlar Heyeti''nde yer alan kişilerden ziyade, kitle iletişim araçlarının gelişmemiş olduğu 20. yüzyılda uygulanmak zorunda kalınan sözlü iletişim yöntemlerinin, 21. yüzyılda halen uygulanmasına ihtiyaç duyuluyor olmasıdır.