|

Ekonomik refah komşudan geçiyor

Türkiye tek taraflı ekonomik bağımlılığını azaltmak zorunda. Dolayısıyla ticarette ve yatırımda komşularını liste başı tutmalı. Bununla birlikte istikrarsızlaştırılan zor bir coğrafyada ticaret yapmaya çalışan bir aktör olarak komşularına stratejik şekilde yaklaşmalı ve yardımcı olmalıdır.

00:00 - 17/11/2021 Çarşamba
Güncelleme: 22:13 - 16/11/2021 Salı
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
UMUR TUGAY YÜCEL
/ SİYASET BİLİMCİ

Amerika Birleşik Devletleri’nin öncülüğünde Batılı 10 ülkenin büyükelçisi, Türkiye’nin iç işlerine müdahil olmaya kalktı. Kamuoyu tarafından “istenmeyen kişi” krizi olarak tarihe geçen bir süreç yaşadık. Bu süreçte atılan en kritik başlık bu 10 ülke ile ticaretimizin ne seviyede olduğuydu. Aslında bu kritik soruyu soranlar cevabı da biliyordu. Günümüzün ekonomik gerçekliğinin hatırlatmasıydı. Neden mi? Çünkü her şey ekonomi için, ekonomi tarafından, ekonomiye göreydi.

İstenmeyen kişi krizindeki 10 ülke (ABD, Almanya, Fransa, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Kanada, Danimarka, Norveç, Yeni Zelanda,) Türkiye tarafından yapılan ihracatın dörtte birini oluşturuyor. İthalatta ise yüzde 20’sinden fazlasını karşılıyor. Tabii hikâye bununla bitmiyor. Türkiye toplam ihracatının yüzde 45-55 arasında bir bölümünü ABD ve Avrupa ile yapıyor. İthalatta ise yüzde 30-40 civarındayız. Coğrafi olarak baktığımızda ticaretimiz, yüzde 50 Avrupa, yüzde 5 Kuzey Amerika, yüzde 6,8 Asya, yüzde 5,6 Kuzey Afrika tarafından şekilleniyor.

2003-2020 arası Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımların yüzde 50’den fazlası yine Avrupa ülkeleri ve ABD’den geliyor. Son 5 yılda yapılan doğrudan yabancı yatırımın yüzde 65’i yine Avrupa’dan. Anlaşılan o ki Türkiye ihracat, ithalat ve yabancı yatırımda büyük oranda AB ve ABD’ye bağımlı.


SINIRLARIMIZDAKİ DEV PAZAR

Peki Türkiye komşuları ile ticaret konusunda hangi seviyedeydi? Çünkü ABD ticaretinin yüzde 40’dan fazlasını, Kanada yüzde 77’sini, Fransa yüzde 50’sini, Almanya yüzde 37’sini komşularıyla gerçekleştiriyor. Avrupa Birliği ülkeleri ihracatlarının yüzde 66’sını ve ithalatlarının yüzde 64’ünü kendi içinde yapıyor. Oysa Türkiye’nin komşuları ile ihracat payı yüzde 12,4 seviyesinde kalırken ithalat payı yüzde 6,3 seviyesinde. 2014-2019 yılları arasında ise 8 komşumuzdan

5’i ile ticaretimiz düştü.

Türkiye’nin kara komşularının (Suriye, Irak, İran, Nahcivan-Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Bulgaristan, Yunanistan) toplam nüfusu 176 milyonu geçmektedir. Bununla birlikte Türkiye’nin deniz komşularının (KKTC, GKRY, Lübnan, İsrail, Mısır, Libya, Rusya, Ukrayna, Romanya) toplam nüfusu 337 milyondan fazladır. Kara ve deniz komşumuz olan 17 ülkenin toplam nüfusu 513 milyondur.

Yani Avrupa Birliği pazarından çok daha büyük dev bir pazardır.

Ayrıca Türkiye de bölgenin 85 milyonluk yükselen bir pazarıdır. Potansiyel inanılmazdır. Lakin bu potansiyel bir türlü hayata geçirilememiştir. Çünkü Irak, Amerikan işgali altında kalırken Suriye iç savaş içindedir. Yine İran, ABD’nin yaptırım ve ambargoları ile ezilmektedir. Ermenistan’ın yayılmacı politikaları yüzünden uzun yıllardır sınırlarımız kapalıdır. Yunanistan saldırgan politikalarına devam ederken, Gürcistan’da renkli devrimler yaşanmış, istikrar tam olarak sağlanamamıştır.

ÇEVRE BÖLGEMİZ İSTİKRARSIZLAŞTIRILDI

Anlayacağınız Türkiye’nin etrafı başarısız, istikrarsız, saldırgan ülkelerin hatta terör örgütlerinin, göç dalgalarının coğrafyası oldu. Deniz komşularımızda da durum pek farklı değil. Mısır, Libya, Lübnan iç karışıklıklar ve savaşlar ile uğraşırken, Rum kesimi Türkiye karşıtı politikalarına devam ediyor. Ukrayna renkli devrimler ve iç savaş yüzünden adeta bir kayıp. Romanya ile ticaretimiz sınırlı. İsrail’le istenen ticari seviye de yakalanamadı.

Rusya ile ticaretimiz ise yeni yeni artmaktadır. Türkiye zor bir coğrafyada ticaret yapmaya çalışan bir aktördür. Ülkemizin coğrafi konumu bizi her alanda etkiliyor. Bugün pandemi nedeniyle artan enerji ve gıda fiyatları, deniz taşımacılığının maliyetlerinin yükselmesi, ülkeleri yakın coğrafyaları ile daha sıkı ilişkilere zorluyor. Bu yüzden Türkiye ticarette ve yatırımda komşularını liste başı tutmalıdır.

Türk stratejik aklı tek taraflı ekonomik bağımlılığını azaltmak zorundadır. Bu konuda Türkiye komşularına stratejik şekilde yaklaşmalı ve yardımcı olmalıdır. Deniz komşularımız ile ticaret ağımız büyütülmelidir. Bu ikili yapı sonrası bağımlılık yaratan batılı ülkelere karşı BRICS ve Orta Asya ülkeleri ile özel bir çalışma yapılmalıdır.

DENGELEYİCİ BİR TİCARET AĞI ŞART

Son yıllarda Çin’in Mega projesi olan Kuşak ve Yol girişimi Türkiye ve bölgemiz için büyük bir şanstır. Orta Koridor (Pekin-Londra) hızla geliştirilmelidir. Ek olarak Azerbaycan ile Türkiye’yi bağlayacak olan Zengezur koridoru hayati öneme sahiptir. Ayrıca Türkiye’nin teklif ettiği 6’lı platform bölge ülkeleri için başka bir çıkış yoludur.

Tabii ki Türkiye bereketli hilal coğrafyasını unutmayacak şekilde bu bölgeyi de kapsayacak projeler üretmelidir. Bu projeler, bölge ülkeleri ile daha geniş kapsamlı şekilde ele alınabilir. Batılı ülkelere karşı Batı dışı alternatif bir dengeleyici ticaret ağı kurmamız kaçınılmazdır. Eğer Türkiye küresel bir güç adayı olacaksa bu konu acilen masaya yatırılmalıdır.

Türkiye komşularındaki savaşları, ambargoları ve terör örgütlerini bitirecek şekilde komşuları ile uzun vadeli girişimlerde bulunmalıdır. Bir an önce Türkiye olarak çevremizin güvenliğini (ekonomi güvenliği, sağlık güvenliği, su güvenliği, gıda güvenliği) çok boyutlu şekilde garanti altına alacak uzun vadeli planlar ortaya koymalıyız. Yoksa batılı ülkelere olan bağımlılığımız ki, bu sadece ekonomik olarak olmadığı için hem bugünü hem geleceğimizi tehlikeye atmaktadır.

#Amerika Birleşik Devletleri
#Türkiye
#ABD
#Almanya
#Fransa
#Hollanda
#İsveç
#Finlandiya
#Kanada
#Danimarka
#Norveç
#Yeni Zelanda
2 yıl önce