AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Avrupa Birliği gerekli ancak yeterli değildir

Avrupa'nın Asya'ya yürüyüşü İskender'le başladı, Sezar'la kalıcılık kazandı. Roma'nın Asya'da ilerleyişi, "Şehirlerin Anası" Mekke'de doğan İslam'la durduruldu. Bernard Lewis'in "The Crisis of Islam" isimli kitabında vurguladığı gibi: "İslam dünyanın büyük dinlerindendir. O yoksul insanların iç ve dış dünyasına hayat ve anlam verdi. Değişik ırk ve dinlerden toplulukları kardeşçe ve yan yana hoşgörü içinde birlikte yaşamayı öğretti." Bunun için Hicret'i izleyen yüzyıl içinde Müslümanlar İspanya'yı bütünüyle fethederek, Fransa'nın içlerine kadar ilerledi.

Türklerin Avrupa'ya yürüyüşü ise, Malazgirt'te Alpasla'la başladı. Osmanlılar kuruluşlarının ilk iki yüzyılında 1326'da Bursa'yı 1360'da Edirne'yi ve 1453'de de İstanbul'u kendilerine baş şehir yaparak, Roma ve İslam'ın üç kıtadaki mirasçısı oldu. Müslümanlarla Orta Çağlar'da Doğu ile Batı'nın hesaplaşması Asya'dan Avrupa'ya taşındı. Osmanlı Devleti'nin dışında Avrupa'da hiçbir ülke, ilk on Osmanlı Sultanı'nın seviyesinde başarılı bilge lider ve Fatih'le yönetilmemiştir. Osmanlı'nın uzun ömürlü olması, Fatih, Yavuz ve Kanuni'nin üç kıtanın stratejik şehirlerini ele geçirmelerinden kaynaklanır.

Fatih'in gözü adını ölümsüzleştirecek, kendisinden önce 28 defa kuşatılmış İstanbul'daydı. İskender'in Asya'ya yürüdüğü gibi, Fatih'de Avrupa'ya yürümek istiyordu. Çevresine Doğu ve Batı'nın önde gelen bilgin ve sanatçılarını toplamıştı. Döneminin geçerli dilleri Arapça, Farsça, Yunanca ve İtalyanca'yı biliyordu. İslam tarihinin fatihleriyle birlikte İskender, Sezar ve Anibal'ı da iyi tanıyordu. Dünya onu at üstünde, kılıç kuşanmış ve savaşçı bir sultan olarak tanır. Oysa o çiçek koklayan resmin daha çok uygun, bilim, düşünce ve sanat kitaplarıyla içiçe yaşadı.

Fatih'in Avrupa'ya yöneldiği gibi, Yavuz da Asya ve Afrika'ya yöneldi. Yavuz Hicaz, Suriye ve Mısır'ı Osmanlı yönetimine almasaydı, Kanuni döneminde Osmanlılar'ın Avrupa'daki başarısı böylesine parlak, böylesine görkemli olmazdı. Yavuz Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki varlığını güvenceye almak için, Timur, Hulagü ve İskender'in geçmeye göze alamadığı Sina çölünü geçmiştir. O Mekke, Medine ve Kudüs'ün koruyucusu olmayı, sahibi olmaya tercih etti. Namık Kemal Osmanlı'nın en büyük sultanı olarak, dünyayı iki sultana az bulan Yavuz'u görür.

İstanbul'un alınmasının üzerinden daha biryüzyıl bile geçmeden, Kanuni'nin orduları Asya'da Bağdat'a Avrupa'da da Viyana'ya kadar ulaşmıştı. Osmanlı Devleti'nin Kanuni dönemindeki Kızılelma'sı Viyana'dır. Osmanlılar Yeni Çağ'da Vinaya'yı iki defa kuşattı. Fatih'in orduları İstanbul'u düşürdüğü gibi, Kanuni'nin ordularıda Viyana'yı düşürebilselerdi, Osmanlılar'a bütün Avrupa'nın kapıları sonuna kadar açılacaktı.

Yeni Çağda Kanuni'nin tek bir şemsiye yönetim altında toplayamadığı Avrupa ülkelerini AB Yirbirinci yüzyılda toplamayı başardı. AB "Tek Avrupa" diyerek, Kanuni'nin rüyasını gerçekleştirdi. Türkiye AB'ne katılarak Kanuni'nin misyonunu yüzyıllar sonra da olsa gerçekleştirmik olacak.

AB "Tek Avrupa" derken Amerika "Tek Dünya" diyor. Amerika "Tek Dünya" hayalini gerçekleştirirse, dünyayı "Adalet" bayrağı altında toplamaya çalışan Yavuz'un rüyasını gerçekleştirmiş olacak.

Amerika ve AB birbirinin tamamlayıcısıdır. İslam'sız "Tek Dünya" Amerika ve AB'ye çok fazladır.

Türkiye için AB gerekli ancak yeterli değildir.


13 Temmuz 2003
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED