|

Çığlığın adı Halep

Esed, Rusya, PYD ve Şii milisler 15 Kasım’da tamamı kuşatma altında tutulan Halep’e yönelik olağanüstü hava bombardımanları eşliğinde kar operasyonu başlattı. İlginç bir biçimde 2012 yılında Suriyeli muhaliflerin Halep’e ilk giriş yaptığı kuzey bölgesi rejimin operasyon için seçtiği bölge oldu. Sonrasında Türkmen bölgelerini işgal eden paramiliter Şii terör grupları bölgede etnik ayrılıkçı PYD’ye bu Türkmen mahallelerini ikram ederek çekildiler. Halepli Abdurrahim, Gerçek Hayat'a rejimin Halep'teki kanlı yüzünü anlattı.

Yeni Şafak
10:03 - 5/12/2016 Pazartesi
Gerçek Hayat

2013 yılında Rakka dönüşü uğradığımız küçük bir köyde karşılaştığım Halepli Abdurrahim'in anlattıkları 2011'de başlayan direnişe dair çok şey ifade ediyordu. Halep Meşhed semtinde oturan ve kendi halinde bir tekstil işçisi olan Abdurrahim, gösterilerin başlaması ile birlikte sokak eylemlerine katıldığını, son derece masum başlayan eylemlerin inat ve ısrarla rejim tarafından sabote edildiğini söylemiş ve sonrasında kan donduran şu sözleri eklemişti:



“Bir gün iş dönüşü evimiz basıldı. Beni El Muhaberat merkezine götürdüler. Üzerimde iğrenç işkence metotları deneyerek kimlerle irtibatlı olduğumu, kimden para ve talimat aldığımı söylemem için kesintisiz 15 gün sorgulandım. Aynı günlerde asker olan kardeşimi de gözaltına alıp işkence etmişler. Bizi örgüt olmakla suçluyorlardı. Ben milyonlarca Suriyeli gibi sadece yönetimden hoşnutsuz olduğum için sokak eylemlerine katılıyordum. Ülkemiz rüşvete dayalı ilkel bir despotizmle yönetiliyordu. Suriye, Nusayri azınlığın 19 milyon Sünni üzerinde tahakküm kurduğu tam bir zulüm rejimiydi. Hatta Nusayriler bile bu kokuşmuş sistemden şikayetçiydiler. Tamamen spontane gelişmişti gösteriler. Kimse kimseyi tanımıyordu. Sadece meydana geldiğinde birbirini gören insanlardan oluşan gruplardık. 37 günlük işkence ve gözaltı sürecinden sonra suçsuz olduğumu anlayıp bıraktılar. Ben gösterilere devam ettim. Sadece yönetimde söz sahibi olmak isteyen ve babadan devraldığı devlet başkanlığını bize karşı baskı aracına dönüştüren Esed'in dikta yönetimi bitsin istiyorduk ve başlayan protestolar bize bir fırsat sunmuştu.





Kardeşimi katlettiler


Kardeşim 5 gün gözaltında kaldıktan sonra askerlik yaptığı birlikten kaçmış, eve polis ve muhaberat baskınları artmıştı. Ben eve gitmiyor akrabalarımda kalıyordum. Bir gün kardeşimin yakalandığı bilgisini aldım. Kardeşim askerliğini Şam'da yapıyordu ancak yakalandıktan sonra Halep-Henanu'da bulunan karakola getirilip sorgulandığını öğrendim.



Bir sabah evi basan polisler beni soruyor ve acilen teslim olmazsa kardeşini öldürürüz diye tehdit ediyorlar. Tansiyon ve kalp hastası olan annem, çok etkilendiği için bana yalvardı. 'Ne olur teslim ol kardeşin Rami'yi öldürecekler' diye. Anneme birkaç gün müsaade etmesini, rejimin yanında sözü geçen bazı kişileri arayıp kardeşim için bir şeyler yapmalarını isteyeceğimi söyleyip teskin ettim.



Bu tarihten 4 gün sonra evin telefonundan annemi arayan karakol komutanı yüzbaşı sürenin dolduğunu, kardeşimi infaz edeceğini söylüyor. Çok ağır küfürler ettikten sonra Doktor'a (Beşşar Esed) ihanet edenlerin bu isyanlarının bedelini ölerek ödeyeceklerini söyleyip telefonda 3 el silah sesi duyuluyor. Annem düşüp bayılıyor.



Kız kardeşim tutuklandı


Günlerce şuursuz halde hastanede kalan annem eve getirilmişti, ancak gidip göremiyordum bu da beni kahrediyordu. Çünkü evimiz sürekli gözetim altındaydı. Bu olaylardan 20 gün sonra kız kardeşimi alıp götürdüklerini duydum. Karakol komutanı, annemle ilgilenen akrabamıza Abdurrahim muhaberat ceviyye (Hava İstihbarat) tarafından aranıyor. Gelip teslim olsun aksi takdirde kız kardeşine tecavüz edileceğini bilsin diye not bırakmış. Dünyam yıkılmıştı. Akrabalarımdan 8 akranımla hemen buluşup bu karakola yönelik sonu yüzde yüz ölümle bitecek bir plan yaptık. Karakola 250-300 metre uzaklıkta bir ev bulup bu evin altından tünel kazmaya başladık. Son derece ilkel hesaplamalarla karakol bahçesine çıkacak bir güzergah takip ediyorduk. Bir hafta geçti ve biz gece gündüz tünel kazdık. Karakol duvarlarını geçtiğimizi düşünüyorduk. Kimse fark etmedi ve biz ilerlemeye devam ettik. Yanımıza bol miktarda bomba almıştık. Karakolun içine girdiğimiz anda hepimiz birden saldırıp karakolu komple ortadan kaldırmak amacı ile bu teşebbüse girişmiştik.





İki yüzden fazla tutukluyu kurtardık


13. gün olduğunda gece avluda çıkış noktası belirledik ve yukarı doğru kazmaya başladık. Hepimiz sarılıp helalleştik. Bu bir intihar eylemi değildi ancak kesin olarak öleceğimizi biliyorduk. Gece yarısı olduğunda kazı bitti ve ana binaya birkaç metre mesafeden dışarı çıktık. Dışarı çıktığımız anda bizi şaşırtan bir gelişme ile karşı karşıya kalmıştık. Kıran kırana bir çatışmanın ortasında kalmıştık. Tekbir getiren kişiler vardı ve bu durum bizi rahatlattı. Üzerimize bağladığımız bombalarla karakol merkez binasına saldırdık. Rejim kanadında tam bir bozgun vardı. 12-13 asker teslim oldu. Elimizde basit birkaç tüfek vardı. Ancak biz üzerimize bağladığımız bombalara güvenerek bu eyleme girişmiştik. Bizi kız kardeşime tecavüz etmekle tehdit eden yüzbaşıyı aramaya başladım. Karakolun zemin katında kaçmaya çalışan 35-36 yaşlarında birisini yakaladık. Karanlık olduğu için çok fark edemiyorduk ama yukarı çıkardığımızda kardeşimi katleden ve bize insanlık dışı tehditler savuran adamın bu kişi olduğunu anladık. Teslim olan askerleri bıraktık ancak bu yüzbaşıyı oracıkta öldürmek en azından acımızı biraz olsun hafifletmişti. O gün aynı karakolda devrime destek verdiği için tutulan 200'den fazla tutukluyu da kurtardık.”



  • Ölümüne özgürlük diye direndik
  • Halepli Abdurrahman'ın anlattıkları Dera'da, Şam'da, İdlip'te, Deir ez Zor'da ve Suriye'nin her köşesinde binlercesi yaşanmış öyküden sadece biriydi. Şam'da tutuklanan bir bayan doktor ise 45 gün çırılçıplak soyundurulduktan sonra sadece başları dışarıda kalacak biçimde soğuk hava deposuna çevrilen bir merkezde tutulduklarını anlatmıştı. Halepli bayan doktor, “Bize karşı açılan savaşın mahiyetini anlamayanlar basit suçlamalarla yetinmeye devam edecekler ancak yaşadıklarımız bize onurumuzla var olma mücadelesinden başka bir yol bırakmadığı için meydanlarda ölümüne özgürlük diye direndik” diyerek duygularını anlatmıştı.

İşgal edip PYD'ye ikram ettiler


Esed, Rusya, PYD ve Şii milisler 15 Kasım'da tamamı kuşatma altında tutulan Halep'e yönelik olağanüstü hava bombardımanları eşliğinde kar operasyonu başlattı. İlginç bir biçimde 2012 yılında Suriyeli muhaliflerin Halep'e ilk giriş yaptığı kuzey bölgesi rejimin operasyon için seçtiği bölge oldu. Bostanpaşa, Şeyh Hıdır, Haydariye, Höllük, Beydin, Şeyh Faris gibi Türkmen mahalleleri işgal güçlerinin önce bombalarla yakarak karadan ilerlediği ilk mahalleler oldu. Sonrasında Türkmen bölgelerini işgal eden paramiliter Şii terör grupları bölgede etnik ayrılıkçı PYD'ye bu Türkmen mahallelerini ikram ederek çekildiler.



Aynı anda birden fazla mesaj barındıran bu süreç bin 200 muhalif sivilin kaçırılması, 800'den fazlasının öldürülmesi ve 2 binden fazla savaşla ilgisi olmayan sivilin yaralanması ile sonuçlandı.



Yirmi günlük Halep raporu


ÖSO Genelkurmay Başkanı Ahmet Barri, Halep'e bu olağanüstü dönemde 20 gün içerisinde 2 bin 700 ton bomba atıldığını söyledi. Barri aynı dönemde klor, fosfor, misket gibi savaş suçu addedilen bombaların da 24 kez Halep Halkı'nın üzerine hesapsızca yağdırıldığını belirtti.



2013 yılı Mayıs ayında başlayan varil sağanağı Rusların savaşa müdahil olması ile birlikte çok daha komplike bombaların kadim şehri yok etme sürecini hızlandırdı.



İç savaşa 70 bin evladını kurban veren Halep çok daha şedid bir istila girişimine maruz kaldı. Uluslararası düzeyde cılız kınamaları aşmayan tepkiler bu toplu vahşetin dozajını düşürmemekle beraber arka planda var olan bazı işbirliklerini de deşifre etti.



  • Halep direnmeye devam ediyor
  • Otuz üç bini çocuk ve 20 binden fazlası kadın 280 bin Halepli sivil kuşatma ve olağanüstü bombardıman sürecinde çaresiz bekleyişini sürdürüyor. Resmi kaynaklara yansıyan 424 binden fazla binanın enkaza dönüştüğü Halep'te bu enkazlara gömülen 70 bin sivil şehide günlük ortalama 150 masum Suriyeli daha ekleniyor. Altı yıldır kimselerin duymadığı çığlıkların ardında tarih, medeniyet ve merkezinde insan olan kadim şehir Halep mahzun ama vakur duruşunu devam ettiriyor. Zulme meydan okuyan ve çağın cellatları tarafından ölüm kusan konvansiyonel cinayet araçlarına korkusuzca direnen Halep, bugünden ziyade geleceğe dair özgürlüğün bedelini ödeyerek tarihe kanıyla not düşüyor.














#Halep
#Suriye
7 yıl önce