|

HDP’nin üç tarz-ı siyaseti

Kurulduğu günden itibaren terör örgütü PKK’nın bir parçası olmaktan kurtulamayan HDP’nin siyasal hizmeti, her fırsatta örgütün alanını genişletmek oldu. PKK için bir nevi saha çalışması görevi yürüttü, kurumsallaşamadı, PKK’nın sözcülüğü görevini üstlendi ve kurulduğu günden itibaren “Üç Tarz-ı Siyaset” izledi. Bunlar, sekülerleşme, komünistleşme ve teröristleşmeydi.

00:00 - 3/06/2022 Cuma
Güncelleme: 17:10 - 2/06/2022 Perşembe
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
Doç. Dr. Adem Palabıyık
Bitlis Eren Üniversitesi Öğretim Üyesi

Kurulduğu günden itibaren terör örgütü PKK’nın bir parçası olmaktan kurtulamayan HDP’nin siyasal hizmeti, her fırsatta örgütün alanını genişletmek oldu. PKK için bir nevi saha çalışması görevi yürüttü, kurumsallaşamadı, PKK’nın sözcülüğü görevini üstlendi ve kurulduğu günden itibaren “Üç Tarz-ı Siyaset” izledi. Bunlar, sekülerleşme, komünistleşme ve teröristleşmeydi.

SEKÜLERLEŞTİRME

HDP, kuruluş felsefesini terörist elebaşı Öcalan ve PKK merkezli geliştirdiği için İslam ile arasındaki mesafeyi her zaman korudu. İslam, insanların öldürülmesini yasaklıyor ve ancak, bir savunu mücadelesi bağlamında savaşa izin veriyordu. HDP’nin ise PKK’yı güçlendirebilmesi için mevcut sebeplerden dolayı İslam’ı kendi tabanından uzak tutması gerekiyordu. Çünkü İslam, bölge medreseleri ile birlikte en önemli birleştirici harçtı ve HDP, bunun karşısında duramayacağını biliyordu.

Demokratik İslam Kongresi ve DİAY-DER gibi yapılanmalarla, terör örgütü PKK’nın taleplerinin güçlenmesi için elinden geleni yaptı. 1991 yılında SHP’nin, HEP ile kurduğu ittifak, PKK’nın siyasal uzantılarının da siyaset yapabilmesine imkân sağladı. HEP’in mevcut siyasal tutumu da İslam ile örtüşmüyordu, PKK’nın sahadaki faaliyetlerini tamamlamaya yönelik bir aktiviteden başka bir anlama gelmeyen HEP, bu aktiviteyi meclise taşımayı da görev bilinciyle kabul etti.

Sonraki siyasal partilerin de İslam ile mesafesi her zaman net oldu, özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerindeki illerde, Refah geleneğinin zayıflamasıyla BDP ve HDP’nin alanı daha da genişledi. Kırdan kente göçün artmasıyla birlikte şehirlerde siyasallaşan gençler, HDP tarafından kandırılarak politize edildi. Yani HDP, seçmenlerine hiçbir zaman İslam’ı bir tercih olarak sunamadı, camilerin PKK tarafından hırpalanmasına ses çıkarmadı hatta Kur’an-ı Kerim’in yerlere atılmasını dahi normalleştirdi ve terör örgütünün şehirleri yağmalama çabasını destekledi.

KOMÜNİSTLEŞTİRME

PKK adına tüm anarşik yöntemleri masum bir çaba olarak gören HDP’nin, PKK’nın yönetim ideolojisi olarak gördüğü komünizmi savunusu da hiç eksilmedi. Çünkü komünizm, sınıfsız bir yaşamın yanında ortak mülkiyeti öngörüyordu. Aslında bu işlev bir ütopyaydı çünkü komünizmin en işler hali Stalin dönemindeki SSCB’ydi ve bu dönemde “iki milyon dokuz yüz bin kişi” hayatını kaybetmişti. Bu ideoloji terör örgütlerine uygun bir misyona sahipti ve PKK da ancak komünizm gibi bir ideoloji ile meşruiyet kazanabilirdi.

PKK da, komünist bir terör örgütüydü ve HDP, PKK’nın saha aktivitesini tamamlayan sac ayaklarından biri olduğu için komünizmi bir tercih ve yaşam biçimi olarak sunuyordu. Özellikle kendi tabanına komünist ideolojinin, kurtuluş ideolojisi ile eş anlama geldiğini ve ancak komünizmin ortaya koyacağı anarşik mücadele biçimiyle sözde özgürlüğün elde edilebileceğini savunuyordu. Herkesin hakkını savunmak ile başlayıp sömürü kavramı ile biten tüzük iddiasında PKK’nın vaatlerini tek tek sıralıyordu; bu sebepten HDP, disipline edici ve evrimleştirici rolüyle PKK’nın hem arka bahçesi olmaya adaydı hem de örgütün arkasını toplamayı kendisine görev edinmişti.

TERÖRİSTLEŞTİRME

Sekülerleştirme ve komünistleştirme politikaları sonrası sentezin üçüncü ayağı olan ve aslında bir sonuç olarak ortaya çıkan “Teröristleştirme” politikası, HDP’nin asıl maksadıydı. Önceki adımlar, PKK’ya giden yolları döşeyen taşlarken son adım, terör örgütünün varoluş sebebiydi. Bu sebep sadece HDP tabanını değil aynı zamanda HDP’den milletvekili adayı olacak isimleri de yakından ilgilendiriyordu. HDP’den vekil seçilebilmek PKK’nın bir parçası olmayı zorunlu kılıyordu, çünkü HDP, terör örgütü PKK için bir ‘ara istasyon’du. HDP’nin PKK ile mevcut organik bağının yanında Semra Güzel gibi vekillerle duygusal bağının da olması bu anlamda tesadüf değildi.

İslam’dan uzak bir tabanın, sivillerin öldürülmesine yönelik tavrı da bu bağlamda sorun olmayacaktı. Bunun için birçok ailenin çocuğu HDP aracılığı ile PKK’ya bizzat teslim edildi. Gerek kendi araçlarında saklama girişimi gerekse bizzat onlarla görüşülerek PKK’nın birçok bileşeni ile yakın ilişki kuruldu. Süreç Avrupa’ya taşındı ve bu sürecin devam etmesi için çıkarları gereği bazen terörist elebaşı Öcalan dahi yok sayıldı. HDP, terör siyasetini bahsi geçen “Üç Tarz-ı Siyaset” ile devam ettirdi ve “PKK’cılığın Esaslarını” da böylece yeniden tanımladı…

#HDP
#PKK
#HEP
#SHP
#DİAY-DER
2 yıl önce