Osmanlı topraklarında ne dâhiler yetişti

Timaş Yayınları arasında çıkan “Osmanlı Biliminin Öncüleri” kitabının yazarı Salim Aydüz, Osmanlı medeniyetinin bilim ile ilişkisini inceliyor. Entelektüel mitlerden yola çıkan yazar, Osmanlı topraklarında yetişen bilim adamlarından da örnekler veriyor.

Yeni Şafak Haber Merkezi

UFUK AKBAL

Osmanlı Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmesini açıklarken en sık başvurulan gerekçelerden biri de modern bilimsel gelişmeleri yakalayamaması ve bu nedenle Batı medeniyetine yenilmesi olmaktadır. Nitekim, İmparatorluğun “en uzun yüzyılında” genç aydınlar arasında yankıları görülen ve genç Cumhuriyet'le birlikte yeni rejimin reflekslerinden birine dönüşen bu algının ayaklarının ne derece yere bastığı ise tartışmalıdır. Osmanlı Devleti'nin özellikle askeri alanda karşılığını bulan teknik geride kalmışlık eleştirileri çoğu zaman Osmanlı medeniyetinin bilim adına hiçbir değer üretmediğine kadar varmakta ve “bilimin izlerini arama” adına yola çıkan bu iddia bizatihi “bilimsel” olmaktan çıkmaktadır.

Oysa ki, son yıllarda sayıları artan çalışmalar bunun kolaycı bir açıklama olduğunu ve hakikati temsil etmekte yetersiz kaldığını göstermektedir. Öte yandan, bu çalışmalar Osmanlıların bilimle olan ilişkisinde bir paradigma değişikliğinin habercisi olsa da, çoğunlukla reaksiyoner kalmaları ve analitik güçlerinin yetersizliği nedeniyle arzu edilen debiye ulaşamamaktadır. Sevindirici bir gelişme olarak, gerek kaleme alan ismin akademik kariyeri gerekse içeriğinin doyuruculuğu ile bu alandaki büyük boşluğu dolduran yeni bir eserden bahsedebiliyoruz.

PADİŞAHLAR BİLİMİ ENGELLEDİ Mİ?

Prof. Dr. Salim Aydüz'ün Timaş Yayınları “Tarih İnceleme Araştırma” serisinden çıkan 2016 tarihli kitabı “Osmanlı Biliminin Öncüleri” öncelikle Osmanlı medeniyetinin bilim ile ilişkisine dair entelektüel mitlerin sorgulandığı bir ajandaya sahip olmasıyla ön plana çıkmakta. Osmanlıların bilimde geri kalıp kalmadıkları, padişahların bilimsel faaliyetleri engelleyip engellemediği, Osmanlıların bilim insanı yetiştirmek için ne yaptıkları gibi merak uyandıran, spekülatif ve çoğunlukla ideolojik tartışmaların konforuna teslim edilmiş konularda mevcut eğilimin aksine kuşatıcı ve analitik bir içeriğe sahip olan kitap aynı zamanda her yaştan ve kategoriden okuyucunun konuyu anlayabileceği hikayeci bir üslupla kaleme alınmış. Bu minvalde Prof. Aydüz'ün seçtiği başlıklar da bir o kadar eğlendirici ve ilgi çekici. “İngiltere'ye Golümüz Yok ama İngiltere'de Topumuz Var”, “Ağırlığınca Altın Eden İlim Adamı: İsmail Gelenbevi” gibi başlıklar meraklısına bilgi sunmakla birlikte, kolayca kopulamayacak bir tarihsel atmosfer vaat ediyor.

Eserde sadece Osmanlı tarihinin başlangıcından son günlerine dek tıp, fizik, eğitim, müzik, mimari ve teknoloji gibi alanlarda eser veren ya da orijinal katkı sunan 20 kadar bilim adamının bilimsel faaliyetini değil, ilgi çekici yaşam öykülerini ve onları çevreleyen tarihsel dekoru da öğrenme imkanına kavuşuyoruz. Bilindiği üzere UNESCO, 2014'ü “Matrakçı Nasuh Yılı” ilan etmiş olsa da ülkemizde bu önemli isim minyatürle ilgilenen dar bir çevre haricinde, sadece popüler bir dizinin bir karakterinden ibaret olarak biliniyordu. Bu diziler meraklısını asıl kaynağına yönlendirme gibi bir yan fonksiyona sahipse de, çoğu zaman yeni çağın meraklılarının “tüketim” boyutuyla kaldığını biliyoruz. Oysa ki Matrakçı Nasuh matematikten tarihe, coğrafyadan kartografiye kadar geniş bir yelpazede eserler veren çok yönlü bir Osmanlı dâhisi olup, eserde Osmanlı Devleti'nin en parlak dönemi olan 16. Yüzyılın ikinci yarısındaki faaliyetlerine yer veriliyor.

OSMANLI'NIN DAHİLERİ

Bu vesileyle ismini daha sık işittiğimiz ama haklarında kuşatıcı bilgilere sahip olmadığımız Matrakçı Nasuh, Takiyüddin Rasih ve Ali Kuşçu gibi isimleri yakından tanıdığımız gibi, tıp alanındaki çalışmalarıyla Anadolu'nun İbn-i Sina'sı diye nam salmış Aydınlı Hacı Paşa, cerrahide çığır açan Şerefeddin Sabuncuoğlu, Hekimbaşı Emir Çelebi, ressam Ahmed Ziya Akbulut gibi daha az bilinen tarihsel ve bilimsel şahsiyetler hakkında ufuk açıcı bilgilere de ulaşabiliyoruz. Eserin bir başka katkısı ise başka hasletleriyle bildiğimiz isimlerin bilim adamı boyutları hakkında doyurucu bilgiler içeriyor olması. Bu isimlerin başında Fatih Sultan Mehmed geliyor. Ateşli silahlar, balistik, geometri, matematik ve İslami ilimlerde çığır açan yanı kudretli hükümdarlığının gölgesinde kalmış ama hükümdar kimliğini besleyen damarlar olarak ön plana çıkıyor. Üstelik, eser sadece Osmanlı dönemi ile sınırlı kalmayıp, Endülüs'ten Selçuklu'ya kadar geniş bir dönemde Osmanlı bilimine öncülük eden isimleri ve kurumları da kuşatmaktadır.

Son tahlilde, eser Osmanlıların Rönesans'ı yaşamadıklarına dair önyargıları önemli kanıtlarla boşa çıkarmakta, 15. ve 16. Yüzyıllarda Osmanlı medeniyetinin gelmiş olduğu bilimsel seviyeyi gözler önüne sermektedir. Eserin bir başka önemli katkısı ise genç kuşaklar için öğretici ve şevklendirici niteliğidir. Matrakçı Nasuh gibi isimlerin Leonardo Da Vinci'den hiç de geri kalır yanı olmadığını bilecek olan yeni kuşakların özgüvenleri artacak ve merak, çalışma azmi ve doğru metotlarla bilim alanında faaliyet göstermeye yönelmelerinde önemli bir katkı sağlayacaktır.

Bu yönüyle sadece sultanların değil mucit şeyhlerin, paşaların, hayırsever Osmanlı Ermenilerinin, Lale Devri'nin, muvakkithanelerin ve her renkten, dönemden ve sosyal sınıftan birçok unsurun arz-ı endam ettiği Osmanlı bilim dünyasının anlatıldığı bu eser tarih ve bilim meraklıları için biçilmiş kaftan..

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2016/06/07/11/15/resized_78ff0-2c0a71f0osmanlibilimikapak.jpg

• • •

Osmanlı Biliminin Öncüleri

Salim Aydüz

Mayıs 2016

256 sayfa