|

2. Ramses''ten Seyit Rıza''ya dünya barışı

Yaklaşık 3 bin 300 yıl önce imzalanan Kadeş Anlaşması iki ülkeyi mutlak olarak birbirine eşitlemiş, birini diğerinden üstün kılmamıştır. Zira o dönemde bile 2. Ramses ile 3. Hattuşili iki ülke arasında eşitlik kurulmadan barışın tesis edilmeyeceğini çok iyi görmüşler. Ama onların gördüklerini binlerce yıl sonra kurulan 5 ülkeyi dünyanın geri kalanına üstün kılan BM Güvenlik Konseyi göremiyor.

İDRİS KARDAŞ - BİLGİ ÜNİVERSİTESİ KÜRESEL SORUNLAR PLATFORMU GENEL KOORDİNATÖRÜ
00:00 - 14/05/2014 Çarşamba
Güncelleme: 23:33 - 13/05/2014 Salı
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Aramızda daima olarak iyi kardeşlik ve iyi sulh kurdum. Mısır memleketi ile Hitit memleketi arasındaki münasebetlerde iyi kardeşliğin ve iyi sulhun tesisi için şunları söylüyorum: O benim kardeşimdir, ben de onun kardeşiyim ve onunla daima sulh halindeyiz. Bize gelince: Bizim kardeşliğimiz ve sulhumuz evvelce Mısır memleketi arasındaki sulh ve kardeşlikten daha iyi olacaktır. Mısır memleketiyle Hatti memleketi arasındaki münasebete gelince: Onlar da bizim gibi daima kardeşlik ve sulh halindedirler.

Tarih 24 Eylül 1970. Birleşmiş Milletler''in New York''taki Konferans salonunun ikinci katında heyecanlı bir açılış gerçekleşmektedir. İki metrelik dev bir bakır levhanın önünde yerlerini alanlar arasında dönemin BM Genel Sekreteri, diplomatlar, büyükelçiler ve Türkiye''den bu dev levhayı getiren dönemin Dışişleri Bakanı vardır. 1906 yılında Boğazköy''de bulunan kil bir tablette yazılı yukarıdaki cümlelerin Çorum''dan çıkıp BM koridorlarına asılmasının nedeni, tarihteki ilk yazılı anlaşmanın parçaları olmasıdır.

Tarihi biraz daha geriye saralım. Bundan yaklaşık 3 bin 300 yıl önce Anadolu''da yer alan dönemin büyük gücü olan Hititler ile Mısırlılar arasında Suriye''nin kuzey batısındaki ticaret şehirlerine hakim olmak için Kadeş savaşı gerçekleşir. Suriye''nin büyük güçler arasında bir savaş alanı olması sadece bugün yaşadığımız bir durum değil. Farklı kaynaklar farklı kazanan ilan ettiklerinden, savaşın bir kazananı olmaz. Ancak savaştan birkaç yıl sonra gerçekleşen barış anlaşması her iki ülkeye de bugüne dek sürecek bir şöhret kazandırır: Tarihin ilk yazılı barış anlaşması. Kadeş Barış Anlaşması.

BARIŞ ANLAŞMASININ REPLİKASI

İşte böylesine önemli bir anlaşmanın kopyalarından biri Türkiye''de bulunduğundan, dönemin hükümeti bu barış anlaşmasının bakır bir replikasını yapıp dünya barışını koruyan Birleşmiş Milletler''e hediye etme fikrini hayata geçirir. Buraya kadar her şey normaldir. Ancak bu sevimli barış hediyesini dönemin Dışişleri Bakanı ile gönderilerek hediyenin tarihsel önemine ve değerine leke düşürülür. Zira Bakan''ı yıllar sonra kendi anılarından dinlediğimizde bu görev için biçilmiş kaftan olmadığını rahatlıkla görebiliriz.

DİNLEYELİM.

''Aradan aylar geçti, Seyit Rıza ve çevresi yakalandı. Mahkemeleri sürüyor. İşte bu sırada Atatürk Diyarbakır''daki yeni yapılan Singeç Köprüsü''nü açmaya gidecek. Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer Bey bana diyor ki; ''Atatürk, Singeç Köprüsü''nü açmaya gidecek. Dersim hareketi bitti. Beyaz donlu (giysili) altı bin doğulu Elazığ''a dolmuş, Atatürk''ten Seyit Rıza''nın hayatını bağışlamasını isteyecekler. Beyaz donluların Atatürk''ün karşısına çıkmasına meydan vermeyelim.'' Savcıya gittim. Durumu kendisine anlattım. Bu konuda Adalet Bakanlığı''ndan da bir şifre aldığını ama mahkemelerin cumartesi tatil olduğunu, tatilde ise sonuç almanın mümkün olmadığını bana bildirdi. Ve ekledi: ''Ben de mahkemeleri etkileyemem.'' Oysa biz mahkemenin kararını Atatürk gelmeden evvel vermesini ve geldiğinde Seyit Rıza meselesinin kapanmış olmasını istiyorduk. Ben bunu halletmek için hükümet tarafından buraya gönderilmiştim. Savcı yardımcısı hukuktan sınıf arkadaşım. Bana, ''Sen valiye söyle bu savcı rapor alsın gitsin, ben senin istediğini yaparım'' dedi. Biz mahkemenin tatil günü işlemesini ve alınacak sonucun infazını istiyorduk. Savcı, rapor aldı. Arkadaşım vekil olarak savcının yerine geçti. O zamanlar dördüncü bölgede temyiz hakkı yok. Abdullah Paşa, sıkıyönetim kumandanı olarak kararı tasdik edecek. O da, ''yukarıdaki karar tasdik olunur'' demiş, basmış boş kâğıda imzasını. Yukarıya ''Abdullah Paşa''nın idamı'' diye yazsanız kendisi asılacak. Hakime dedik ki: ''Bu dediğiniz gün Atatürk geliyor. Maksat hasıl olmuyor ki.'' Hakim, ''başkaca bir şey yapılamaz'' diyerek kestirdi attı. Ben de kendilerine: Pazar akşamı sahurdan sonra mahkemeyi açarız. Pazartesi günü 24.00''ten başlıyor, dedim.

Hakim: Elektrikler kesiliyor, dedi. Ona da çare bulduk: Otomobil farları ile hapishaneyi aydınlatırız. Halkevi''ne lüksler koyarız.

Biz Seyit Rıza''yı aldık. Seyit Rıza, sehpaları görünce durumu anladı:

- Asacaksınız, dedi ve bana döndü:

- Sen Ankara''dan beni asmak için mi geldin?

Son sözünü sorduk.

- Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz, dedi.

Seyit Rıza''yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti:

- Evladı Kerbelayime, bê gunayime, Ayıvo zulimo, Cinayeto, (Evladı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir.) dedi.

- Ben üşüdüm, otele gidiyorum, dedim.''

ÇAĞLAYANGİL DOSYASI

İnsanoğlunun ilk yazılı barış anlaşmasının replikasının, dünya barışını korumak için kurulan BM''deki açılış töreninde hazır bulunan Dışişleri Bakanı, aynı zamanda yukarıdaki anıları da yazan ve kanunsuz idamları organize etmesi için görevlendirilen dönemin emniyet yetkilisi İhsan Sabri Çağlayangil''in ta kendisidir.

Ancak Çağlayangil dosyası bununla sınırlı değildir. Zira Seyit Rıza''nın idamını organize edecek bir görev adamının kendini ispatlamış mahir biri olması gerekir. 1937''de Dersim katliamı sırasında Malatya Emniyet Müdürü olan Çağlayangil Dersim katliamı sırasında yaşadıklarını sürpriz bir isme anlatır; Dersimli CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''na.

Çağlayangil ile yaptığı röportajı yıllarca saklayan Kılıçdaroğlu sadece gerçekleri çırılçıplak dinler. Kayıt yıllarca özenle saklanır. Çağlayangil röportajda Dersim vahşetini soğukkanlı bir şekilde özetler ''Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim''e girdi. Bugün Dersim''e rahatça gidebilirsiniz. Jandarma da girer, siz de girebilirsiniz.''

DÜNYA BEŞTEN BÜYÜK

Ancak Kadeş Barış Anlaşması''nın başına gelen talihsizlikler Çağlayangil ile sınırlı değildir. Kaderin cilvesine bakın ki, anlaşmanın replikanın asılı olduğu duvar BM Güvenlik Konseyi''nin Kuzey girişine asılır. Hititler ile Mısırlıların uğrunda Kadeş Savaşı''nı yaptıkları Suriye''nin bugünkü dramı için sayısız oturum yapmış olan, her seferinde Rusya ve Çin vetoları yüzünden anlamsızlaşan, yüzbinlerce insanın ölümüne seyirci olan, insani dahil bütün girişimlere kapılarını kapatan bir karar almama mekanizmasının girişine yani. Dahası duvardaki barış anlaşmasını imzalayanlardan biri olan 2. Ramses''in ülkesi Mısır''da halkın seçtiği bir iktidarı deviren kanlı darbeye karşı harekete geçemeyen, yüzlerce insanın Seyit Rıza gibi kanunsuz bir şekilde asılacak olmasını izleyen, işlevini yitirmiş uluslararası bir Konsey''in girişinden bahsediyoruz ne yazık ki.

Yaklaşık 3 bin 300 yıl önce imzalanan Kadeş anlaşması iki ülkeyi mutlak olarak birbirine eşitlemiş, birini diğerinden üstün kılmamıştır. Savaşın yeneni ya da toprak kaybedeni anlaşmada hiç geçmemiştir. Zira o dönemde bile 2. Ramses ile 3. Hattuşili iki ülke arasında eşitlik kurulmadan barışın tesis edilmeyeceğini çok iyi görmüşler. Ama onların gördüklerini binlerce yıl sonra kurulan, ülkeler arasında eşitsizlik yaratan, 5 ülkeyi dünyanın geri kalanına üstün kılan BM Güvenlik Konseyi göremiyor. Barış, Seyit Rıza''yı bizzat idama götüren, on binlerce insanı fare gibi zehirlendiğini sesi bile titremeden anlatan birinin açılışını yaptığı bakır replikayla gelmez. Barış 5 ülkenin dünyanın geri kalan tüm ülkelerin ve insanlarının kaderi hakkında karar verecek bir sistemle de gelmez. Zira Dünya beşten büyüktür.

10 yıl önce