Ömrümüzü Ramazan kılalım

Allah, insanoğlunun dünya hayatındaki imtihanında başarılı olabilmesi için, ona peygamberler ve Kur’an-ı Kerim gibi birçok yardımcı göndermiştir. Ayrıca ömrün hayırlı ve bereketli olması için Ramazan ayı gibi kıymetli zaman dilimleri de vermiştir. Bu zamanları ibadetle ihya etmemiz icap eder. Bu zaman dilimlerinin bereketini bütün ömrümüze yayarsak, sonuç bayram olur. Bütün ömrümüzü nasıl Ramazan kılacağımızı Prof. Dr. Enbiya Yıldırım yazdı.

Zeynep Betül Erhun Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Kur’an’ın buyruklarına baktığımız zaman bunların genel hatlarıyla üçe ayrıldığını görüyoruz. Bir kısmı imanla ilgilidir ve diğer iki buyruk kümesi bundan sonra gelir. Buna göre ikinci kısım doğrudan Allah’a yönelik ibadetlere dairdir. Üçüncü bölüm de kullara karşı görevlerdir. Doğrudan Allah’a yönelik olan ibadetler de esasında bir yönüyle kullara bakmaktadır Şöyle ki, namaz kılan insan camide müminlerle birlikte olduğundan onlarla büyük bir dayanışma sergiler, beraber ve birlikte yaşama bilincini geliştirir, sosyal bir varlık olarak huzurlu olur. Aynı şekilde oruç ibadeti vesilesiyle kişi maddi durumu yerinde olmayan kimselerin halinden daha iyi anlar ve yardımlaşma, merhamet, ihtiyaç sahiplerini gözetme hassasiyeti yoğunlaşır. Dolayısıyla oruç aynı zamanda sosyal dayanışma ve toplumsal huzur aracıdır. Diğer tüm ibadetlerin de böyle yönleri vardır. Bu noktada şunu söylemek hakikatin ifadesi olacaktır: İbadetler -ahiret boyutu yanında- esasında insanın dünya hayatını daha yaşanır ve mutlu kılmaya yöneliktir.

KULLAR ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ DÜZENLER

Kur’an’da geçen üçüncü kısım ayetlere baktığımız zaman bunların doğrudan kullar arasındaki ilişkileri düzenlemeye yönelik olduğu hemen anlaşılır. Başta yetimler ve öksüzler olmak üzere başkalarının hakkını yememek, gaspçılık yapmamak, zulmetmemek, haramilik yapmamak, dedikodudan, zinadan ve benzeri kötülüklerden uzak kalmak gibi yasaklar yanında insanların güzel ahlaklı olmalarını emreden ayetler bir araya getirildiği zaman bunların tamamının doğrudan dünya hayatını tanzim etmeye yönelik olduğu anlaşılır. Dolayısıyla Allah’a yönelik ibadetler nasıl ki bir açıdan dünya hayatımıza yönelik ise Kur’an’ın geri kalanını oluşturan ve son kitabın büyük kısmını içeren, insanlar arası hayatı düzenleyen ayetler de yaşamımıza yöneliktir.

HEPSİNİ TATBİK ETMELİYİZ

Bizler Kur’an ayetleri arasında bir ayrıma gitmeyeceğimize yani “Şunlar Allah’a yöneliktir, bunları yaparım. Bunlar da kullara yöneliktir, işime gelenleri alırım” demeyeceğimize velhasıl bunların tamamına Allah katından geldiğine göre, önceki dinlerin alimlerinin yaptığı gibi Allah’ın ayetleri arasında bir kısmını öncelemeye, bir kısmını da ihmal etmeye yönelmeyiz. Bunların hepsi bizim hayatımızı düzenlemeye yönelik olduğundan elimizden geldiği kadarıyla tatbik etmeye ve güzel bir insan olmaya gayret ederiz.

ZAMAN VE MEKAN KAYDI YOKTUR

Üç ayet kümesinin bir başka boyutu daha vardır. O da bunların hayatın belli dönemine veya yeryüzünün belli coğrafyalarına has olmadığıdır. Dolayısıyla Kur’an’daki bütün fermanlar zaman ve mekân kaydı olmaksızın yirmi dört saatimizi kuşatmalıdır. Bu buyrukları nasıl hayata geçireceğimize gelince, örnek alacağımız tek insan Hz. Muhammed’dir. Zaten Allah kitabında, zaman ve mekân kaydı söz konusu olmaksızın, tüm müminler için onu bir rehber olarak önümüze koymaktadır. Kur’an-ı Kerim’de farklı surelerde geçen yedi sayfalık ayetler manzumesi bu gerçeği bizim önümüze koymaktadır. Dolayısıyla bizler İslam’ı nasıl yaşayacağımızı ve nasıl Müslüman olmamız gerektiğini Hz. Peygamber’in hayatına bakmak suretiyle öğreniyoruz. Allah Rasûlü de ibadet dünyası yanında tüm yaşamı boyunca kuşanmış olduğu güzel ahlak bizlere şunu göstermiştir: Müslümanlık bütün boyutlarıyla tüm yaşam boyunca icraata geçirilmelidir. Dolayısıyla kulluk bilincini kuşanmak ve buna yoğunlaşmak sadece Ramazan ayına has değildir. Bununla birlikte bazı zamanlara ait ibadetler, insanın o dönemde kulluğunu daha içten yaşamasına aracılık eder. Örneğin hacca gittiğimiz zaman, yeni bir açıdan yoğunluklu dini hassasiyet kazanırız ve bu ibadet bizi daha iyi Müslüman yapar. Aynı şekilde oruç ibadeti de fakirleri anlamak ve nefsimizin muhasebesini yapmak zaviyesinden dindarlığımızı pekiştirir.

BÜTÜN ÖMRE YAYILMALI

Bu gerçeğe rağmen, Ramazan’da veya hacda kazandığımız hassasiyet ibadetin sonlanması ile birlikte sonlanmamalıdır. Asıl olan yoğunluklu yaşadığımız bir ibadetin etkisini yılın geri kalan kısmına da yayarak bütün bir hayatımızı güzelleştirmeye gayret etmemizdir. Zaten Allah beş vakit namaz vesilesi ile bizleri gün boyu istikamet üzere tutmayı hedeflemektedir. Dolayısıyla oruç ve hac gibi ibadetlerimiz ile de kulluğumuzu daha da pekiştirmeyi murad etmektedir. Bunun anlamı ibadetlerin tamamının bizi sırat-ı müstakîm üzere tuttuğudur, iman akümüzü şarj ettiğidir.

İSLAM DAYANIŞMA İÇİNDE YAŞANMALIDIR

Sonuç olarak şunu çok rahat bir şekilde ifade edebiliriz: Kulluk görevlerinden uzaklaşan insan İslami değerlerden de uzaklaşır ve içinde bulunmuş olduğu ortam onu yavaş yavaş kendisine benzetir. Dolayısıyla İslam, birlikte, dayanışma içinde yaşanması gereken cemaat dinidir.