Kur’an tamir ettirmiyor yenisini alıyoruz

Klasik İslam sanatlarını bünyesinde birleştiren mücellitlik, Osmanlı’dan günümüze sürdürülen güzide sanatlardan birisi. Kültürümüzün taşıyıcısı olan mücellitlerden Fatih Hündür, yaptıkları işin ciltçilikten ayrışan yönünü ve eski Ramazan geleneklerini anlattı. Hündür, insanların Ramazan ayından önce “Kur’an”larını tamir ettirmelerinin ise eskide kaldığını söylüyor.

Halime Kirazlı Yeni Şafak
Fatih Hündür

Başı rahmet ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan Ramazan ayının yarısını geride bıraktık. Hatimler yarılanırken, mübarek Kadir Gecesi’ni hakkıyla geçirebilmek için itikafa hazırlıklar da başladı. Her Ramazan ayında olduğu gibi bu yıl da Kur’an-ı Kerimler okunarak dinimizin buyrukları anlaşılmaya çalışıldı. Eskiden Ramazan ayı öncesi “Kur’an”ların onarım için götürüldüğü bir geleneğin temsilcisi mücellitler vardı. Halen var, ama artık Kur’an onarımı için onlara kimse gitmiyor. Mücellit ve nadir eserler uzmanı Fatih Hündür ile bunun sebeplerini ve geleneği konuştuk.

Yaptığı işin, bir medrese kütüphanesinde görevli olan dedesinden miras kaldığını söyleyen Hündür’ün büyük dedesi de mücellitmiş. Uzun zaman Anadolu’da eserleri sanatsal değil de koruma amacıyla tamir ediyorlarmış. Dedesinden dikişleri, sırt kaplamayı, kopan sayfaları bir araya getirme gibi tamirleri öğrenmiş.

  • Sanat yönüyle tanışması ise Prof. Dr. İslam Seçen vesilesiyle olmuş. 2012 yılında mücellitliğe başlayan Hündür, ciltçilerle karıştırıldıklarını söyleyerek “Osmanlı’da mücellitlik, mevcut eserleri tamir etmek, yeni yazılmış bir esere cilt yapmaktı. Murakkasından kutusuna, birçok ayrıntıyla ilgilenirlerdi. Günümüzde ise mevcut eserleri korumak için yapılan bir sanat. Bir mücellidin önüne 750 yıllık kadim eserler gelir. Ciltçinin elinde ise normal kitaplar olur” diyor.

RAMAZAN ÖNCESİ CÜZLER HAZIRLANIRDI

Ramazan ayında ya da öncesinde Kur’an tamiri için kapısını çalanların olup olmadığını sorduğumuz Hündür, sitemle karışık şu cümleleri kuruyor: “Maalesef, biz bu dönemleri terk edeli çok uzun zaman oldu. Yani toplum olarak o kültürü bıraktık. Benim en sevineceğim şeylerden birisi, insanların Ramazan’dan önce “Kur’an”larını tamir ettirmeleri, hazırlamaları olur, ama bu eskide kaldı. Eskiden bir Kur’an’ı oluşturmak yıllar alıyordu. Bir yandan günümüzde ciddi bir maliyet de söz konusu. İnsanlar tamir ettirmek yerine yenisini almayı tercih ediyor. Bugün basılan kitaplar, bizim kültürümüzün bir parçası olup, iki yüz sene sonrasını görebilecek mi acaba? Eskiden Ramazan ayı yaklaştığında cüz takımları çıkarılır, mukabele okumalarında talebelere o cüzler dağıtılır, her biri bir cüz okurdu. Rahmetli dedem her Ramazan ayı öncesi mukabele için cüzleri hazır hale getirirdi. Talebelerin elinde uzun süre kalacak o cüzlerin bağlarını toparlar, yapıştırırdı. Nitekim Ramazan sonunda çoğu yırtılmış ya da dağılmış olurdu.”

İYİ MÜCELLİT SANATTAN ANLAR

  • Eskiden mücellitlerin hafız-ı kütüb yani kütüphane memuru da olduklarını söyleyen nadir eser uzmanı Hündür, bu mesleği yapanların kitap kültürü oluşturarak geleceğe aktardığına dikkat çekiyor. Hündür, kitabı bilmeden yapılan çalışmanın da yetersiz olacağı kanaatinde: “Mücellidin önüne dönemin her kitabı geliyor. Kitaplarla uzun süre vakit geçiriyorsunuz. Müellifini, konusunu ve sanatsal tarzını öğreniyorsunuz. Bir kitap ismi sorulduğunda bilgi verecek kadar kültürünüz oluyor. Kitabı bilmeden yapılacak sanatsal çalışma zayıftır. Hem kitabı hem mânâyı hem de kitabın sanatını bilen kişi bence mücellittir. Çoğu yerde geçmez ama mücellitlik, klasik İslam sanatlarının çatısını oluşturur. Mücellit, tezhipçinin tezhibini, hattatın hattını, kâtı’ın kâtıasını yani İslam sanatları içerisinde bulunan diğer sanatları toplayıp bir muhafaza içerisine koyar. İyi bir mücellit kâtıadan, tezhipten, hattan, ahardan, kâğıttan, deriden ve sanat dallarının birçoğundan anlamak zorunda.”