Lideri duygusal zeka belirliyor

Başarı için sadece akademik başarı yeterli mi? Akademik başarı gösteremeyen birinin iş dünyasında başarı şansı nedir? Uzmanların bu sorulara verdikleri cevaplar başarı kriterimizi yeniden gözden geçirmemize sebep oluyor. Çünkü onlara göre asıl başarı duygusal zekayla elde ediliyor.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv.

Parlak bir mesleki kariyer ve başarılı bir gelecek için eğitim elbette önemli. Kazançlı ve itibarlı bir yaşam için Türkiye’de pek çok ailenin çocuklarını yüksek notlar almaları, sınavlara iyi hazırlanmaları ve iyi bir okul kazanmaları için çok fazla zorladığı da bir gerçek. Hatta pek çok öğrenci, başarının bir kıstası olarak kabul edilen matematik veya fenden yüksek not almaları için zorlanır. Bunu yapamayan öğrenciler kimi zaman ailelerince eleştirilirler. İyi bir eğitim, yüksek notlar ve sınav başarısı kuşkusuz önemli fakat eğitim süreci bitip iş hayatına adım attıktan sonra aslında bazı şeylerin ailelerin düşündüğü gibi olmadığı da görülüyor. İş hayatına bakıldığında ne patronlar en iyi üniversitelerden mezun ne de genel müdür veya üst düzey görevdeki insanlar akademik olarak çok iyi bir geçmişe sahip. Peki, bu kadar okul veya sınav birincileri nerede? Akademik başarı önemli ama neden akademik başarısı çok yüksek olmayanlar da üst noktalarda yer alabiliyorlar? Başarılı olmak için sadece iyi akademik eğitim ve yüksek IQ (Akademik Zekâ) yetmiyor mu? Yoksa ebeveynler bazı şeyleri hala yanlış mı biliyor? VIA Consulting Kurucusu, Stratejik Yönetim Danışmanı, Öğr. Üy. Dr. Kamil Bayar, temelde iyi eğitimli olmanın toplam başarıda önemli bir etkisinin olduğuna ancak iş hayatında sadece akademik başarının tek başına yeterli bir parametre olmadığına dikkat çekti. Toplam başarıda iki kavramın çok önemli olduğunu belirten Dr.Bayar, “Bu kavramları hepimizi biliyoruz: Biri IQ (Akademik Zekâ) biri ise Duygusal Zekâ (EQ). Fakat birinin diğerinden çok daha hayati olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

YÜKSEK ZEKA BAŞARI GETİRMEZ

IQ’nun aileyle, anne babanın zekâsıyla çok ilişkili olduğunu ve daha doğduğumuz günlerde ölçülmesi için bir sürü çaba sarf edildiğini belirten Dr. Kamil Bayar, “Bazı ebeveynler çocuğunun IQ değerini öğrenmek için bir sürü uğraşır, para döker. Ama gerçek şu ki bu hayat için yeterli seviyede IQ’ya sahip olmak yeter, illa yüksek IQ’lu olmak şart değil. Hatta 110 ve üzeri eşik değere sahip IQ bu hayatta yeterince iş görüyor. Sanılanın aksine yüksek IQ ne başarıyı ne de mutluluğu garantiler” açıklamasını yaptı.

“IQ, okulda yüksek not almaya, sınavlarda derece yapmaya, ilk iş deneyimi süreçlerinde çok işe yarar. İş mülakatlarında bizi diğer adayların önüne geçebilmek için kurtarıcı olur fakat iş hayatında yukarı doğru çıktıkça IQ’nun önemi azalır” diyen Dr. Bayar şunları söyledi: “IQ, her ne kadar bazı konularda öne çıkmamıza yarasa da toplam başarının sadece %20’si IQ ile ilgili. Dahası yüksek IQ, zenginliği de saygınlığı da garanti etmiyor. IQ ile ilgili Harvard Üniversitesi mezunu 95 öğrenci ile yapılan uzun süreli bir araştırmada göre çok çarpıcı sonuçlar ortaya konmuş. Araştırmada yıllar sonra benzer derece ile mezun olmuş Harvard mezunlarının hayat başarıları incelenmiş. Yüksek IQ’luların zannedilenin aksine yüksek maaşlar almadıkları, okuldan sonra hayatlarında parlak bir başarı da elde etmedikleri sonucuna ulaşmışlar.”

İŞ ORTAMINDA DUYGUSAL ZEKA ÖNEMLİ

Daniel Goleman isminde bir yönetim uzmanının ortaya attığı Duygusal Zekâ (EQ) kavramı neredeyse otuz yıldır iş dünyasının gündeminde. Araştırmalara göre iş yaşamında liderlikle en çok ilişkili konuların başını da Duygusal Zekâ (EQ) çekiyor. Liderlerde aranan en önemli yetkinliklere ve kimin lider veya yönetici olacağı veya olamayacağına EQ karar veriyor. Yöneticilikte önemli olan ekibi yönetme becerilerinde EQ’nun, ekiple olan iletişimi güçlendirdiğinin bilimsel olarak kanıtlandığını belirten Dr. Kamil Bayar, “Aynı zamanda duygusal zekâ sayesinde çalışanlarla yönetici arasında bir bağ oluşması mümkün olurken, kişiler karşısındakilerin duygu ve düşüncelerini bu sayede anlayabiliyor. Duygusal zeka iş hayatında bir ayrıştırıcı görevi de üstleniyor. İyi patronla  kötü patronu, vasat liderle başarılı lider arasındaki temel farkı ortaya koyuyor. Dahası, araştırmalar işten çıkarılan CEO’ların bir çoğunun EQ eksikliğinden kaynaklı olarak işlerinden çıkarıldığını ortaya koyuyor.” diye konuştu.

EQ’nun, IQ’dan 4 kat daha önemli olduğu bilimsel olarak ispatlandı

EQ’nun ana bileşenleri: Özgüven, özbilinç, empati, özdenetim ve ilişki yönetim. İşte bu beşi bir yerde faktörler iş ve hayat başarısında önemli görevler üsteniyor. Bunların içerisinde yer alan empati bileşeni ise yüksek EQ’da oldukça hayati bir görev üstleniyor. IQ, skorlarla, kıyaslamalarla ilgilenirken EQ, ne kadar akıllı olduğumuz veya eğitimimizle ilgilenmiyor.

“EQ, kendimizi ya da ekibimizi ne denli başarılı bir şekilde yönettiğimizle ve ekip içinde nasıl çalıştığımızla ilgilenir. Gerek ekibi kurmak ve yönetmek, gerekse ekip üyesi olarak ahenk içerisinde çalışmakta tamamen EQ ile ilgili” diyen Dr. Kamil Bayar, şu vurguları yaptı: “Toplumda suç olaylarının, depresyonun, kadın cinayetlerinin, silahlanmanın hatta savaşların da kök nedeni EQ eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu konunun farkına varan ülkeler veya şirketler buna yatırım yapmaya devam ediyor.  ABD’ de her 5 şirketten 4’ünün çalışanlarının EQ’sunu yükseltmeye çalıştığına dair aktarımlar yapılıyor. Benzer şekilde 1950-1994 arasında  California Üniversitesi’nden mezun 80 öğrenci,  40 yıl sonra benzer şekilde incelendiğinde ise EQ’nun, IQ’dan 4 kata daha önemli olduğu sonucuna bilimsel olarak ulaşılmış durumda.”

Duygusal zekâ ölçülür mü?

EQ’nun da IQ gibi ölçülüp ölçülemediğinin merak edildiğini belirten Dr. Kamil Bayar, şu bişlgileri paylaştı: “Bu konuyu ilk defa duyanların ‘EQ’umu nasıl ölçerim’ diyenlerin olduğunu biliyoruz. Fakat ne yazık ki bir insanın IQ puanı ölçülürken henüz daha EQ seviyesini ortaya koyacak herhangi bir test veya yöntem geliştirilmiş değil. Fakat EQ tespitinde, iş hayatındaki uygulamalar, yönetim vakaları veya kişilerin olaylar karışışında sergilediği tutum ve davranışların izlenmesi şeklinde ölçümler yapılabiliyor. Her ne kadar duygusal zekânın gelişimi daha doğum yıllarından itibaren başlayıp, yaş, aile ve çevrenin de etkisiyle gelişim gösterse de EQ konusunda farkındalıkla başlayan bu sürecin planlı bir şekilde ilerletilmesi için çaba sarf edilirse EQ da gelişebiliyor.”

Duygusal zekâ’da kadın mı erkek mi daha iyi?

Araştırmalara göre duygusal zekâ konusunda erkek ve kadınlar arasında bir üstünlük olmadığına dikkat çeken Dr. Kamil Bayar, “Fakat kadınlar yaradılışları gereği duygularından daha fazla haberdar, daha iyi empati kurabiliyor ve kişilerarası ilişkilerde de daha güçlüler. Erkeklerse daha emin ve iyimser, daha uyumlu ve stresle başa çıkabilme konusunda daha başarılılar. Özetle; EQ açısından cinsiyetin herhangi bir önemi yok.” bilgisini paylaştı.

Bir işin karmaşıklık seviyesi veya yönetilen ekiplerin sayısı ne kadar çok artıyorsa EQ’nun da o kadar önem kazandığına dikkat çeken Dr. Bayar, şu bilgileri aktardı: “Yapılan iş ne kadar basit ve sıradan ise, EQ’ya olan ihtiyaç o denli azalıyor. Refah düzeyi arttıkça EQ daha çok öne çıkarken, refah azaldıkça EQ‘da da azalmalar veya gelişememezlik meydana geliyor. Yani, zengin ve refah seviyesi yüksek toplumlarda EQ konusunda ilerlemelerden bahsederken, toplumun çoğunluğu fakir veya düşük gelir grubunda ise buralarda duygu eksikliğinden, düşük empatiden, yüksek suç oranlarından bahsetmek mümkün.”

Akademik başarıdan daha öte, hayat boyu toplam başarı ve iş hayatında ya da diğer alanlardaki sürdürülebilir başarı  için IQ değil, EQ’nun daha önemli olduğunun kanıtlandığını belirten Stratejik Yönetim Danışmanı, Öğr. Üy. Dr. Kamil Bayar, “Bu konu gerek liderler gerekse insan kaynakları stratejistleri tarafından yönetim gündemine bir an önce alınması gereken çok hayati bir konudur” değerlendirmesini yaptı.


Çocuklarımız mutsuz ve doyumsuz olarak yetişiyor