Oscar kendini mi imha ediyor?

Martta düzenlenecek Oscar töreni öncesi adaylar açıklandı. Son yıllarda beliren ilginç tablo pekişiyor. “Endüstrinin merkezi” olan Oscar’da “bağımsız damar” ağırlığı artıyor. Bu neden oluyor ve nereye gidiyor?

Haber Merkezi Yeni Şafak
Oscar Ödülü.

Her yıl bu dönemler Oscar konuşulmaya başlanır. Zira adaylar açıklanır. 95. kez düzenlenecek olan ödül töreninde yarışacak filmler geçtiğimiz günlerde duyuruldu. Her zaman sürprizler ve hayal kırıklıkları olur. Ancak son yıllardaki yapı değişikliği sebebiyle Oscar’da sürprizler de tartışmalar da çoğaldı. Bu yıl da marta kadar bolca tartışma yaşanacak gibi. Dahası, Oscar eski Oscar değil. Çok şey değişti ve bu durum Oscar’ı yok edecek bir yola doğru ilerliyor.

OSCAR TAM OLARAK NEYDİ?

Öncelikle Oscar’ın yapısını hatırlatalım Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi (Academy of Motion Picture Arts and Sciences) tarafından verilen ve üyelerin oylarıyla belirlenen ödüller yılda bir kez takdim ediliyor. Yani Hollywood merkezli, daha çok sektörü taltif etmek için uygulanan bir sistem. Dünyanın başka yerlerindeki ödül mekanizmalarından farkı da bu. Mesela Cannes Film Festivali (ve diğer festivallerin tamamı) için jüri oluşturulur. En fazla 10 kişi olur. Ve ödülleri bu jüri belirler. İlk bakışta “10 kişinin iki dudağının arasında mı” diye bir soru akla gelebilir. Oscar’da ise binlerce Akademi üyesinin oyu söz konusu. Yani daha demokratik bir sistem gibi Öyle mi gerçekten?

Sinemanın sanat olması, endüstriyel boyutunu görmezden geleceğimiz anlamına ulaşmamalı. Fakat sinema sanattır ve sanat eserinin değerlendirilmesi geniş kitlelerin oylarıyla olmalı mı, tartışılır. Evet Oscar’da ‘geniş kitle’ dediğimiz sektör üyeleri. Ama sanat ürünlerinin değerlendirilmesi ve seçimi çetrefilli bir mesele. Bu yüzden Oscar’a “sektör değerlendirmesi” diye bakmak gerekirdi. Oysa artık bakamıyoruz. Çünkü Oscar üye sistemi birkaç sene evvel değişti ve ilginç sonuçlar doğdu.

AKADEMİ’NİN YAPISI DEĞİŞİNCE

Hollywood çalışmalarının ödüllendirilmesi için kurulan sistem ticari/endüstriyel sinemanın gösteri alanı oldu hep. Hala da Oscar demek şov demektir (Will Smith’in yumruk meselesinde olduğu gibi). Oysa son yıllarda Akademi’nin ABD dışından da üye alması ve bunun çoğalmasının yanı sıra gençlerin ve kadınların sayısının artması Oscar’ı bambaşka bir rotaya çevirdi. Gişe filmlerinin boy gösterdiği sahnede artık bağımsız filmler toz attırıyor. Eskiden tek tük olan bu durum artık manzarayı değiştirecek kadar genişledi. 2022’de The Power of The Dog, öncesinde Nomadland, Parazit, Roma, Ay Işığı gibi filmler endüstriyel sinema ürünü olmamalarına rağmen Oscar’da çok sayıda adaylık ve ödül alarak değişimin sinyallerini vermişti. Sadece yapım ve finans kaynağı itibariyle değil dil olarak birbirinden farklı kulvarlardan bahsediyoruz. Ki, esas önemli olan da bu

Yani Oscar artık sadece gişe filmlerinin boy gösterdiği bir yer değil. Bunda bir sakınca var mı? Yok. Ama “ticari sinemanın kalesi” su alıyor. Ve ilerleyen zamanlarda “bu su hiç durmaz”. Belki de gün gelecek ve artık ticari filmlerin esamesi okunmayacak.

YİNE SÜRPRİZLER

Tam da burada 2023 Oscar adaylarına da bakalım

“Ticari” - ”bağımsız” çekişmesi/çatışması bu yıl kendini iyiden iyiye gösterdi. Yıllar sonra gelen büyük bütçeli devam filmleri elbette çokça adaylık aldı. Top Gun: Maverick 6 dalda aday. Avatar: Suyun Yolu ise 3 dalda aday. 2023’ün süksesini Her Şey, Her Yerde, Aynı Anda (Everything Everywhere All at Once) yaptı. Film 11 adaylık aldı. 9’ar adaylıkla The Banshees of Inisherin ve Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, 8’er adaylıkla The Fabelmans ve Elvis, 6 adaylıkla Tár peşlerinden geldi. Özellikle The Banshees of Inisherin ve Tar bu listedeki ‘bağımsız’ denebilecek yapımlar olarak dikkat çekiyor.

OSCAR PERDESİNİ YIRTAN FİLMLER

Son yıllarda Oscar yapısının değişiminin göstergesi olan bir durum daha var. 1 kategori hariç Oscar ödüllerinin tamamı ABD’de yapılmış ve vizyona girmiş filmlere verilirdi. “Yabancı dilde film” kategorisinde ise ABD’de vizyona girmiş olması yeterli idi. ABD yapımı olmayan filmler başka kategoriye giremezdi. Hele hele ‘en iyi film’ için yarışmaları söz konusu olamazdı. Oysa son yıllarda bu durum değişti. Ve iki yıldır da yabancı kategoride yarışan filmler Hollywood eserlerinin boy gösterdiği diğer başlıklara da dahil edildi.

Hüzün Üçgeni bunlardan biri. İsveçli yönetmen Ruben Östland’ın filmi çok ortaklı. Fransa, Almanya, Türkiye, İngiltere, İsveç, İsviçre, ABD ve Yunanistan olaya dahil. Fakat nihayetinde bir Hollywood yapımı değil. İngilizce olduğu için ‘yabancı dilde en iyi film’ kategorisine girmiyor. TRT’nin de ortak yapımcıları arasında olduğu film Cannes’da büyük ödülü almıştı.

Alman yapımı Batı Cephesinde Değişen Bir Şey Yok, en iyi film ve yabancı dilde en iy film kategorilerinde yarışıyor. Edward Berger’in yönettiği yapım ‘yabancı dil’ ve ‘en iyi film’ kategorilerinin her ikisinde de var olma başarısı gösteren ender eserlerden. İşte bu iki listede de yer alabilme kolaylığı Oscar’ın yapısının değiştiğinin en büyük göstergelerinden biri.

En iyi kadın oyuncu adaylarından Andrea Riseborough’un durumu da manidar. Başrolünde yer aldığı bağımsız film To Leslie Film çok çok düşük bir bütçe ile çekiliyor ve sadece 1 salonda gösteriliyor. Riseborough için hiçbir Oscar kampanyası yürütülmüyor. Bazı Hollywood yıldızlarının fark etmesi sonrası akademi üyesi oyuncular etkisini hissettiriyor.

GELECEĞE HAZIR OLMAK LAZIM

“Oscar’ın yapısı zaten değişmeli” ya da “E n’olacak, değişsin” gibi itirazlar da gelebilir. Değişim kaçınılmaz zaten. Ancak ‘kale’ görülen yerlerde değişim köklü olunca etkileri de yoğun olur. Filmlerin artık sinemada gösterilmeyip dijitale yapılması da bu değişim/dönüşüm tablosunun bir tarafı. ‘Hollywood Stüdyoları’ dediğimiz yapım firmaları yerine Netflix, Amazon, Apple gibi mecraların yapımları sırtlaması merkezin kaydığı anlamına geliyor.

Neticede zaten beklenen dönüşüm erken geliyor ve sektör başta olmak üzere sinemaya ilgi duyan herkesin buna hazırlıklı olması gerekiyor. Tablonun değişmesi sinemanın etkisinin azalması demek değil. Aksine artması beklenebilir. Tam da bu sebepten geleceğe hazır olmak lazım.