|

Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin Türk-Rus ilişkilerindeki rolü ne?

Sefer Gelen Araştırmacı - Saint Petersburg Devlet Üniversitesi - Avrasya Çalışmaları Yetmiş yıldır Türkiye’nin nükleer teknolojiye ulaşmasını engellemek için elinden geleni yapan Batı’nın aksine Moskova, Ankara ile bu alanda iş birliğine gitmeyi tercih etmiştir. 2017’de verdiği bir notayla Türk hükümetine, santralin yapımına dair planlarını durdurması çağrısında bulunan Batı, Akkuyu NGS aracılığı ile Türk-Rus yakınlaşmasını da engellemek istemişti. Projenin hayata geçirilmesi hem Türk-Rus ilişkilerini sağlamlaştırmış hem de Batı karşısında Türkiye’nin elini güçlendirmiştir.

02:57 - 9/08/2022 Salı
Güncelleme: 02:59 - 9/08/2022 Salı
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Sefer Gelen
Araştırmacı - Saint Petersburg Devlet Üniversitesi - Avrasya Çalışmaları

Türkiye’nin 1950’lerde başlayan nükleer enerji çalışmaları çeşitli nedenlerle akamete uğramış/uğratılmıştır. 1970’lerin başlarında yer araştırmalarına başlanmış ve yapılan fizibilite sonucunda Akkuyu sahası nükleer santral yapımı için en uygun yer olarak belirlenmiştir. 1976’da bu sahaya yer lisansı verilmiş ve ihaleye çıkılmıştır. Ancak projeyi üstlenen İsveç merkezli ASEA Atom şirketi dış kredi sıkıntısı bahanesiyle projeden çekilmiştir. 1980’lerin ikinci yarısında üç şirket ile daha görüşülmüş, ancak firmalara malî konuda hükümet garantisi verilememiştir. 1998’de bir kez daha ihaleye çıkılmış ancak bu ihale Bakanlar Kurulu kararı ile askıya alınmıştır. 1993’te santral tekrar yatırım programına alınmış, 1997’de de yeni teklifler alınmış ancak proje hayata geçirilememiştir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2004 yılında projeyi tekrar gündemine almış ve Kasım 2007’de nükleer santral kurulumu ve enerji satışıyla ilgili kanun kabul edilmiştir. 2010’da Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında Akkuyu sahasında bir nükleer santral yapım antlaşması imzalanmıştır. 14 Nisan 2015’te ilk olarak limanın temeli atılmış, Nisan 2018’de birinci, Haziran 2020’de ikinci, Mart 2021’de üçüncü ve Temmuz 2022’de ise dördüncü ünitenin temelleri atılmıştır. Bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından santralin ilk reaktörünün 2023 yılında devreye alınacağı açıklanmıştır. Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) tamamlandığında, Cumhuriyet tarihinin “tek kalemdeki” en büyük yatırımı olacağı ilan edilmiştir.

PROJE NEDEN RUSYA İLE HAYATA GEÇİRİLDİ?

Türkiye ile Rusya arasında stabil olmayan ilişkiler göz önüne alındığında böylesi stratejik bir projenin niçin Ruslara verildiği akıllarda soru işareti yaratabilir. Ancak Türkiye ve Rusya arasındaki imzalanan bu proje iki ülke arasında imzalanmış ilk büyük proje değil. Hatırlanacağı üzere genç Türkiye’nin sanayileşmesinde Rusların önemli katkıları olmuştur. Örneğin 1937’de kurulan ve Türk tekstilinin mihenk taşı olarak kabul edilen, yüzün üzerinde Rus mühendisin görev alarak teknoloji transferi yaptığı Nazilli Sümerbank basma fabrikası bunlardan biridir. Yine 1935 yılında Kayseri Sümerbank bez fabrikası Ruslar tarafından kurulmuştur. Bu projede dönemin en önemli mimarlarından olan Ivan Sergeyeviç Nikolayev görev almıştır. Ek olarak 1961’de Arpaçay Barajı ve 1979 Orhaneli termik santrali Ruslar tarafından inşa edilmiştir.

1967 yılında Türkiye Cumuriyeti ile SSCB arasında birçok projenin yer aldığı geniş çaplı bir ikili anlaşma daha imzalandı. İş bu anlaşma çerçevesinde Ruslar İskenderun Demir çelik, Seydişehir Alimünyum, Oymapınar Barajı, Aliağa petrol rafinerisi, Bandırma sülfirik asit fabrikası, Artvin lif levha fabrikası ve Çayırova cam fabrikası gibi Türk sanayisinin omurgası olarak kabul edilebilecek bu önemli projeleri hayata geçirdiler. Ayrıca enerji güvenliği anlamında hem Ruslar hem de Türkiye için önemli bir proje olan Türk Akımı projesi de göz ardı edilmemelidir. Görüldüğü üzere Ruslar Türkiye’de önemli projelere imza atmışlardır. Akkuyu NGS’nin inşasında Ruslarla yola çıkılmasının nedeni yılların getirdiği bir birikim ve güvenin sonucudur.

BATILI ÜLKELER PROJEYİ DURDURMAK İSTEDİ

Akkuyu NGS’nin hayata geçirilmesinin iki ülke ilişkilerine pozitif etkileri olacaktır. İlk olarak, 70 yıldır Türkiye’ye bu teknolojiyi vermemekle kalmayıp aynı zamanda başka ülkeler üzerinden de ulaşmasını engellemek için elinden geleni yapan Batı başkentlerinin aksine Moskova, Ankara ile bu alanda iş birliğine gitmeyi tercih etmiştir. Hatırlanacağı üzere 2017 yılında Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını öneren bir rapor hazırlayarak Akkuyu NGS projesinden vazgeçilmesini talep etmişti. AP verdiği notayla Türk hükümetine, Akkuyu NGS’nin yapımına dair planlarını durdurması çağrısında bulunmuştu. AP, Akkuyu NGS’nin Türkiye›nin yanı sıra Akdeniz bölgesi için de önemli bir tehdit olduğunu iddia etmişti. Ancak yetkili ağızlardan bu iddianın doğru olmadığı açıklanmış; Akkuyu NGS’nin dokuz büyüklüğünde bir depreme dayanıklı olduğunun altı çizilmişti. Sonuç olarak Batı, Akkuyu NGS aracılığı ile Türk-Rus yakınlaşmasını engellemek istemişti. Ancak bu projenin hayata geçirilmesi hem Türk-Rus ilişkilerini sağlamlaştırmış hem de Batı karşısında Türkiye’nin elini güçlendirmiştir.

İKİ ÜLKE ARASINDAKİ GÜVENLİK SİGORTASI

Akkuyu NGS’nin hayata geçirilmesi iki ülke arasındaki teknoloji transferi ve stratejik yatırım projeleri konusunda domino etkisi yaratma potansiyeline sahiptir. Çünkü hem yukarıda bahsi geçen önemli projelerin Ruslar tarafından hayata geçirilmiş olması hem de Akkuyu NGS gibi stratejik bir projenin yine Ruslar tarafından inşa ediliyor olması yeni projeler için teminat niteliğindedir. Batının aksine teknoloji transferi konusunda daha paylaşımcı görünen Moskova’nın bu tutumu Ankara tarafından daha güvenilir olarak algılanmaktadır. Yine bu bağlamda, Nükleer Enerji alanında Türk ve Rus eğitim kurumları arasında çeşitli anlaşmalar aracılığıyla birçok Türk öğrenci Rusya’da eğitim almaktadır. Bu alanda oldukça ileri seviyede olan ve önemli ölçüde bilgi ve teknoloji birikimine sahip olan Rusya’da yetişmiş Türk mühendisler nükleer teknoloji alanında bu zincirin ilk halkaları olacaklardır.

Akkuyu NGS ve buna eş değer projeler iki ülke arasındaki ilişkilerin “güvenlik sigortası”dır. Doğalgazda Rusya’ya bağımlı olan Türkiye’nin bir de Nükleer Enerji konusunda bağımlı olması akıllarda soru işaretleri yaratabilir. Elbette Rus bağımlılığı hassas bir konudur. Ancak önümüzdeki süreçte Türkiye’nin enerjide alternatif yollara yönelmesi ve kendi öz kaynaklarını kullanabilir olma konumuna gelmesi, Ankara’nın aşama aşama Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığını azaltacaktır. Nükleer enerji alanında ise Türkiye’nin opsiyonları oldukça kısıtlı olduğu için Moskova ile atılan bu adım Türk çıkarları açısından en doğru seçenek gibi gözüküyor. Dolayısıyla bu proje sanıldığı kadar Ankara’yı Moskova’ya bağımlı kılmayacaktır. Aksine her iki ülke çıkarları açısından doğru bir adımdır.

#Türkiye
#ASEA
#Ankara
#Moskova
#Rusya
2 yıl önce