Dünya koronavirüs tehdidine karşı kırmızı alarm konumuna geçerken, Türkiye de virüse ilk kurbanlarını verdi. Ölüm haberleri sonrasında toplumsal panik adeta zirve yaptı. Ancak virüsle başa çıkmak için psikolojik direnç en az bağışıklık sistemi kadar önemli. Uzmanlar ‘aşırı kaygı ve korkunun bilincin katili’ olduğunu söylüyor ve uyarıyor: Sakin olun geçecek!
Sistemli bir şekilde akademik ve entelektüel gelişimin sürdürülmesi önerisi yapan Klinik Psikolog Gökhan Ergür, “Heyecanla alıp okumaya fırsat bulamadığınız kitapları, bir türlü izleyemediğiniz filmleri, dizileri, yarım kalmış tezinizi, keşfedilmeyi bekleyen yeni müzik gruplarını ve her şeyin temeli saydığınız kutsal kitabınızı inceleyin” diye konuştu. Ergür, “Aile ve arkadaşları arayarak destek olmaya çalışın. Görüşmelerinizde virüs salgını yerine gelecekten, hayallerinizden güzel günlerden konuşun. Doğruluğu teyit edilmemiş sosyal medya paylaşımlarından uzak durun. Çocuklara güvende olduklarını hissettirin” dedi.
Rutin hayata devam edebilmenin önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Ezgi Dokuzlu, “Panik, virüsün kendisinden çok daha zararlı. Panikle mantıklı kararlar veremezsiniz ve çevrenizi de paniğe sürüklersiniz. Önlem alın, bilgilenin ve rutin yaşantınıza devam edin” ifadelerini kullandı. Evde kalmanın fırsata dönüşebileceğini aktaran Dokuzlu, şunları söyledi: “Uzun zamandır yapmak istediğiniz ama fırsat bulamadığınız şeyleri yapın. Kendinize sağlıklı atıştırmalıklar hazırlayın. Evde yapabileceğiniz egzersizler hem stresinizi azaltmaya hem de bağışıklığınızı kuvvetlendirmenize yardımcı olur. Ailece evde yapabileceğiniz etkinlikler planlayarak aile üyeleri arasındaki bağı güçlendirebilirsiniz.”
Koronavirüsün yüzde 3 ölüm riski olmasına rağmen insanlara ciddi kaygı yaşattığını söyleyen DoktorTakvimi.com uzmanı Psikolog Didem Tekin, “Evde çok uzun süre dışarı çıkmadan kalabilmek özgürlüğün kısıtlandığı hapis hayatına benzer. Eğlenceli bir ortama dönüşen ev herkese iyi gelecektir. Sokağa çıkmak zorunda olan insanlar ise hiçbir felaketin, hiçbir virüsün sonsuza kadar sürmeyeceğini akıldan çıkarmamalı. Koronavirüs de dünyamızı terk edecek, tek yapmamız gereken sağduyulu ve sakin olmak” diye konuştu.
Salgınların toplumsal hareketleri ve siyasi dinamikleri derinden etkilediğine dikkat çeken Sosyolog İsmail Öz, şunları anlattı: “Bu tip müsibetlere karşı dirençli olma ya da olmama meselesine baktığımızda, özellikle seküler çevrelerin daha büyük travmalar yaşadığını görüyoruz. Bu noktada kendi hayatını korumak isteyen kişilerin çok daha egoist tavırlar sergilediğini de söyleyebiliriz. Özellikle son dönemde korkuların ciddi yükselişte olduğunu görüyoruz. Korku ve kaygılar bilincin katilidir. Kendimizi korku ve kaygıya kaptırırsak, bu duygulara kendimizi esir edersek, koronavirüsten çok panik halinin ortaya çıkardığı zararlarla uğraşmak zorunda kalırız. Düşmanımızı iyi tanıyoruz. Çin’e göre çok daha avantajlıyız. Onlar hadisenin şokunu çok daha fazla yaşadılar. Biz meseleye erken tedbirler geliştirerek mücadelye giriştik bu da bizi daha avantajlı kılıyor.”
- Çocukları korkutmayın
- Çocuklara koronavirüsten korunmayı gerçekçi yöntemlerle anlatmanın önemine dikkat çeken Psikiyatrist Doç. Dr. Armağan Samancı, “Çocuklara bilgi veren aynı zamanda rahatlatan konuşmalar yapılmalı. ‘Tedbirini alırsan korkmana gerek yok’ gibi mesajlar verilmeli. Aileler kendi korkularını çocuklara yansıtmamalı. Okula gidemeyen çocukların düzeni bozulabilir” dedi.
- Aile hekiminden yakın takip
- Kovid-19 ile mücadele kapsamında aile hekimleri aktif görev alıyor. Yurt dışından Türkiye’ye giriş yapan vatandaşlar ve bu virüs açısından olası ya da kesin vaka temaslı olanların evde izolasyon süresi boyunca günlük izlemleri, aile hekimleri tarafından telefonla gerçekleştiriliyor. Bu kişilerde herhangi bir semptom gelişmesi halinde aile hekimi, İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Birimine bilgi veriyor.
