İstanbul Kadıköy’de bıçaklı saldırı sonucu hayatını kaybeden 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi’nin ardından infaz yasasıyla ilgili tartışmalar tekrar alevlendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, infaz yasasının yeniden ele alınması için talimat verdi. Yeni düzenlemenin ekim ayında gündeme gelmesi bekleniyor. Minguzzi cinayetinde zanlı Berkay Budak’ın 15 yaşında olması, çocuk indirimi nedeniyle az ceza alacağı vicdanları sızlatırken, bu çocukların suça nasıl karıştıkları merak ediliyor. Özellikle aile bağı zayıf 14-17 yaş grubundaki çocuklar, toplumda kabul görme, güç ve para gibi gerekçelerle yasa dışı çetelerin ağına düşüyor. “Daltonlar”, “Barış Boyun çetesi” ve “C31K” gibi oluşumlara dahil edilen çocuklar, silahlı saldırı, tehdit, şantaj karşılığında para kazanıyor. Çetelerin içinde olduğunu düşünen, silahla güç gösterisi yapan bu çocuklar kısa sürede suç makinesine dönüşüyor.
PARA VE TANINMA ARZUSU
Ailesinin desteği sayesinde çetelerin tuzağına düşmekten kurtulan A.E., Yeni Şafak’a konuştu.
Çetelerin yalnız sokakta değil, sosyal medya ve kriptolu mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla da çocuklara ulaştığını anlatan A.E., “Sosyal medyada propaganda yapan gruplar, çocukları tetikçilik ve torbacılık için kullanıyor. Ödeme yapılıyor. Bir süre sonra maddi anlamda hayatı değişen çocuklar artık çetelerin adamı oluyor” dedi. Çocukların motivasyon kaynağının çok para ve kötü olsa da tanınma arzusu olduğunu kaydeden A.E. şunları söyledi: “Kötü şöhret bile onlar için bir tatmin sebebi. Çocuklar bilinçli şekilde suç işler hale geliyor. Devamlılığın en önemli ayağı adalet sistemindeki açıklar. Bu çocuklar tüm açıkları ezbere biliyor. Kullanılan bıçağın boyu, saldırı sırasında hangi noktaya vurulacağı ve bunların ceza karşılığı çocuklara öğretiliyor.”
İLGİSİZ AİLE, ÇOCUKLARI ÇETELERİN AĞINA İTİYOR
İstanbul Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikolog Enes Kaya, suça karışan çocukların arka planında çoğu zaman sağlıksız aile ilişkilerinin yattığına dikkat çekti:
“Dijital çağın değişmesi karşısında çocuklar artık erken yaşta ekranla tanışıyor, bilgiye hızlı ve kolay erişebiliyor, dış dünyayla daha erken temas kuruyor. Sosyal medya, özellikle gençler arasında adaletin sağlandığı bir mecra gibi algılanmaya başlandı. Sosyal medyada gündem olan olaylar, kimi zaman caydırıcılığı artırmak yerine öfkeyi, tepkiyi ve hatta cesareti körüklüyor. Bu durum, gerçekliğin dijital mecralar üzerinden yeniden şekillendiğini gösteriyor. Bu değişim en çok da çocukların ve gençlerin dünyasını etkiliyor. Özellikle ilgisizlik, şiddet ya da ihmalkârlık gibi nedenlerle aile içi iletişimi zayıf olan çocuklar, sosyal medya üzerinden tanınmak, görünür olmak için suç içerikli yapılarla bağlantıya geçebiliyor. Bir tür ‘ün’ kazanma arzusuyla hareket eden bu çocuklar, fark edilmek uğruna çetelere karışarak şiddet ve suçla tanışabiliyor. Böylece giderek büyüyen aileden kopuş, sadece duygusal değil, toplumsal güvenlik açısından da ciddi riskler doğuruyor. Bu nedenle dijital dünyayla kurulan ilişki hem çocuklar hem de ebeveynler açısından yeniden gözden geçirilmeli."
YASAL DÜZENLEME YOLDA
Cinayetin ardından, Ahmet’in ailesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüren AK Parti İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut, detayları Yeni Şafak’a anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, davanın tüm gelişmelerinin yakından takip edilmesi ve hukuki sürecin detaylı biçimde incelenmesi yönünde o görüşmede de talimat verdiğini anlatan Durgut,” “Çocuk suçlularla ilgili oluşan cezasızlık algısı, çocukları suça teşvik edebiliyor. Suç örgütleri de, nasıl olsa cezaları düşük diye, bu çocukları tetikçi olarak kullanıyor. Adalet Bakanımızla birlikte bu konuda kapsamlı bir çalışmamız var” dedi. Bu konunun kesinlikle sahipsiz olmadığını ifade eden Durgut, “Ahmet Minguzzi şahsında tüm çocukların hakkını korumaya yönelik bir inisiyatifin söz konusu olduğunu ifade etti.
SUÇUN MAHİYETİNE GÖRE DÜZENLEME
Bu hususta tek çözümün ceza artımı olmadığını dile getiren Durgut, “Adalet Bakanımızla birlikte bu konuda kapsamlı bir çalışmamız var. Cumhurbaşkanımızın da bu konuda kesin talimatı var, Meclisin açılmasıyla birlikte Ekim ayında gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız. Ancak burada tek çözüm ceza artırımı değil. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın da bu konuda hazırladığı risk faktörlerine müdahale eden önleyici sosyal programlar var. Bunları geliştirerek çocukların suça karışmalarını önlerken, gerekli hukuki düzenlemeleri de yapacağız. Kamu vicdanını ve mağdur ailelerin içini rahatlatacak bir adım atacağız. Bizim hedefimiz çocuklara ağır cezalar vererek mağduriyet oluşturmak değil. Suçun mahiyetine göre bir değerlendirme yapılmasını amaçlıyoruz. Hiçbir gerekçe olmaksızın, sokakta yürüyen bir çocuğu zevkine öldüren biriyle, planlamadan ağır tahrik altında bir suç işleyen çocuk aynı kefeye konamaz. Bu ayrımı yapacağız. Bu konuda dünya örnekleri de ortada. İngiltere’de, Güney Afrika’da, ABD’de çocuklar işledikleri suçun ağırlığına göre daha yüksek cezalar alabiliyor. Biz de suçun niteliğini esas alarak benzer bir yaklaşımı devreye alacağız” ifadelerini kullandı.
FAİLİN YAŞI KADAR MAĞDUR DA GÖZETİLMELİ
Türkiye’de her yıl yaklaşık 100 bin çocuk hakkında ceza soruşturması açıldığını belirten Avukat Kaan Bayramzade de sadece 2023 yılında “cinayet ve yaralama” suçuna karışan çocuk sayısının 315 olduğu bilgisini verdi: “Bu çocuklar ‘suça sürüklenen çocuk’ tanımıyla değerlendirilse de ortada organize, planlı ve kasıtlı suçlar var. Türkiye’de 12 yaş altı çocukların cezai sorumluluğu yok. 12-15 yaş arası çocuklar için fiilin anlamını kavrayıp kavrayamadığına göre değerlendirme yapılıyor. 15-18 yaş aralığındakiler ise ceza indirimiyle yargılanıyor. Bu kapsamda ağırlaştırılmış müebbet yiyen bir çocuk dahi iyi hal ve infaz indirimiyle cezaevinden 7 yıl sonunda çıkabiliyor. Bu da toplumda cezasızlık algısını güçlendiriyor. Uzmanlara göre ‘suça sürüklenen çocuk’ kavramı her durumu karşılamıyor. Bazı çocuk failler, kurban seçen ve bilinçli şekilde suç işleyen bireyler haline gelmiş durumda. Bu nedenle hukuk sistemi, failin yaşı kadar mağdurun hayatını da gözetmeli. Ceza indirimlerinin toplumsal etkileri ve adalet duygusundaki karşılığı yeniden değerlendirilmeli.”