Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve Bakırköy 21. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 151 sayfalık iddianamede, 20 aile müşteki, yaşları 7 ila 18 arasında değişen ikisi kardeş 21 çocuk da "mağdur" olarak yer aldı.
İddianamede, sanık Süleyman Zoroğlu hakkında 21 kez "uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama", 21 kez "eziyet", 4 kez "iftira", 2 kez "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", 2 kez "şantaj", 2 kez "uyuşturucu madde kullanımını özendirme", 1 kez "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme", 1 kez "özel hayatın gizliliğini ihlal etme" suçlarından toplamda 96 yıldan 972 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
İddianamede, diğer sanıklar Süleyman Salih Zoroğlu'nun eşi ve klinik idaresini takip eden sanık Özgül Zoroğlu, klinikte psikolog olan sanık Ahmet Aktaş, klinikte bir süre çalışan doktor sanık Hüsnü Ağca, klinik sekreteri sanık İnci Arslan, klinikte psikolog olarak görev yapan Zeynep Akgül'ün de benzer suçlardan hapis cezalarına çarptırılması talep edildi.
İddianamede, müşteki ailelerin sanıklardan çocuk ve ergen psikiyatristi Süleyman Salih Zoroğlu'yla ilgili şikayette bulunduğu belirtilerek, müştekilerin, ailelerin söz konusu şikayetlerinde sanığın çocuklarıyla ilgili hızlıca "Çekingen Kişilik Bozukluğu (ÇKB)" tanısı koyup seans arasında "ketamin" isimli madde verdiği, cinsel içerikli sorular yöneltilen çocukların bedensel ve ruhsal yönden sağlıklarının bozulmasına neden olduğu ve aileleri cinsel istismarla suçlayarak maddi menfaat karşılığında tehdit ettiğini söyledikleri anlatıldı.
Soruşturma kapsamında sanık Zoroğlu'nun klinik ve ev adreslerinde ele geçirilen maddeler üzerinde Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi tarafından inceleme yapıldığı ifade edilen iddianamede, yapılan araştırmada bu maddelerin "ketamin" ve "ketamin bulaşıklı" madde ve materyaller olduğunun belirlendiği kaydedildi.
İddianamede, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun "ketamin" içerikli ilaçların renkli reçete (yeşil-kırmızı) sistemine tabi olduğu ve bu maddeyi içeren ürünlerin psikiyatri alanında çocuklar için güvenli ve etkili olmadığına yönelik görüş bildirdiğine yer verildi.
"Çocuklardan hiçbiri cinsel istismar şüphesine bağlı bir travma ile gitmedi"
Mağdur çocukların çocuk ve ergen psikiyatri uzmanı olan sanık Zoroğlu'nun kliniğine bizzat aileleri tarafından götürüldüğü anlatılan iddianamede, ailelerin azımsanmayacak seans ücretlerine karşın süreç içerisinde çeşitli fedakarlıklar yapılarak çocuklarının şifa bulması için tedavileri dikkatle takip etmeye çalıştıkları belirtildi.
İddianamede, mağdurların hiçbirinin kliniğe cinsel istismar iddiası ve şüphesi ihtimaline bağlı bir travma sebebiyle gitmediği, her çocuğun bazen dikkat dağınıklığı, sınav stresi gibi yaşlarına bağlı olarak sık karşılaşılabilecek şikayetlerle başvuru yaptıkları vurgulanarak, sanık Zoroğlu'nun ise tüm vakalara, öykülerinde bir cinsel istismar olmamasına karşın hızlıca Çoklu Kişilik Bozukluğu (ÇKB) / Disosiyatif Kimlik Bozukluğu (DKB) teşhisi koyduğu anlatıldı.
Teşhis yöntemi "kendine has" olan sanığın teşhise yönelik ölçeklendirmeyi de bizzat kendisinin yaptığına vurgu yapılan iddianamede, Zoroğlu'nun tüm uygulamalarında bizzat kendisini referans gösteren bir açıklama tarzına sahip olduğunu, bir çok yerde kendisini ÇKB hususunda sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada "en başarılı, en yetkin" uzmanlardan biri olarak lanse ettiği aktarıldı.
"Ensesti Allah'ın verdiği yetenekle hemen anlıyormuş"
İddianamede, sanık Zoroğlu'nun söz konusu hastalığı yüzde 99,5 gibi yüksek bir oranla net bir sebep-sonuç ilişkisi kurarak küçük yaşta yaşanmış cinsel istismara bağlayıp Çoklu Kişilik Bozukluğu bağlantılı bozuklukların Türkiye'de de yüzde 18 civarında olduğunu iddia ettiği aktarıldı.
Bu rakamların dosya kapsamında alınan bilirkişi heyet raporunda belirtilen orandan uzak olduğuna işaret edilen iddianamede, ifadesine başvurulan uzman tanıkların da söz konusu tanının bu kadar yaygın olamayacağını belirttikleri ifade edildi.
İddianamede, Zoroğlu'nun teşhisleri doğru kabul edilse dahi teşhis koyma yönteminden sonra başlayan sürecin hukuka aykırılıklarla örülü bir biçimde ilerlediği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
"Her şeyden önce başlangıçta bizzat çocuklar direnç göstererek istismara uğramadıklarını, müracaat sebeplerinin bu olmadığını doktora anlatmaya çalışsalar da sanık, ensesti, 'Allah'ın verdiği özel yeteneklerle bir önsezi sayesinde, manevi bir gözle bakarak hemen anladığını' iddia etmekte ve çocuklara bu olayları kesinlikle yaşadıklarını ama sonradan unuttuklarını, böyle bir olay yaşanmasaydı bu hastalığın gelişemeyeceğini açıklamaktadır."
"Çocuklardan seanslardaki konuşmaları ailelerine anlatmamalarını istedi"
İddianamede, sanığın hastalarına 1,5 yaşındayken ya da 6 aylık bir bebekken dahi olan olayları hatırlatabileceğini iddia ettiğine vurgu yapılarak, iddialarının mantık dışılığına karşın mesleki ünvanı ve üslubundaki ısrarcılığının yaşı küçük çocuklarda bu hususta tereddüt oluşmasına sebebiyet verdiği anlatıldı.
Sanığın, çocuklardan seanslarda yapılan konuşmaları ailelerine anlatmamalarını istediği belirtilen iddianamede, ailelerden de çocuklara soru sormamalarını isteyen sanık Zoroğlu'nun süreci belli bir aşamaya gelinceye kadar "gizli" kalmasını sağladığı ifade edildi.
"Görmediği kişilere bile teşhis koymuş"
İddianamede Zoroğlu'nun seanslarda hastaların aile bireylerine yönelik küfürlü provokatif ifadeler kullandığı belirtildi.
Sanığın hiç görmediği kişilere ihtimale binaen ÇKB teşhisi koyduğu anlatılan iddianamede, "Sanığın bu bağlamda özellikle istismarla suçladığı kişide de çoklu kişilik bozukluğu olduğunu, bu sebeple onun da faili olduğu istismar eylemlerini hatırlamıyor olabileceğini, hatta onun da kendi ailesinden istismar görmüş olabileceğini sıklıkla tekrarlamaktadır. Keza hiç görmediği kişilerin de ÇKB olduğunu iddia etmiştir." değerlendirmesinde bulunuldu.