|

Çok Def'a Duâ Ediyoruz, Acaba Kabul Edilmiyor mu?

14:36 - 29/04/2024 Pazartesi
Güncelleme: 14:36 - 29/04/2024 Pazartesi

"Eğer desen: Birçok def'a duâ ediyoruz, kabul olmuyor. Hâlbuki ayet umûmîdir. 'Her duâya cevab var' ifade ediyor.

El-Cevab: Cevab vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her duâ için cevab vermek var. Fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlûbu vermek, Cenâb-ı Hakk'ın hikmetine tâbi'dir.

Mesela, hasta bir çocuk çağırır: 'Yâ Hekim! Bana bak!' Hekim: 'Lebbeyk' der. 'Ne istersin?' cevab verir.

Çocuk: 'Şu ilacı ver bana' der. Hekim ise ya aynen istediğini verir, yahud onun maslahatına binâen ondan daha iyisini verir, yahud hasta­lığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.

İşte Cenâb-ı Hakk, Hakîm-i Mutlak, hazır, nâzır olduğu için abdin duâsına cevab verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve ce­vabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın hevâ perestâne ve heveskârâne tahakkümü ile değil. Belki hikmet-i Rabbâniyenin iktizâsıyla, ya matlûbunu veya daha evlâsını verir. Veya hiç vermez.

Hem duâ bir ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, semerâtı uhreviyedir. Dün­yevî maksadlar ise, o nevi' duâ ve ibâdetin vakitleridir. O maksadlar, gayeleri değil.

Mesela, yağmur namazı ve duâsı bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibâdetin vaktidir. Yoksa o ibâdet ve o duâ, yağmuru getirmek için değil­dir. Eğer sırf o niyet ile olsa, o duâ, o ibâdet halis olmadığından kabule lâyık olmaz.

Nasıl ki güneşin gurubu, akşam namazının vaktidir. Hem güneşin ve ayın tutulmaları, küsûf ve husûf namazları denilen iki ibâdet-i mahsûsa­nın vakitleridir.

Yani gece ve gündüzün nûrânî âyetlerinin nikablanmasıyla bir aza­met-i İlâhiyeyi i'lâna medâr olduğundan Cenâb-ı Hakk, ibâdını o vakit­te bir nevi' ibâdete da'vet eder. Yoksa o namaz, açılması ve ne kadar devam etmesi müneccim hesabıyla muayyen olan ay ve güneşin husûf ve küsûflarının inkişâfları için değildir.

Aynı onun gibi, yağmursuzluk dahi yağmur namazının vaktidir. Ve beliyyelerin istîlâsı ve muzır şeylerin tasallutu bazı duâların evkât-ı mahsûsalarıdır ki, insan o vakitlerde aczini anlar. Duâ ile niyaz ile Ka­dîr-i Mutlak'ın dergâhına iltica eder.

Eğer duâ çok edildiği halde beliyyeler def' olunmazsa, denilmeyecek ki, 'Duâ kabul olmadı'.

Belki denilecek ki: 'Duânın vakti kazâ olmadı'.

Eğer Cenâb-ı Hakk fazl ve keremiyle belâyı ref' etse, nûrun alâ nûr. O vakit, duâ vakti biter, kazâ olur. Demek duâ, bir sırr-ı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisan livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhâr edip, duâ ile ona ilticâ etmeli. Rubûbiyetine karışmamalı. Tedbîri ona bırakmalı. Hikmetine i'timâd etmeli. Rahmetini ithâm etmemeli."

*

"Gerçi yağmur namazının zâhir neticesi yağmurun gelmesidir. Fakat asıl hakîkî, en menfaatli neticesi ve en güzel ve tatlı meyvesi şudur ki:

Herkes o vazîyetle anlar ki, onun tayinini veren babası, hânesi, dük­kânı değil; belki onun tayinini ve yemeğini veren, koca bulutları sünger gibi ve zemin yüzünü bir tarla gibi tasarrufunda bulunduran bir zât, onu besliyor, ona rızkını veriyor.

Hattâ en küçücük bir çocuk da dâimâ aç olduğu vakit vâlidesine yal­varmaya alışmışken, o yağmur duâsında, küçücük fikrinde büyük ve geniş bu mânâyı anlar ki, bu dünyayı bir hâne gibi idâre eden bir zât, hem beni, hem bu çocukları, hem vâlidelerimizi besliyor, onların rı­zıklarını veriyor. O vermese, başkalarının faydası olmaz. Öyleyse ona yalvarmalıyız der, tam îmânlı bir çocuk olur."

#Çok Def'a Duâ Ediyoruz
#Acaba Kabul Edilmiyor mu?
#Duâ
17 gün önce