Selçuklu Sarayı İstanbul’a geldi

“Darülmülk Konya Selçuklu Sarayları” sergisi 800 yıl öncesine ait anıları İstanbul’a taşıyor. Özel seçki, Selçuklu’nun sanatı hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayacak nitelikte.

Latife Beyza Turgut Yeni Şafak
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Konya Çini Eserleri Müzesi, Konya Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi, Konya Etnografya Müzesi ve İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin koleksiyonlarında yer alan toplam 135 eserin görülebileceği sergi, ücretsiz olarak 25 Ağustos’a kadar ziyaret edilebilecek.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde açılan son müze olan Türk ve İslam Eserleri Müzesi, geçtiğimiz hafta yeni bir sergiyi İstanbullularla buluşturdu. Dârülmülk Konya ve onun Devlethânesi’nin en seçkin hatıralarını Osmanlı Payitahtı İstanbul’a getiren, “Darülmülk Konya Selçuklu Sarayları” sergisi, Anadolu’yu vatan hâline getiren Selçukluların görkemli mirasını, 800 yıl öncesine ait bir tatlı esinti olarak ziyaretçilerine ve meraklılarına sunuyor. Selçuklu sultanlarından Alâeddin Keykubad’ı henüz küçük bir çocuk iken konuk eden İstanbul, “Darülmülk Konya Selçuklu Sarayları” sergisi ile bugün Dârülmülk saraylarına ait anıları ağırlarken Selçuklu’nun bilgi görgü ve yetenekleri hakkında fikir sahibi olmamızı sağlıyor.

Konya Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleştirilen sergide, Konya İç Kalesi’nden elde edilmiş taş buluntular ile II. Kılıç Arslan Köşkü’nün çinileri yanı sıra Selçuklu çağının en önemli saraylarından Kubadabad Sarayı’nın kazıları sonucunda gün yüzüne çıkarılmış eserlerden özel bir seçkiye yer veriliyor. Küratörlüğünü Özkul Eren’in, proje yönetmenliğini ise İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz’ın üstlendiği sergide Alaeddin Tepesi üzerinde yer alan Selçuklu Sarayı, Kubadabad Sarayı ve Felekabad Sarayı’nda bulunan 78 çini, 9 taş, 14 alçı, 12 seramik, 1 cam, 3 maden eser ile 18 sikke yer alıyor.

TAŞA İŞLENEN MESAJ

Sergide karşılaşacağınız taş, çini, seramik, alçı ve metal malzemelerden eserler; Selçukluların hayatı anlama, anlamlandırma biçimlerini ve onun üst düzey bir teknik üretimle ifade edebilme kabiliyetlerinin bugüne ulaşabilmiş somut belgeleri olarak önem taşıyor. Bu sergide bir bölümü arkeolojik kazılardan müzelere taşınan eserler arasında kenti ve sarayları kuşatan surlara, kalelere ait kitabeler, figürlü süslemelerle bezenmiş mimari kaplamalar ile kimisi heykel karakteri taşıyan örnekler de yer alıyor. Figür bezemeli taşlar, Selçuklu çağının genel karaterini gösteren üsluplarla tasarlanmış insan, hayvan, fantastik yaratıklar ve mücadele sahneleri bize dönemin zengin hikâyelerini işlenmiş taşlar üzerinden anlatıyor. Konya İnceminare Taş ve Ahşap Eserler Müzesi ile İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde yer alan bir grup eser, bu çağın en önemli örneklerini teşkil ediyor.

ALÇI BEZEMELERDE SELÇUKLU

Dârülmülk Devlethâneleri, Selçuklu geleneğinin inanç ve hassasiyetini, sosyal ve ekonomik yapısını, politik motivasyonunu ve görsel hassasiyetini ihtişamlı bir şekilde dışa vuruyor. Alçının Anadolu’da mimari bezemenin ana malzemelerinden biri olmasını sağlayan Selçuklu, saray mimarisinin zengin ve görkemli süslemeleri için çini kadar alçı malzemeleri de kullanmış. Konya Köşkü’nün duvarlarını kaplayan alçı süslemeler de çiniler gibi dökülmüş, kırılmış ve önemli bir kısmı dünya müze ve koleksiyonlarına dağıtılmış.

Devrine uygun olarak son derece dinamik bir görüntüye sahip alçı kabartmalarda; çift başlı kartal, siren, çift ejderha, tavus kuşu, aslan gibi gücü temsil eden hayvan ve fantastik yaratık tasvirleriyle birlikte, panolarda madalyonlar veya kemerler içinde elinde kadeh tutan, bağdaş kurup oturmuş, kaftanlı figürler, ellerinde balık tutan, ayakta duran insanlar ve av sahneleri işlenmiş. Kimi saray ileri gelenlerini tasvir etmekte, kimi de astrolojik konulu sahneleri canlandırmakta olan kabartma tekniğiyle yapılmış alçı eserlerden 6’sı bu sergide yer alan eserler arasında.

MİNAİ ÇİNİLERİ DE VAR

Sergide günümüzde New York Metropolitan Müzesi ve Berlin İslam Sanatı Müzesi koleksiyonunda bulunan Konya II. Kılıç Arslan Köşkü’ne ait minai çinilerden de örnekler yer alıyor. İslam sanatında nadir olarak rastlanan çinide minai tekniği Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında İran’da ortaya çıkmış. Sır üzerinde uygulanan mine boyalar sebebiyle “minai” olarak adlandırılan bu tekniğin en güzide örneklerine II. Kılıç Arslan Köşkü kalıntılarında rastlamak mümkün. Bu çinilerde genellikle at üzerinde Selçuklu sultanları ve saraya ait insan figürleri dikkati çekiyor. Sekiz ve altı köşeli yıldız, haçvari, kare formlu levha çiniler ile bunlarla oluşturulan kompozisyonlarda ara parçalar halinde karşılaşılan küçük levha şeklindeki minai çiniler üzerine bitkisel süslemeler ve saraylar ilgili sahneler tasvir edilmiş.

Sarayın masalsı ve renkli dünyası

  • Konya Karatay Çini Eserler Müzesi’nden sergilenmek üzere getirilen, “Kubadabad çinileri” ise serginin görkemli koleksiyonunun en değerli grubunu oluşturuyor. Büyük ve Küçük Saray başta olmak üzere, saray külliyesinde yer alan ve ne yazık ki günümüze kalamayan pek çok köşkün duvarlarının bu eşsiz güzellikteki çinilerle kaplı olduğu düşünülüyor. Günümüze kalan örneklerinde görüldüğü üzere Kubadabad Büyük ve Küçük Saray çinileri, ilginç bir resim üslubu ile Selçukluların simgeler dünyasını yansıtan bir ikonografiyi kaynaştırıp adeta bir masal atmosferi yaratıyor. Kubadabad Sarayı kazıları ortaya çıkarılan ve üzerlerinde Selçuklu dönemine ait devlet sembolü olan çift başlı kartal figürlerinin bulunduğu sekiz kollu yıldız çinilerden 15’i de ilk kez bu sergiyle sanatseverlerle buluştu.

İktidarın Sembolü Sikkeler

Sultanın ve iktidarının sembolü olan sikkeler aynı zamanda ticaretin güvenliği ve düzenini sağlıyor. Dârülmülk olarak Konya, Selçuklu sultanlarının sikkelerinin en çok darp edildiği şehir olarak biliniyor. Dârülmülk darplı olan bu sikkeler üzerinde “E’s-sultânü’l-mu’azzam” ve “E’s-sultânü’l-gâlib” unvanların yanı sıra sultanın ve babasının isminin yazılı. Her Türkiye Selçuklu sultanını temsil eden birer sikke olmak üzere toplam 18 sikke, ilk kez bu koleksiyonda sergileniyor. Sikkelerin yanı sıra Konya iç kalesine ait ve tek örnek olan 1203 tarihli yazılı belge niteliğindeki kitabe, Türkiye Selçuklu sultanlarına ait 2 kurşun mühür de ilk kez ziyaretçi ile buluşuyor.

Selçuklu saraylarından seçkiler