|

Afrin’e Al Bayrakla gelen bahar

Afrin merkezde terörün bitirildiği Pazar günü, işgalin sona erdiğini bir bayrak müjdelemişti. O, ellerine yalanlar tutuşturulup toprakları sömürülen mazlumlara bugün, “Toprağınız sizin olsun, biz kardeşliğiniz için geldik” diyen al bayraktı. Karşıdaki duvarda Türkçe ve Arapça olarak, arkalarına bakmadan kaçan PKK’lı teröristlere bir mesaj yazılı: geldik, yoktunuz!

Yeni Şafak ve
12:06 - 26/03/2018 Pazartesi
Güncelleme: 14:57 - 26/03/2018 Pazartesi
Gerçek Hayat
"Zaferden saatler sonra Afrin’deydik. Hem terörün barbarlığını hem bir ülkenin ‘ince’ operasyon kabiliyetini hem bir işgal projesinin nasıl başlatılmak istendiğine tanıklık ettik"
"Zaferden saatler sonra Afrin’deydik. Hem terörün barbarlığını hem bir ülkenin ‘ince’ operasyon kabiliyetini hem bir işgal projesinin nasıl başlatılmak istendiğine tanıklık ettik"

-HİLAL GÜVEN ÖZBEY

Gerçek Hayat bu haftaki sayısında TSK'nın Afrin merkezi kontrol altına almasının hemen ardından bölgedeki gözlemlerini bizler ile paylaşıyor.

Bağdat’ı, Musul’u, Halep’i, Rakka’yı yakıp, yıkıp, yağmalayıp bir ülkeyi değil bir medeniyetin kendisini hedef aldılar. Yeni planları, süreci bir adım ileri taşıyarak, bölgeye istikrarsızlık içinde boğulan değil parçalanmış ülkeler bırakmaktı. On yıllardır ilmek ilmek işlenen, son yıllarda verilen devasa destekle ayyuka çıkan terör projesi, Türkiye’nin “buradayım” diye haykıran şahlanışıyla bozguna uğradı. Yabancı, yapay unsurlarla ev sahiplerini bölgeden kovmaya çalışanlar, bugün bir zaferin değil parçalanmış bir haritanın maliki. TSK bugün sadece bir terör örgütünü değil, onu bir müttefik devlet gibi donatan süper gücü yenmiş muzaffer bir ordu. Zaferden saatler sonra Afrin’deydik. Hem terörün barbarlığını hem bir ülkenin ‘ince’ operasyon kabiliyetini hem bir işgal projesinin nasıl başlatılmak istendiğine tanıklık ettik.

ZEYTİN AĞAÇLARIYLA KAPLI BİR GÜZEL BELDE

Türkiye sınırından geçer geçmez karşılıyor bizi Afrin’in zeytin ağaçları. Sınır iki ülkeyi değil, iki farklı habitatı keskin şekilde birbirinden ayırıyor. Aslında zeytinin bizatihi kendisi bile işgalciyle ev sahibi arasındaki o büyük ayrımın öznesi. Bu nedenledir ki kökleriyle yerleşmeyi, medeniyeti, medineyi yani ev sahipliğini haykıran, toprağına sarılan zeytin beldeleri, düşmanın, ötekinin, işgalcinin hedefi olur hep. Tıpkı Filistin’de olduğu gibi. Zeytin diyarı Afrin’in hikâyesi de biraz böyle. İşgale, işgalciye “bir gün döneceğiz” diyerek karşı duran Suriyelilerin hikâyesinin yazıldığı yerlerden biri orası. Zeytin ağaçları ev sahibinin geri dönüşünü bekleyen koca ayaklı bekçiler. Sınırı geçer geçmez karşımıza dikilen zeytin ağaçlarının sistematik nizamı, nedense bir savaş coğrafyasından çok bir kıyı kasabasında yol aldığımız izlenimini veriyor. Alabildiğine ağaç, o ağaçların altında yer yer kah kızıl toprak kütleleri, kah pespembe yaseminler uzanıyor. Tüm renkleri, çiçekleri ve meyveleriyle Afrin’e bahar geldiğini anlıyoruz.

SULH KÖYLERİNDEN HARP BÖLGESİNE

Sınırdan Suriye topraklarına geçtiğimiz yer, Zeytin Dalı harekâtının Batı sektörü, Cinderesi bölgesi. Hedefimiz terörden arındırılmasından saatler sonra Afrin merkeze ulaşmak. Ardı ardına köyleri geçiyoruz; Hamam, Ceml Köy, Hacı İskender, Ağkale geride kalıyor. Buralarda çatışmaya dair izler olsa da, köyler bir savaş coğrafyası izlenimi vermiyor. Evlerin neredeyse tamamı boşalmış. Şimdilik bu köylerdeki tek yaşam belirtisi, bölgede güvenliği sağlayan Özgür Suriye Ordusu askerleri. İçinde bulunduğumuz araç ilerledikçe, izler netleşiyor. PKK’lı teröristlerin, saklanmak için inşa ettiği koruganların sayısı artıyor. Bu yoğun çatışmaların yaşandığı meskûn mahal bölgesine yaklaştığımızın da habercisi. Bölgenin merkezi olan ve Afrin harekâtının en çetin cephelerinden biri olan Cinderesi’ne vardığımızda ise bir savaşın geride bıraktıklarıyla artık yüzleşebiliyoruz. Sınırı geçtiğimiz anda bizi karşılayan renkler bir anda kayboluyor. Cinderesi’nde görebildiğimiz tek bir renk var, kül rengi yani gri. Yıkık dökük evler, binaların içine, balkonlarına yerleştirilmiş doçkalar, tüm bölgeyi bir örümcek ağı gibi saran terör tünellerine giriş noktaları, o tünelleri SİHA saldırılarından korumak için yığılan kum tepeleri, caddelerin ortasında vurulan traktörler, kamyonetler, motosikletler. Yani PKK terörünün ardından bıraktığı büyük enkaz. “Evet, burası Suriye” diyebileceğimiz her şey.

  • YUVAYA DÖNENLER VE DÖNÜLEMEYEN YUVALAR
  • Cinderesi’nden ayrılırken yıkık dökük evlerin maliklerini düşünüyorum, beldelerinde savaş bitse de, uzunca bir süre daha dönecekleri bir yuvadan mahrumiyetlerini. Hala yaşanabilecek durumda olan evler de var elbette. Onların sakinleri için dönüş vakti gelmiş bile. Göç yoluna düştükleri araçla, traktörleriyle evlerine dönen Afrinliler geçti yanımızdan. Mihmandarımız “Çatışmalar sırasında apar topar evlerinden kaçmış, tarlaların ortasında kalakalmış, korkudan titreyen aileleri kurtardık” diyor. Bu cümle içinde Afrinlilerin TSK ve ÖSO’ya olan güveninin de nedenini gösteriyor aslında. Yol boyu ilerlerken, eskiden otobüs durağı olduğunu düşündüğüm bir kabinde, bir Özgür Suriye askeri ile yaşlı bir kadının konuştuğunu görüyorum.
AFRİN MERKEZE YAKLAŞIRKEN…

Cinderesi’nden çıkıyoruz. Yeniden terörden arındırılan köyler… Çatışma izleri yeniden yok denecek kadar az. Dakikalar sonra ise bir merkez noktaya yaklaştığımızın işareti olan küçük yapılar karşılıyor bizi. Yol boyu dükkânlar uzanıyor. Büyük kısmı kapalı. Kepenklerde Arapça sloganlar yazılı. Gürültü ve hareket birden büyüyor. Geldiğimiz yer Afrin’in merkezi. Araçtan indiğimizde bir keşmekeşin tam ortasında buluyoruz kendimizi. Her yöne ilerleyen traktörler, dükkanlarını açan esnaf, sevinç gösterileri, silah sesleri, bize Suriye’de olduğumuzu hatırlatan savaş coğrafyasının araçları Toyota kamyonetler, onların kasasına yerleştirilen silahlar. Ve elbette yol boyu hep hissettiğimiz manzara TSK, MİT ve ÖSO’nun titiz ve gayretkeş idare biçimi.



“BİZ GELDİK, SİZ YOKSUNUZ?”

İlk karşımıza çıkan, PKK için sözde ‘başkaldırı ’nın sembolü, Afrinliler için ise anlamı zulme eşdeğer olan ‘Demirci Kava’ heykelinin yıkıntısı. Bu heykel, tarihi ya da kültürel bir yapı olmaktan ziyade, yıllardır süren terör baskısının bir hatırası. Afrin merkezde terörün bitirildiği Pazar günü, işgalin sona erdiğini bir bayrak müjdelemişti. O, ellerine yalanlar tutuşturulup toprakları sömürülen mazlumlara bugün, “Toprağınız sizin olsun, biz kardeşliğiniz için geldik” diyen al bayraktı. Afrin merkezin özgürleştirilmesinin ardından o bayrağın dalgalandırıldığı yönetim binasını görüyoruz hemen karşımızda. Önündeki duvarda Türkçe ve Arapça olarak, arkalarına bakmadan kaçan PKK’lı teröristlere bir mesaj yazılı: geldik, yoktunuz! Merkezin tam orta yerinde bulunan bina da, bayrağın dalgalandığı o balkon da artık bir sembol. İçerde bulunan askerler kısa bir görüşmenin ardından binaya girmemize izin veriyorlar. TVNET ve Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül ve kameramanımız Hakan Şengül ile birlikte yukarı çıkıyoruz. Binada, tıpkı Afrin’in genelinde olduğu gibi oturmaya çalışan bir düzen ve kaçınılmaz bir kaos var. Bölgenin kurtarılmasından saatler sonra bu balkona çıkmak heyecanlandırıyor bizi. Üzerimizde çelik yelek, kask ya da bizi koruyacak herhangi bir koruyucu giysi yok. Ancak uzaktan, yakından, Afrin’in her noktasından aralıksız yapılan silah atışlarını nedense zerre kadar yadırgamıyoruz. Çok uluslu terör işgalin bitişinin, Afrinlilerin sevincinin, bundan sonra olacakların anlamını konuşuyoruz...


#Afrin
#Albayrak
6 yıl önce