Köklerine bağlı eserler

Türk İslam eserlerinden oluşan “İstanbul’un Hazineleri” Sergisi Türk İslam Eserleri Müzesi'nde açıldı. Küratörlüğünü Meryem Veli’nin yaptığı sergide yer alan eserlerin her biri, köklerine bağlı fakat güncel yorumları da içinde barındırıyor.

Sevda Dursun Yeni Şafak
Meryem Veli

Küratörlüğünü Meryem Veli’nin yaptığı “İstanbul’un Hazineleri” sergisi Türk İslam Eserleri Müzesi’nde sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Galası Ortaköylü Teknesi’nde yapıldıktan sonra müzeye taşınan sergide, 13 sanatçının 40’ın üzerinde ebru, hüsnühat, tezhip ve minyatürden oluşan Türk-İslam eseri yer aldı.

Her biri hazine değerindeki eserler, bir yandan köklere olan bağlılığı vurgularken, diğer yandan modern yorumları da barındırıyor. Ramazan ayında ruhlara şifa olacak bu sergi, 14 Nisan’a kadar açık kalacak. Üstelik Ramazan geceleri saat 22.00’ye kadar ziyaret edilebilecek.

Serginin koordinatörü ebru ve hüsnühat sanatçısı Fatih Yeşil, İstanbul’un incisi olan Boğaz’da, daha önce yapılmamış bir şekilde serginin galasını yapma fikrinin bir dost meclisinde geliştiğini belirterek, “Daha sonra sergiyi Kültür Bakanlığı’nın katkılarıyla Türk İslam Eserleri Müzesi’ne taşıdık. Sergiye katılan sanatçılar, yıllar içinde tanıdığımız, bildiğimiz, sanatları konusunda bir şey söylemeye haddimiz yetmez ama ahlaklarıyla da iyi bulduğumuz kişiler. Hepsi memnuniyetle sergide yer almayı kabul etti” dedi.

YÜZ YIL KOPUKLUK YAŞANDI

İstanbul’un başlı başına bir hazine olduğunu söyleyen serginin küratörü Meryem Veli, hazine fikrinden yola çıkarak bu sergiyi oluşturduklarını söyledi: “İstanbul başlı başına bir hazine, İslam’la da birleştiğinde artık doruk noktasına ulaşmış oldu. Buradan değişik coğrafyalara ilham olmaya devam etti. Bir de beş yüz yıllık süzüle süzüle gelen bir İslam kültürü vardı. Ama yüz yıl arada kopukluk yaşandı, üstü örtüldü, engellendi. Son 15-20 yıldır artık ufak ufak gün yüzüne çıkmaya başladı, değerleri daha bilinir oldu. Hem buradaki eserler hem de sanatçılar İstanbul’un hazineleri olduğu için bu başlık altında topladık.”

Eserlerin genel olarak köklerine bağlı, geleneği takip eden, fakat günümüze de uyarlanması kaçınılmaz olan klasik eserlerden oluştuğunu söyleyen Veli, şu bilgileri de verdi: “Mesela Fatih Yeşil Hoca’mızın Fatiha Suresi, murakka üzerine birleştirilmiş 19 ebrudan oluşuyor. Celi sülüs yazı, tamamen klasik, ama tasarımı daha moderne kayıyor. Saime Çelebi ile Mustafa Çelebi Hoca’larımızın eserlerini yan yana koyduk, modern bir eser ve kökleriyle klasiğe dayalı bir eser olduğunu böylece vurguluyoruz.”


ANLAMLI BİR SERGİ OLDU

Sanatçılardan İsmail Tirkeş, şimdiye kadar yaptığı sergilerden daha anlamlı olduğunu söyleyerek akkase ebru ile yaptığı “Tevfik” eserini şu ifadelerle anlatıyor: “Halim Efendi’nin yazısını birebir taklit etmeye çalıştık. Akkase tekniği zahmetli bir iş. Yazıyı bir günde kesiyorum, sonra tekneye yatırıyorum, ufacık bir akma olduğunda harcadığınız bir günlük emek gitmiş oluyor.” Nilüfer Kurfeyz ise sergi teklifi geldiğinde üst üste gelen sergilerden dolayı tereddütlerine rağmen kabul ettiğini söyleyerek, “Böyle bir ortamda olması, hele de galasının Boğaz’da yapılması bizi çok mutlu etti” dedi.

“Mucize Kitabın Muhteşem Hattı: KÛFİ"

Sultanahmet’te ilk kez gün yüzüne çıkan eserler sergileniyor