Ramazan’ın dışına çıkaralım

On bir ayın sultanı Ramazan ayının gelişiyle geleneksel tiyatromuzun önemli temsillerinden Karagöz, meddahlık ve orta oyununun görünürlüğü arttı. Temsilcileri, yıl boyunca Ramazan ayındaki temsil sayısına ulaşamadıklarını bu yüzden farklı etkinlikler düzenlediklerini ifade etti. Buna rağmen Karagöz’ü Ramazan ayı dışına çıkartmak gerektiğinin altını çizdi.

Halime Kirazlı Yeni Şafak
Karagöz ve Hacivat.

Ramazan ayıyla geleneksel sahne sanatları alanında hareketlilik başlıyor. Geleneksel tiyatromuzun simge oyunları meddah, Karagöz, orta oyunu temsillerinde artış yaşanıyor. Türün en bilinen işlerinden olan orta oyunu ve Karagöz, farklı şehirlerde sanatçıları aracılığıyla günümüz izleyicisiyle buluşuyor. İçinde çokça doğaçlamanın yer aldığı geleneksel tiyatromuz, yılın her ayı Ramazan ayında olduğu kadar yoğun bir şekilde kendisine sahne bulamıyor. Geleneksel tiyatromuzun günümüzdeki durumunu sanatçılarına sorduk.

Karagöz ve gölge oyunu sanatçısı Cemal Fatih Polat, yaptıkları sanatın eski geleneklerden ötürü Ramazan ayında icra edildiğini şu sözlerle anlattı: “Ramazan ayında geleneksel sanatların daha görünür olması, algıyla ilgili. Eski Ramazan’larda bir kültür oluştuğu için hala sıklıkla Ramazan ayında oynuyoruz. Ramazan ayı dışında da etkinliklerimiz, festivallerimiz oluyor. Festivallere Karagöz'ün yanı sıra kukla ve orta oyunu da dahil edilmeye çalışılıyor. Bunu yaparken de amacımız bu algıyı kırmak, Karagöz'ü Ramazan ayı dışına çıkarmak. Çünkü buradaki karakter ve konular sadece Ramazan'la ilgili değil. İftardan sahura kadar insanların vakit geçirmesi için yapılan bir etkinlik.”

HAKKIYLA YAŞATANLAR VAR

Geleneksel tiyatrolarımızın bir özelliği de bir metne bağlı kalınmadan tuluat olarak icra edilmesi. Polat, Karagöz oyununun güncel konulara temas ettiğini belirterek “Oyun esnasında figürün bir yeri çıkar, çocuğun birisi bir şey söyler. Metne bağlı olmadığınız için her an her şeyi söyleyebilir, güncel olaylarla yorumlayabilirsiniz. Bir oyunumuzda Karagöz, Kız Kulesi'nin restorasyonu hakkında bir şeyler söylüyor mesela. Ya da ekonomik şartlar hakkında birkaç kelam edebiliyor” diye konuştu.

Karagöz oyununu hakkıyla yaşatan önemli sanatçılar olduğuna dikkat çeken Polat, geleneği uygun şekilde yapan insanların vefatıyla sayılarının azalmaya başladığını ifade etti: “Kültür Bakanlığı'nın bu geleneği sürdürenleri somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı kartı sahibi yaparak tanıtım yapmasına imkan vermesi önemli. Bu karta sahip olduk, bitti değil. 5-10 yılda bir bakılması lazım bu kişi ne yapmış, bu sanata katkı sağlamış mı, öğrenci yetiştirmiş mi, bu sanatı hakkıyla yaşatıyor mu, bu göreve haiz mi irdelenmesi gerek.”

METİN VE KONUYA SADIK KALINMALI

Orta oyuncusu Fatih Tezol, bu geleneğin ölmemesi için usta çırak ilişkisini sürdürmeye çalıştıklarını, hakkıyla yapabilmek için de ilk haline sadık kalmaya çalıştıklarını aktardı. Tezol, “Meydanda oynanan orta oyununu tecrübe edemedik. Geleneğimizde seyirciyle oyuncu aynı seviyede ve eşittir. Bunu kaybettik. Halka arzında standardın olması çok önemli, çünkü yazılı metin olmadığı için insanlar kafalarına göre oynuyor. Hem bir ustanız yok ya da doğru araştırıp uygulamazsanız geleneğin bozulmasına yol açabilir” ifadelerini kullandı.

Oyunlarında doğaçlama yapabilmesini İstanbul esnafının arasında büyümesine bağlayan Tezol, orta oyununu anlamanın önemine dikkat çekti: “Bu bir ibret oyunu. İşlenen konular günübirlik hikayeler değil. Kavuklu’dan, Karagöz’den, Hacivat’tan Pişekar’dan ibret alınmasını istiyoruz. Güncel espriler eklense de klasik oyunların metin ve konularına sadık kalınarak oynanması taraftarıyım. Eserlerin bugüne taşınmasında emeği olan insanları yok saymamalıyız.”