|

Irak’ı kazanma hamlesi

Mukteda Sadr'ın Suudi Arabistan tarafından davet edilmesi, bölge gündeminde artçı sarsıntılar oluşturdu. Riyad'ın Irak'taki Tahran etkisini geriletme çabası çerçevesinde gerçekleşen temas, bölgede yenilenen ittifakları, denge arayışını gündeme getirdi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/08/2017 Cumartesi
Güncelleme: 01:52 - 12/08/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman -  Mukteda Sadr
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman - Mukteda Sadr

Suudi Arabistan, geçtiğimiz haftalarda, 2015 yılından beri değişen Irak politikasında dikkat çeken bir adım atarak, Irak’ın önde gelen Şii liderlerinden Mukteda Sadr’ı Cidde’de ağırladı. Sadr’ın Suudi Arabistan’a davet edilmesi kadar, onu havaalanında karşılayan isim de bir o kadar önemliydi. O kişi Suudi Arabistan Körfez İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Samir Sebhan’dı. Sebhan’ın başka bir titri ise Suudi Arabistan eski Bağdat Büyükelçisi’ydi. Sebhan’ın Bağdat’taki görev süresi, İran ve Şii milislere yönelik eleşitirileri nedeniyle kısa sürmek zorunda kaldı. Aldığı tehditler sonrası Sebhan Riyad’a geri çağrıldı. Güçlü sembollerin eşliğinde Arap milliyetçisi yaklaşımı ve İran etkisi altındaki Bağdat yönetimine sert muhalefeti ile tanınan Sadr’ın, bölgede taşların yerinden oynadığı bir ortamda davet edilmesi, Suudi Arabistan’ın son dönemde geliştirdiği proaktif diplomasinin önemli saç ayaklarından biri olarak görülüyor. Sadr’ın, Riyad dönüşü, Bağdat sokaklarındaki Suud karşıtı, pankart, ilan vb. propaganda araçlarının kaldırılması talimatını vermesi ve Bağdat’a İran destekli Haşdi Şabi milislerinin dağıtılmasını talep etmesi,ziyaretin iki taraf için verimli geçtiğini gösterdi. Sadr’ın Riyad ziyaretinin anlamını ve etkilerini bölgeyi yakından takip eden isimlere sorduk. Ortak kanaat, Suudi Arabistan’ın Irak’ta geç kalan ama önemli bir adım attığı yönünde. Bununla birlikte Sadr hamlesinin aynı zamanda Suudi Arabistan iç politikasına dönük yansımları olduğu da ifade ediliyor. 

İçeride ve dışarıdaki Şiilere mesaj

Prof. Dr. Zekeriya Kurşun - ORDAF: Bu ziyaret oldukça önemli ve yerinde bir ziyaret olmuştur. Kısa bir süre önce Suudi Arabistan ile Irak arasında üst düzey ziyaretler yapılarak 2003’ten beri sürdürülen politikaların açtığı yaraların sarılabilmesi için umut ışığı doğmuştu. Ancak Mukteda Sadr’in ziyareti özellikle de Muhammed b. Selman’ın daveti üzerine yapılması daha fazla anlamlar taşımakta. Bir noktada hem Suudi Arabistan’ın içindeki Şiilere hem de İran’a mesaj verilmek istenmektedir. Bu planın Körfez Krizi'nin hedefi olan İran’ı yalnızlaştırma politikaları için bir adım olarak görmek mümkündür. En azından velayet-i fakih’e inanmayan Şiiler ile işbirliği yapılabileceğinin işareti olarak görülebilir. Yemen krizi ve Körfez politikaları yüzünden Arap dünyasında sağlanamayan birliğin Irak ile geliştirilecek ilişkiler ile yönlendirilmesi amaçlanmaktadır. Özellikle Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu öncesinde yapılan bu ziyaret Irak’ın bölünmesine karşı bir duruş olarak da anlaşılmalıdır.

Yeni bir ittifak denemesi

Taha Kılınç: Suudi Arabistan yönetimi bölgede seçeneklerini çeşitlendirmeye, İran’a karşı birkaç koldan ilerlemeye çalışıyor. Mukteda Sadr’ın Irak içerisinde oynadığı rolu göz önünde bulundurursak, zaman zaman farklı ittifak denemelerine girişmiş biri. Zaman zaman Türkiye’ye yaklaşıyor zaman zaman ise şu anda olduğu gibi Suudi Arabistan’a yaklaşma girişiminde bulunuyor. Irak’a döndükten sonra kendi taraftarlarına Suudi Arabistan aleyhine slogan atılmasını yasakladı. Bu açıdan bakıldığında bölgede yeni bir ittifak denemesine şahit olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu ittifak denemesi Sadr grubunun farklı angajmanları nedeniyle çok sürekli olmaz. Bu grup farklı zamanlarda farklı seçenekleri denemeye çalışıyor. Bu açıdan Lübnan’daki Velid Canbolat’a benzetiyorum. Canbolat da farklı zamanlarda farklı çizgilerde olabilen bir isim. Dolayısıyla bunu kalıcı bir ittifak görüşmesi olarak yorumlamak yerine bunun tarafların kendilerini güçlendirmek için yaptıkları kısa dönemli manevralar olarak okumak daha doğru olur.

İran Sadr’ı hedef alabilir

Mehmet Koç - İRAM: Körfez ülkeleri Katar’daki abluka hamlesinden sonra pek bir başarı elde edemediler. Özellikle Türkiye ve İran’ın orada farklı nedenlerle de olsa ortak tutum içinde yer almaları ve ablukacı ülkelerin Katar üzerinden Türkiye’ye yönelik benzer suçlamalar yapmış olması, bölgede yeni bir açılıma doğru gidildiğini gösteriyor. Kendileri açısından bu açılım hem İran hem Türkiye’yi kapsayacak şekilde bir kısıtlama veya kriz alanı yaratma hamlesi sayılabilir. Sadr’ın döner dönmez Haşdi Şabi’nin tasfiye edilmesi gerektiği ve halkı sokaklara çağırması da bunun bir parçası ancak İran’ın Irak’ta siyasi ve askeri anlamda nüfuzu fazla. Bu konuda İran Sadr’ı etkisiz kılmak için harekete geçebili.

Hedef Şii Arapları ikna

Ali Semin - BİLGESAM: Suudi Arabistan’ın Bağdat yönetimiyle çok iyi ilişkileri yoktu. Şu bir gerçek ki Şii Arapları’nı birinin toparlaması gerekiyor. İran’ın güdümünden çıkmaları için, bu toparlamanın ana aktörlerinden biri Körfez üllkeleri, özellikle de Suudi Arabistan’dır. Sünni blok olarak karşımıza çıkan bu bölgede Şii Arapların da İran’ın kontrolünden çıkması için kendi taraflarına çekilmesi gerekiyor. Irak’ta 25 sene Suudi Arabistan’ın büyükelçiliği yoktu. Irak ile 8 sene savaşan İran bile Irak’ta büyükelçiliğini açtı ve orada ABD’den sonra aktif bir rol oynadı. Körfez ülkeleri ve Arap camiası Irak’ta Saddam’dan sonraki bölgesel ve yerel boşluğu dolduramadı. Suudi Arabistan’ın bu son hamlesinin nedenlerinden biri, bu ülkenin artık Şiileri mi yoksa Arap dünyasının önemli bir kısmını mı kaybettiği konusunda muhakeme yapmasıdır. Bunun için de Irak içerisinde ciddi bir kitlesi olan ve Şii hükümetine karşı ayaklanan Mukteda Sadr ile ilişki kurmak önemliydi.

DEAŞ sonrasına hazırlık

Doç. Dr. Mehmet Akif Okur: Mukteda Sadr’ın ABD’nin Irak işgali yıllarında yıldızı parladı. Şii bir siyasetçi olmasına rağmen Sünnilerle ilişki kurmaya çalıştı. Bir dönem Türkiye ile görüştü, İran ile görüştü. Şimdi Irak’ta önemli bir dönüm noktası yaşanıyor. DEAŞ sonrası dönemde Irak bir bütün kalacak mı , ABD gidecek mi kalacak mı soruları gündemde. Bu yüzden Irak içinde tüm önemli aktörler güç toplayabilmek için bölgesel güçlerle temas trafiği izliyor olabilirler. Sadr’ın ziyaretini bu çerçevede değerlendirmek mümkün. DEAŞ sonrası Irak’ın yeni dengelerinde, Suudi Arabistan da Irak’ta bir etkinlik sağlayabilmek için bu temas girşimini değerlendirmiş olabilir.

#Irak
#Arabistan
#İran
#Zekeriya Kurşun
#Taha Kılınç
7 yıl önce