|

Tunus Arap Baharı’nın son durağı mı?

Tunus Anayasası’nın 80. maddesinde, Cumhurbaşkanı’nın bu tür kararları almadan evvel ülkedeki olağanüstü durum hakkında öncelikle hükümet ve parlamento başkanlarıyla istişare etmesi, ardından Anayasa Mahkemesi Başkanı’na alınan karar hakkında bilgi vermesi ve halka açıklama yapması gerekliliği yer almaktadır. Said’in böylesi bir yol izlemediği göz önünde bulundurulduğunda siyasi bir darbe yaptığı söylenebilir.

00:00 - 2/08/2021 Pazartesi
Güncelleme: 10:42 - 2/08/2021 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
ALİ SEMİN ORTADOĞU,AVRASYA VE ASYA-PASİFİK PLATFORMU (ODAP) DİREKTÖRÜ

Aralık 2010’dan sonra Arap dünyasında meydana gelen gelişmelerin ardından Tunus ve Mısır’dan sonra Libya, Suriye, Yemen, Bahreyn, Ürdün, Fas ve Cezayir’in yanısıra Irak ve Suudi Arabistan’da da halk sokaklarda gösteriler düzenlemişti. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan olayların sonucunda 14 Ocak 2011’de Tunus Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ve Libya lideri Muammer Kaddafi’nin devrilmesiyle diğer Arap ülkelerinde de iktidarlara yönelik tepkiler bir hayli artmıştı. Bu bağlamda Arap ülkelerinde meydana gelen halk isyanlarının, Tunus ve Mısır’dan sonra hemen hemen tüm Arap liderlerini hedef aldığı söylenebilir. Cumhuriyet ile yönetilen Arap ülkelerinde halk, artık kaderlerine mahkûm olmaktan ziyade yönetime karşı başkaldırmış, Orta Doğu’nun geleneği haline gelen demokratik görünümlü diktatör rejimlerin, Arap kamuoyuna karşı baskıcı ve adaletsiz uygulamaları söz konusu halkları rahatsız etmişti. Yaşanan bu gelişmelerin ister istemez bölgemizdeki toplumsal yaşam ile ekonomik ve siyasal sistemleri de etkilediği görülmektedir. İlaveten iktidarlarını vatandaşlarına baskı yaparak sürdüren yada pekiştiren Arap liderleri, bu baskıları nedeniyle ülkelerinin gelişmişlik düzeylerine ve ekonomik kalkınmalarına yönelik de büyük sorunlara yol açmışlardı. Arap dünyasındaki gelişmeler dikkatlice analiz edildiğinde 2011 yılı ile başlayan halk gösterilerinin, bölgemizde pek çok dengeyi değiştirdiğini, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki ülkeler arasındaki ikili ilişkileri ve işbirliğindeki denklemleri de ciddi değişime uğrattığını söyleyebiliriz.



ARAP BAHARI NE GETİRDİ?

Orta Doğu’da Arap ayaklanmasının ilk kıvılcımı olarak bilinen, Tunus’ta 17 Aralık 2010’da bir seyyar satıcı olan Muhammed Buazizi’nin kendini yakması ile Arap ülkelerinde başlayan halk ayaklanmaları deyim yerindeyse paslanmış Arap liderlerinin sonu olmuştur. 14 Ocak 2011’de Tunus Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali 23 yıllık iktidarını bırakmak zorunda kalmıştır.

  • Başta Tunus olmak üzere Arap ülkelerindeki değişim sürecinde halk, sistemin reformunu ve ekonomik şartlarının düzelmesini ve demokratik bir ortama kavuşmayı amaçladı. Halkın, otoriter rejimlere bu derece karşı olmasına yol açan nedenlerin başında ülkelerindeki adaletsiz gelir dağılımı gelmektedir. Çünkü böyle yönetimlere sahip ülkelerin gelir dağılımına bakıldığında petrol gibi yer altı zenginliklerinden elde edilen gelirin, iktidar ailesinin tekelinde olmasının ve bunu yalnızca yakın çevresiyle paylaşmasının halkı yoksulluğa mahkum ettiği görülebilmektedir.

Bu bağlamda Tunus’taki rejiminin devrilmesiyle yapılan seçimler ve değişim süreçleri Mısır, Libya ve Yemen’deki değişimden daha farklı bir boyuta sahiptir çünkü 217 sandalyeli parlamento için Tunus’ta 23 Ekim 2011, 26 Ekim 2014 ve 6 Ekim 2019 tarihlerinden günümüze kadar toplam üç genel seçimi yapıldı. Bu seçimlerde el-Nahda Hareketi birinci parti olmuş ancak hükümeti tek başına kuramamıştır. El-Nahda 2011’de 89, 2014’te 69 ve 2019’daki seçimlerde ise 52 milletvekili kazanmıştır. Tunus’un siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yapısına bakıldığında diğer Arap ülkelerinden oldukça farklı olduğu söylenebilir. Bu nedenle Tunus’un siyasi tarihinde hep değişimler yaşanmıştır. Örneğin Tunus ilk seçimini 25 Mart 1956’da yaptıktan sonra monarşi karşıtı Habib Burgiba’nın lideri olduğu Yeni Düstur Partisi seçimi kazanıyor ve Burgiba 25 Temmuz 1957’de monarşiyi devirerek Tunus Cumhuriyeti’ni ilan ediyor. 1987 yılında Zeynel Abidin Bin Ali, Burgiba’ya karşı kansız bir darbe yapıyor ve iktidarı ele geçiriyor. Bu nedenle Tunus aslında kansız darbelerin ülkesi olarak nitelenebilir.

  • Bütün bu gelişmeler ışığında 25 Temmuz’da, Tunus Cumhuriyeti’nin 64. yıldönümünde, Cumhurbaşkanı Kays Said, anayasanın 80. maddesine dayanarak, Hişam el-Meşişi hükümetini feshedip parlamentonun da karar alma yetkisini 30 gün dondurarak ülkede siyasi bir darbe yaptı. Tunus Anayasası’nın 80. maddesinde, Cumhurbaşkanı’nın bu tür kararları almadan evvel ülkedeki olağanüstü durum hakkında öncelikle hükümet ve parlamento başkanlarıyla istişare etmesi ardından Anayasa Mahkemesi Başkanı’na alınan karar hakkında bilgi vermesi ve halka açıklama yapması gerekliliği yer almaktadır. Said’in böylesi bir yol izlemediği göz önünde bulundurulduğunda siyasi bir darbe yaptığı söylenebilir.

DARBE SONRASI SENARYOLARI

Cumhurbaşkanı Said’in gerçekleştirdiği darbe sonrası Tunus için üç senaryodan bahsedilebilir: Bunlardan ilki, 24 Ağustos’a kadar Said’in parlamentonun yetkisini iade etmemesi durumunda el-Nahda Hareketi destekçileri ile Said’in kararlarına destek verenler arasında karşılılık protesto gösterilerinin başlaması ve bu durumun daha sonra artarak ülkede iç çatışmalara yol açması. İkincisi; Said’in aldığı kararlardan vazgeçerek ülkeyi erken seçime götürmesi ve siyasi diyalog kanallarını açması. Üçüncü senaryo ise, Cumhurbaşkanı Said’in, anayasayı bahane edip tüm yetkileri elinde tutarak ülkeyi dikta rejimine sürüklemesi. Sözü edilen bütün senaryolar bugün ihtimal dâhilindedir.

  • Ancak Tunus’un iç dinamiklerine bakıldığında, Arap Baharı öncesine geri dönülmesi oldukça zordur. Tunus halkı demokratik bir rejime kavuşmak için bir mücadele vermiştir. Bu mücadelenin en büyük motivasyon kaynağı ise gelir dağılımında yaşanacak eşitlik ve adalete duyulan özlemdi. 2011 yılından itibaren ekonomik olarak gelinen noktaya bakıldığında aslında halk tam olarak istediğini elde edebilmiş değil. İşsizlik hala Tunus’ta en büyük sorun. Bununla birlikte küresel salgının getirdiği sağlık sorunları da var. Tunus halkının halihazırda yaşanan ekonomik, sağlık ve sosyal krizlere karşı hemen hemen her gün bir protesto eylemi içerisinde olduğunu da hatırlarsak bir daha geriye dönme niyetinde olmadıkları gayet açık. Buna göre en iyimser senaryo erken seçim ve siyasi diyalog ile ülkede yaşanan sağlık ve işsizlik sorunlarının giderilmesi olacaktır.
#Tunus
#Arap Baharı
#Anayasa Mahkemesi
3 yıl önce