AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Terörle savaş, ABD-Taliban pazarlığı ve çirkin politika

Amerika'nın küresel işgal harekatının İran, Suriye, Lübnan ve Filistin'i içine alan ve Basra Körfezi-Doğu Akdeniz hattında büyük yıkımlara neden olacak olan cephesinde gelişmeler, "ABD-İngiltere-İsrail üçlüsü"nün planladığı gibi seyrediyor. Irak'ın işgaline ses çıkarmayanlar ya da destek verenler, bu hat üzerindeki cephelerle şekillenecek olan yeni Ortadoğu düzeninde, bölgede yaşayan hiçbir toplumun inisiyatifinin kalmayacağını, İslam/kaynaklar eksenli istila hareketinin İslam tarihinin en büyük yıkımlarından biri olacağını ancak bu hat tamamen işgal edildiği zaman farkedecekler.

İran'a yönelik müdahale hazırlıkları ile Filistin'de uygulanan ABD-İsrail yıkım politikası birbirini tamamlayan düzenlemeler. Sanıldığı gibi, İran rejiminin özelliğinden ya da Filistin'de Hamas gibi bir örgütün varolmasından kaynaklanmıyor. Amerika ve İngiltere'nin, Irak'taki uygulamaları, aslında bütün Ortadoğu için düşündüklerinin aynısı. Rejim değişikliğinden sonra Irak'ın Iraklılar'ın yönetimine bırakılacağı bir palavraydı ve bütün bölge bu palavraya inandı. Irak'a Afganistan'da kurdukları kukla yönetim kadar bile şans vermeyecekler.

Bağımsız bir Irak devletinin veya bütün bir Irak ülkesinin pek mümkün olmayacağı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. İstila hareketinde ABD ile birlikte hareket eden gruplar ve kişiler bile, ABD ve İngiltere'nin Irak'a yönelik gerçek planlarını gördüklerinde büyük hayal kırıklığı yaşayacaklar.

Sıkı işgal yönetimi uygulamasına maruz kalacak olan Irak'ın kaderi, Amerika-İngiltere-İsrail üçlüsünün Ortadoğu'nun geneline yönelik politikaları gerçekleşmeden netleşmeyecek. Zira, bu işgal politikası, hiçbir ülkeyi birbirinden bağımsız düşünmediği gibi, her ülkenin kaderi bir diğerinin kaderiyle ilişkilendirilerek tasarlandı. Bu açıdan Türkiye'yi Ortadoğu'nun dışında ve bu tehditten muaf görmek büyük bir ahmaklık olacak. İran'ın, Suriye'nin, Lübnan'ın ve Filistin'in, Irak'ın veya Ürdün'ün kaderleri birbirlerinin elinde.

"Terör savaşı" ve Taliban'la pazarlık

Bu açıdan, İran ve Filistin'e yönelik müdahale politikalarını son derece yakından izlememiz, birbiriyle bağlantılı olarak ele almamız ve Amerika'nın "terör", "rejim değişikliği" ve "kitle imha silahı" argümanlarına karşı şiddetli bir sorgulama başlatmamız gerekiyor. Daha dün el Kaide ve Taliban'ı gerekçe olarak kullanıp terörle mücadele adına Afganistan'ı işgal eden Amerika'nın bugün Taliban heyetleri ile pazarlıklara başlaması ve onlara ülkeyi birlikte yönetme teklifi yapması, Türkiye'nin ve dünyanın çok ciddi şekilde sorgulaması gereken çirkin bir ikiyüzlülük. Amerika'nın İran'a, Filistin'e veya genel olarak Ortadoğu'ya yönelik politikalarında da aynı çirkinliği görüyoruz.

Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Muhammed el Baradey'in, İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nı ihlal ettiğini açıklaması ve kurumun İran'la ilgili raporunun bu çerçevede olması, Amerika'nın İran'a yönelik saldırgan politikasına güçlü destek olarak ortaya çıktı. Washington yönetimi, İran kriziyle paralel biçimde tırmandırdığı Filistin krizini Hamas'a askeri harekat düzenlenmesine kadar vardırdı.

İçişlerine karıştığı ve Tahran'daki öğrenci olaylarını istismar ettiği için Amerika'ya protesto notası gönderen İran ile, bu ülkeye yönelik müdahale planlarını somut stratejilere dönüştüren Amerika arasındaki kriz geri dönülmez bir noktaya ilerledi. Atom Enerjisi Ajansı'nı yoğun baskı altına alan Amerika, bu kurumun raporunu gerekçe göstererek BM Güvenlik Konseyi'nde İran'la ilgili karar çıkartmaya çalışacak. Tıpkı, işgal öncesi Irak konusunda yaşandığı gibi, İran'la ilgili de Güvenlik Konseyi'nde şiddetli bir kriz yaşanacak. Ancak, karar alınıp alınmamasının hiç önemi yok. Zaten Birleşmiş Milletler artık devre dışı ve İran'a müdahale, Amerika, İngiltere ve İsrail'in tek taraflı girişimi olarak gerçekleşecek.

Bu dönemde başta Türkiye olmak üzere bütün bölge ve dünya, yeniden rejim değişikliği, terör ve kitle imha silahı tartışmalarıyla çalkalanacak. Ancak kimse, Amerika'nın bugün Taliban'la işbirliği için müzakerelere başladığını görmeyecek ve buradan hareketle ABD'nin çirkin ve iki yüzlü politikaları hakkında hiçbir söz söylemeyecek.

Hamas'a karşı Amerikan askeri?

Mısır'ın, Amerika ve İsrail adına yürüttüğü ateşkes görüşmelerinde anlaşma sağlanamadı. ABD ve İsrail'in yeni Filistin politikası değişmediği sürece Filistin-İsrail arasında bırakın barışı, ateşkes bile mümkün değil. Bu gerçeği Amerika da biliyor. Dolayısıyla, Filistin'de bugün sahtekarca bir senaryo uygulanıyor. Filistin lideri Yaser Arafat ile Hamas, İslami Cihad ve diğer direniş örgütlerini, daha doğrusu Filistin halkının gücünü ve ruhunu yok sayarak barışa ulaşmak mümkün değil.

Senaryo, barışı değil, Filistin'in direniş gücünü kırmayı ve onları rehin almayı amaçlıyor. Hamas ve diğer direniş güçleri tasfiye edilirse Filistin halkı, barışı değil köleliği tadacak.

ABD Başkanı George Bush'un, Hamas'a karşı sert tedbirler alınması çağrısı ve ABD'nin Hamas'ın tasfiye etmek için bölgeye asker gönderebileceğine dair işaretler, senaryoların ardındaki gerçek politikayı ortaya koyuyor. Onlar Filistin halkını muhatap almayacaklar. Sadece Mahmud Abbas gibi "Filistin'in Hamid Karzai'si" ile iş tutup, bölgeyi İsrail için güvenlik hale getirecekler. İran'dan Filistin'e uzanan ve Suriye ile Lübnan'ı da içine alan kuşaktaki her gelişme birbiriyle bağlantılı. Artık ne İran'ı, ne Suriye'yi, ne Lübnan'ı ve ne de Filistin'i çevresinden bağımsız düşünemeyiz. Onlar bizim böyle düşünmemizi, haritanın tamamını görmememizi sağlamaya çalışıyorlar. Bakalım bu tuzağa da düşecek miyiz?


17 Haziran 2003
Salı
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED