Rusça değil Türkçe konuşmalıyız

Azerbaycan milli edebiyatının usta ismi Anar Rızayev, 85. doğum günü dolayısıyla İstanbul’da bir dizi etkinliğe katıldı. Azerbaycan ve Türk edebiyatı üzerine sohbet ettiğimiz Anar, “Türk halkları Rusça iletişim kuruyor. Rusça'ya karşı değilim ama Türkiye, Irak Türkmenleri, Kıbrıs gibi Türk dünyasının büyük kısmı Rusça bilmiyor. Türkçe iletişim dili olursa anlaşmak daha kolay” diyor.

Sevda Dursun Yeni Şafak
Anar Rızayev.

Tek millet iki devlet olarak nitelendirilen Azerbaycan’la Türkiye, son zamanlarda ortak siyasi dayanışmanın yanı sıra edebiyat dünyasında da iyi ilişkiler geliştiriyor. Bu ilişkilere bir katkı da Ketebe Yayınları’ndan geldi. Azerbaycan milli edebiyatının usta ismi Anar Rızayev’in “Beş Katlı Apartmanın Altıncı Katı” kitabını, yeni çevirisiyle okuyucuyla buluşturdu. Kitabın sonunda ise ilk kez Türkçe’ye çevrilen “Tahmine’nin Son Sırrı” öyküsü yer alıyor. Geçtiğimiz hafta Türk Edebiyatı Vakfı Rızayev’in 85. doğum gününü bir dizi etkinlikle kutladı. Biz de bu vesileyle Anar’la buluşup, ortak edebiyatımız üzerine konuştuk.

Azerbaycan edebiyatıyla Türk edebiyatının karşılaştırmasını yapar mısınız? Benzerlikler ve farklılıklar neler?

19. yüzyıla kadar ister divan edebiyatı ister halk edebiyatı olsun bir farklılık yoktu. Ama 19. asırdan sonra dilde de düşüncede de farklılaştı. Bunun sebebi, Azerbaycan’ın Rusya tarafından işgal edilmesi. O dönemde ilişkiler kesildi. 21. asırda ise yeniden yakınlaşma başladı. Artık daha çok Türk yazarı okuyoruz, Türk okurlar da bizim kitaplarımızı okuyor. Git gide daha da yakın olacağız.

ESKİDEN SOLCU YAZARLARI TANIRDIK

Türk edebiyatı sizin için ne ifade ediyor?

Bize çok yakın ve çok alışık olduğumuz bir edebiyat. Yunus Emre’yi veya Pir Sultan Abdal’ı okuduğumda bir Azeri şairi okuyor gibi oluyorum. Hakeza Karacaoğlan, Dadaloğlu bizim aşıklar gibi. Sovyet döneminde daha çok Aziz Nesin, Yaşar Kemal gibi solcu yazarları tanırdık. Ama şimdi daha geniş kapsamda Türk edebiyatıyla tanıştık.

TÜRKİYE DE BİZDEN KELİME ALSIN

Türkiye Türkçesinin ortak iletişim dili olmasını savunuyorsunuz. Bunun nasıl bir etkisi olur?

Bir Özbekle bir Azeri, bir Kazakla bir Tatar’ın Türkiye Türkçesiyle konuşmasını önemsiyorum. Çünkü Türkiye’nin bağımsızlık tarihi daha eski ve Türk dili daha gelişmiş bir dil. İletişim dili olurken, kelimeler de birbirine geçebilir. Mesela Azerbaycan’a Türkçe’den çok kelime geçti, “bilgisayar”, “çağdaş’-” sözcükleri bunlardan bazıları. Gönül ister ki Türkiye de bizden biraz kelime alsın. Mesela bizim kullandığımız “açar” sözü, “anahtar” sözünden daha iyi. Açar Türkçe bir kelime, açmak fiilinden geliyor. Öyle şeyler var ki siz bizden alırsınız, ama daha çok biz sizden alırız. Türk halkları Rusça iletişim kuruyor. Ben Rusça’nın karşısında değilim ama Türkiye, Irak Türkmenleri, Kıbrıs gibi Türk dünyasının büyük bir kısmı Rusça bilmiyor. Türkçe iletişim dili olursa, hem anlaşmak daha kolay olur, hem de diller arası geçişkenlikle zenginleşme imkanı bulur.

SİZİN DERDİNİZ BİZİM DE DERDİMİZ

Türkiye ile Azerbaycan’ın dayanışması size neler hissettiriyor?

Türkiye bizim büyük bir destekçimiz. 44 günlük savaşı Azerbaycan kendi ordusuyla şehitler vererek kazandı, ama yanımızda Türkiye vardı, onun manevi desteğini gördük. Türkiye’nin gücünden çekinip başka ülkeler bu savaşa katılmadı. Bunlar çok önemli şeyler. Türkiye’de deprem olduğunda Azerbaycan yardıma koşan ilk ülkelerden oldu. Sizin derdiniz bizim derdimizdi bizim derdimiz sizin derdiniz. Çünkü aynı halkız, aynı milletiz ve iki devletiz. Arzumuz o ki, Türkiye’yle ilişkilerimiz daha da sık olsun.

HEYECANDAN SABAHA KADAR UYUYAMADIM

İlk kez Türkiye’ye geldiğiniz zamanı hatırlıyor musunuz?

29 yaşındayken (1967) bir gemi turuyla eşimle gelmiştik. Ege Denizi’nden yola çıktığımızda, sabah İstanbul’da olacaktık ve o gece sabaha kadar uyuyamadım. Sabah güverteden bir delikanlı gördüm, eşime, “işte o benim akrabam” dedim. Annemlere benziyordu, oradan tanıdım. Daha sonra 4 kişilik bir grupla geldim, daha uzun kaldık, Türk yazarlarla tanıştık. O zaman beni üzen bir şey olmuştu. Kitapçılarda Amerika’nın, Rusya’nın 5. derece yazarlarının kitapları vardı, ama bir tane Azerice kitap yoktu. Şimdi şükür, bizim yazarların daha çok tercüme kitapları var.


Viyana'da "Esmaü'l Hüsna" hat sergisi açıldı

Kibyra'da ayağa kaldırılan anıtsal çeşmeden 1300 yıl sonra su akıyor

‘Kelime-i Tevhid’ Sergisi Çifte Minareli Medrese’de