Kültür sanatı yönetmek de sanat

Bugün harika bir sergi hazırlamak için iyi bir sanatçı yetmiyor, iyi bir küratöre de ihtiyaç var. Ketebe’den çıkan Marcus Graf ve Ali Güney editörlüğündeki “Kültür. Sanat. Yönetim” kitabı kültürel diplomasiden, kültür ekonomisine, müze yönetiminden, kültür sanatta sosyal medyayı kullanmaya kadar önemli rehberlik sunuyor.

Sevda Dursun Yeni Şafak
Arşiv

Her geçen gün gelişmeye devam eden kültür ve sanat alanında yönetim anlayışları üzerine konuşmanın zamanı geldi. Bugün harika bir sergi hazırlamak için iyi bir sanatçının olması yetmiyor, iyi bir küratöre de ihtiyaç var. İşte burada yönetim kavramı devreye giriyor. Ketebe Yayınları’ndan çıkan ‘Kültür. Sanat. Yönetim’ kitabı, çağdaş teoriler ve uygulamalar hakkında rehber niteliğinde bir çalışma ortaya koydu.

Sanat yönetimi konusunda duayen olan Marcus Graf ve Ali Güney editörlüğünde çıkan kitap, kültürel diplomasiden kültür ekonomisine, müze yönetiminden kültür ve sanat alanında sosyal medyayı kullanmaya kadar zengin bir içeriğe sahip. Alanında çalışmalar yapan uzmanları bir araya getirerek hazırlanan kitaptan, kültür ve sanatı yönetmenin de ayrı bir sanat olduğunu anlayabiliriz.

KÜRATÖRLER DE DİJİTALDE

Sanat ve kültür yönetimi alanında uzun yıllardır ulusal ve uluslararası projeleri yürüten, Marcus Graf, sanat kurumları için çalışan veya bu alanda akademik araştırmalar yürüten uzmanların referans niteliğinde bir esere ihtiyacından yola çıkarak böyle bir çalışma yaptıklarını söylüyor. Graf, “Günümüzde kültür endüstrisinin varlığı, bu sistemin giderek profesyonelleşerek sanat ve sanatçılar üzerindeki etkisini artırdığı yaklaşık 300 yıllık bir gelişimin sonucu. Şu anda dünya çapında ve burada Türkiye’de kreatif endüstrilerde ve kültürel kurumlarda on binlerce insan çalışıyor. Bu bağlamda, sanat ve kültür yönetiminin sayısız teorik meselelerinin tartışılmaya ve uygulamada çeşitli alanları tanıtmaya ihtiyaç var” diye özetliyor.

Günümüzde küratörün değişen anlamıyla ilgili de çalışmaları olan Graf, “Harika bir sergi, heyecan verici bir hikâyeyi büyüleyici bir şekilde anlatan harika bir anlatı gibidir. Bunu başarmak için küratörler sergiyi somut, mimari, kurumsal, sanatsal, sosyo-politik mikro ve makro çevreleriyle ilişkilendirir. Küratöryel uygulama her zaman, zamana ve mekâna özgüdür. Pandemi nedeniyle küratöryel uygulama bağlamında temel değişiklikler de gerçekleşti. Küratörler artık her zamankinden daha fazla dijital araçla çalışıyor” diyor.

BİLİM MERKEZLERİNDE DE SANAT

Kitapta Bilim merkezleriyle ilgili çalışmada imzası bulunan kitabın editörlerinden Ali Güney, farklı disiplinlerin kesişmesini sağlayan bu merkezlerin ülkemizde henüz bir kurumsallaşma sürecinde olduğunu söyleyerek şunları ekliyor: “Kreatif endüstriler, ülkelerde yaratıcı ekonominin gelişmesi için çok önemli. Bir çocuğun bilimi sevmesi çok anlamlı. Ancak bilim merkezlerinde bunun ötesinde toplumda bilim kültürü oluşturmak için sanatın imkânlarından faydalanmak elzem. Toplumda kültürel ve sosyal girişimlerin yaygınlaşması ve yenilikçi bir kültür inşa etmek için sosyal inovasyon stratejilerine büyük iş düşüyor. Sosyal inovasyonun, değerler üzerine inşa edilen imkânları, sanat alanının sınırlarına dair bakışımızı değiştirebilir.”

Sanat kritiği üretmeliyiz

Bu eserler konuşuyor