|

İslam sanatında kandil sembolizmi: Kandil geceleri kandil oluruz

Nur Suresi’nin 35. ayetinde Allah’ın nurunun bir kandile benzetilmesi, kandil sembolizmin asıl kaynağıdır. Kuran-ı Kerim sadece Allah’ın nurunu değil, bununla birlikte Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’i de nurlar saçan bir kandile benzetir. Bu tasvirlerin doğrudan yüce Allah tarafından Kuran-ı Kerim’de belirtilmesi hiç şüphesiz İslam sanatçılarını da etkilemiş ve böylelikle sanatta kandil sembolizminin oluşmasına sebebiyet vermiştir.

00:00 - 27/04/2022 Çarşamba
Güncelleme: 17:32 - 26/04/2022 Salı
Yeni Şafak
 İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Doç. Dr. Muhammet ARSLAN
Sanat Tarihçisi-Kafkas Üniversitesi Öğretim Üyesi
  • “Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. Bu öyle bir ağaç ki; yağı neredeyse kendisine ateş değmese bile ışık verir. Bu ışık nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara işte böyle misal verir; Allah her şeyi bilir”.
  • Nur Suresi, 35

Farsça’da “çerağ”, Arapça’da “sirâc” ve Türkçe’de ise “kandil” olarak adlandırdığımız bu kelime, aslında aydınlatma amaçlı olarak kullanılan basit bir kullanım eşyasını tanımlar. Tarih öncesi çağlardan itibaren tüm medeniyetler tarafından kullanılan kandiller, genellikle bir çanak şekline sahiptirler. İlk dönemlerde içlerinde hayvan yağlarının yakıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonraki dönemlerde ise bitkisel yağlar yakılmıştır. Yine bitkilerden elde edilen lifler ise fitil amaçlı olarak kullanılmıştır.

Kandilin “aydınlatıcı” işlevsel özelliği, onu aynı zamanda inanç bağlamında doğrudan “yaratıcıyı” işaret eden bir sembolizme dönüştürmüştür. Nitekim Yeni Ahid’te Hz. İsa’yı anlatan bir ayette, Vaftizci Yahya’nın kandile benzetilmesi bu anlamda önemlidir. Kudüs’teki salih ve dindar bir kişi olan Simeon’un Hz. İsa’yı kucağına alarak, ondan “bütün milletlerin yolunu aydınlatacak ışık” diye bahsedilmesi ise kandilin Hıristiyanlıkta önemli bir litürjik malzeme olmasına sebep olmuştur. Zira halen daha kiliselerde hiç sönmeyen kandiller yanar. Vaftiz, düğün ve cenaze törenlerinde de kandilin önemli bir yeri vardır.

CENAB-I HAKK’IN NURU

Kandilin İslamiyet’teki temsili ise doğrudan Kuran-ı Kerim’den alıntılanmıştır. Nur Suresi’nin 35. ayetinde Allah’ın nurunun bir kandile benzetilmesi bu sembolizmin asıl kaynağıdır. Kuran-ı Kerim sadece Allah’ın nurunu değil, bununla birlikte Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’i de nurlar saçan bir kandile benzetir. Ahzâb Suresi’nin 46. ayeti bununla ilgilidir. Zira O’nun yarattığı ilk nur, Hz. Muhammed (sav)’in nurudur.

Hem doğrudan Allah’ın nurunu temsil etmesi hem de elçisi Hz. Muhammed (sav)’in Allah’ın nurunu taşıyan bir ışığa benzetilmesi; daha da önemlisi bu tasvirlerin doğrudan yüce Allah tarafından Kuran-ı Kerim’de belirtilmesi hiç şüphesiz İslam sanatçılarını da etkilemiş ve böylelikle sanatta kandil sembolizminin oluşmasına sebebiyet vermiştir.

MEZAR TAŞLARINDA VE TÜRBELERDE

Türk-İslam sanatındaki kandil sembolizminin daha çok namaz ve ölüm gibi “Allah’ın hakkı” olan ibadetlerde karşımıza çıkması, onun basitçe “ışık” ve sembolik olarak “nur” anlamından kaynaklanır. Bundan dolayıdır ki kandil tasvirleri daha çok mezar taşları, türbeler, seccadeler ve mihraplara işlenmiştir. Gerek Selçuklu ve Beylikler dönemi ve gerekse Osmanlı devrindeki geniş bir coğrafi alanda karşımıza çıkan mezar taşları ve türbelerdeki kandil motifi, orada yatan kişinin ruhuna atfedilen Allah’ın nurunu ifade eder. Dolayısıyla ölen kişinin ruhuna bir aydınlık sağlanmış olur. “Kabri nur olsun” deyiminin gereğini ifade eder.

ALLAH’A AÇILAN NUR KAPISI

Seccade ve mihrap nişlerine işlenen kandil motifleri ise doğrudan İslam’ın beş şartından biri olan namaz ibadeti ve nefisle yapılan savaşla alakalıdır. “Savaşmak” anlamındaki “harp” kelimesinden türeyen mihraplardaki kandil sembolizmi ilk öncelikle Allah’a açılan “nur kapısı”nı anlatır. Bunun nefisle yapılan mücadeleyi tanımlayan mihrap nişlerine yerleştirilmesi ise manidardır. Daha detaylı bir anlatımla bu sembolizm, namaz kılan bir Müslüman’ın Allah’ın nuruyla aydınlanacağını ve kalbinin ilahi bir ışıkla dolacağını haber verir. Cami mimarisinin en önemli ve en kutsal unsurlarından biri olan mihraplardaki bu kandiller Nur Suresi’nin 36. ayetini de hatırlatır: “Bu kandil (Allah’ın nuru) bir takım evlerdedir ki, Allah o evlerin yücelmesine ve içlerinde isminin okunmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O’nu tespih ederler”.

BİN AYDAN DAHA HAYIRLI BİR GECE

İslam geleneği içerisinde önemli bir yeri olan kandil geceleri ise aynı sembolizmin manevi halini ifade eder. Bu gecelerin en önemlisi ise Kadir Gecesi’dir. Kuran-ı Kerim’in inmeye başladığı bu gecenin “bin aydan daha hayırlı olduğu” yine Kuran-ı Kerim’de bildirilmektedir.

Bu gecelerin “kandil” adını alması, Osmanlı Sultanı II. Selim döneminde camilerin aydınlatılması ve minarelerde kandiller yakılmasıyla gelenekselleşmiştir. Neredeyse 456 yıldır devam eden bu gelenek, elektriğin icadıyla birlikte yerini lambalara bırakmıştır. Cuma geceleri, Ramazan ayının tamamı ve kandil geceleri yanan bu ışıkların adı yine “kandil”; ifadesi ise “Allah’ın nurundan” başkası değildir.

İster adı çerağ olsun, ister

kandil, isterse şamdan; asıl kaynağı “ışık” olan bu unsur, semavi dinlerin tamamında doğrudan Allah’ın nurunu ve O’nun peygamberlerini temsil eden ilahi ışığın somutlaşmış halidir.

Son devir Bektaşî şairi olan Edib Harâbî’nin şu dörtlüğüyle sözlerimizi bitirelim:

“Kandil geceleri kandil oluruz.

Kandil içinde fitil oluruz.

Hakkı göstermeye delil oluruz,

Fakat kör olanlar görmez bu hali”.

#Nur Suresi
#Hz. Muhammed
#Kuran-ı Kerim
#kandil
#Hz. İsa
2 yıl önce