WASHINGTON- Washington'da bulunan düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Etüdler Merkezi (CSIS) tarafından yayınlanan son Kafkasya ve enerji raporunda, Hazar Denizi ve Kafkasya yoluyla Türkiye'ye Türkmen gazı getirilmesi projesinin çökmek üzere olduğuna dikkat çekildi. Raporda, Türkmenistan gazının Azerbaycan topraklarından geçmesi konusunda iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların çözümlenemediği, Türkmen boru hattı projesi konusunda çalışan Amerikan konsorsiyumu PSG'nin sözleşmesinin sona erdiği ve Aşkabat'ın gazını satmak için yeni arayışlara girdiği anlatıldı. CSIS'in raporunda, kısaca Trans-Hazar olarak da bilinen Türkiye'ye Türkmen gazı ulaştırılması projesinde zorlukların ortaya çıkmasının ardından Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı'nın Rusya ile büyük bir doğalgaz anlaşması imzalamaya hazırlandığı belirtildi.
Raporda, bütün bu gelişmeler ışığında Trans-Hazar gaz projesinin çökmeye yakın bir noktada olduğu savunuldu. Türkiye'ye gaz satma yarışında en avantajlı durumdaki projenin, Rusya'nın Mavi Akım önerisi olduğu ifade edilerek, Azerbaycan'da yeni gaz yataklarının bulunmasının ardından Azerbaycan'ın da Türkmen projesinden bağımsız olarak Türkiye'ye gaz ihraç etmek istediği belirtildi. Türkmen projesinin devreden çıkması halinde Mavi Akım ile Azeri gazı arasında büyük bir yarışmanın yaşanabileceği kaydedilen CSIS'in raporunda, Rusya'nın Çeçenistan'daki askeri harekatının bölgenin diğer ülkelerinde korku yarattığı ifade edilerek, Moskova'nın diplomatik, ekonomik hatta askeri gücünün Kafkasya'da yeniden hakim konuma geldiği belirtildi.
Rusya'nın bölgedeki etkinliğini artırmasının bölge ülkeleri arasında ikili-üçlü diyaloglara hız verdiği belirtilen CSIS'in raporunda, bu ortamda ilgili ülkelerin ardı ardına toplantılar yapmasına karşın Bakü-Ceyhan projesindeki zorlukların da aşılamadığı anlatıldı. ABD'nin Rusya'nın yayılmacı eylemlerine karşın yeni Rus Lideri Vladimir Putin ile işbirliği yapmak istediği ifade edilen raporda, bu durumda Avrasya enerji koridoru projelerinin başarısızlığa uğrayabileceği ve Türk-Amerikan ilişkilerinin enerji boyutunun bu gelişmeden zarar görebileceği ileri sürüldü.