|

Katar Dünya Kupası’na yönelik oryantalist eleştiriler: Avrupa’nın ikiyüzlülüğü

İrfan Tatlı Siyaset Bilimci – Araştırmacı – İHH İnsan Hakları ve Hukuk Birimi Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan ülkelerin insan hakları konuları üzerinden birtakım tartışmaların odak noktasında olmaları doğaldır. Ancak, bunun oryantalist bir bakış açısı ve Avrupa-merkezci bir anlayışla yapılması, diğer kültürlere yönelik açık bir dayatma olarak algılanmaktadır.

Haber Merkezi
04:00 - 28/11/2022 понедельник
Güncelleme: 00:51 - 28/11/2022 понедельник
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İrfan Tatlı - Siyaset Bilimci – Araştırmacı – İHH İnsan Hakları ve Hukuk Birimi

Tarihinde ilk kez Müslüman bir ülkede gerçekleşen 2022 FIFA Dünya Kupası 21 Kasım’da Katar’da başladı ve 18 Aralık’a kadar devam edecek. Ancak, daha organizasyon başlamadan, Avrupa ülkelerinden, insan hakları ve benzeri sebeplerle Katar’a yönelik birçok eleştiri gelirken, organizasyona yönelik boykot çağrısında bulunuldu. Katar da dahil olmak üzere, Körfez ülkelerinin çoğunda, özellikle inşaat ve hizmet sektörlerinde çalışan yabancı işçiler, kötü çalışma koşulları, düşük ücretler ve uzun mesai saatlerinden şikayetçidir. Ancak, Katar’daki organizasyon kapsamında inşa edilen büyük projeler için bu çalışma koşulları ve güvenlik önlemleri nispeten daha iyi standartlara sahiptir. Bu konuya dair, Dünya Kupası öncesinde Avrupa merkezli eleştiriler haklıdır ancak ikiyüzlülük içermektedir. Çünkü, stad, otel, rezidans ve altyapı inşaatları da dahil olmak üzere, Dünya Kupası projelerinin birçoğu Batı merkezli şirketler tarafından inşa edilmiştir. Ayrıca, bu inşaatlarda çalışan işçiler Katar’da kendi ülkelerinden daha yüksek ücretlerle çalışmaktadırlar. Fakat, Katar’a yönelik eleştiriler devam ederken, bu gerçekler asla gündeme getirilmemektedir.

“AHLAK DERSİ VERMEDEN ÖNCE ÖZÜR DİLEMELİYİZ”

Bu durum, FIFA Başkanı Gianni Infantino’nun da gündemine gelmiştir. Avrupa’nın Katar’a ve kendisine yönelik eleştirilerini “riyakarlık” olarak tanımlayan Infantino, “Ben Avrupalıyım. Dünyanın dört bir yanında 3 bin yıldır yaptıklarımız için, ahlak dersi vermeden önce özür dilemeliyiz. Eğer Avrupa, bu insanların kaderini gerçekten önemsiyorsa, bu işçilerin bir kısmının çalışmak üzere Avrupa’ya gelebilmesi için yasal yollar oluşturabilir. Onlara biraz gelecek ve umut verebilirler” açıklamasıyla, Avrupa’nın olaylar karşısındaki ikircikli tutumuna dikkat çekmiştir.

Katar’daki Dünya Kupası’na yönelik tartışmaların bir diğer boyutu da Avrupa-merkezci yaklaşımdır. Dünya Kupası’nın Katar’da yapılacak olmasının futbolseverlerin ulaşımı konusunda sıkıntılara sebep olacağına dair endişelerini Netflix’teki “FIFA Uncovered” adlı bir yapımda dile getiren Avrupalı bir yorumcunun bu endişesi de Avrupa-merkezci bir bakış açısıdır. Zira, Dünya Kupası defalarca Avrupa kıtasında düzenlenmiş olmasına rağmen Avrupalı yorumcuların aklına daha önce, Afrika’dan, Güney Amerika’dan ya da Asya’dan gelecek taraftarların ve futbol takımlarının ulaşımına dair zorlukları düşünmek gelmemiştir.

Organizasyonun, Katar’da yaz aylarında havanın aşırı sıcak olması nedeniyle Kasım ve Aralık aylarında yapılması da Avrupalılarca eleştirilen bir başka konudur. İngiltere merkezli Daily Mail gazetesine göre, bu karar “bizi bir futbol yazından mahrum etti”. Ancak, neden tüm ülkelerin, önemli uluslararası spor etkinliklerini Avrupa’nın tatil dönemlerine göre ayarlamak zorunda olduğuna dair bir soru sorulacak olsa, sanırım bu soruya Avrupa-merkezcilik dışında bir cevap verilemezdi.

BATI’NIN İKİRCİKLİ TUTUMU

Dünya Kupası ve benzeri evrensel etkinliklere ev sahipliği yapan ülkelerin insan hakları konuları üzerinden birtakım tartışmaların odak noktasında olmaları doğal olarak görülebilir. Ancak, bu tartışmalar ülkelere göre değişiklik gösterdiğinde, tezat bir durum meydana gelmektedir.

Örneğin, Rusya yıllardır Suriye’de masum sivilleri, okulları, hastaneleri ve fırınları bombalarken, Avrupa’da bir “mülteci krizi”ne neden olurken, Avrupalılar Rusya’da gönüllerince sarhoş oluyorlar, Avrupalı futbolcular hiçbir reaksiyon göstermeden 2018 yılında Rusya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda futbol oynuyorlardı.

Gazze’de milyonlarca insanı bir açık hava hapishanesinde tutan ve ayrım gözetmeksizin bombalayan, Batı Şeria’da ve Kudüs’te insanların zorla evlerini yıkıp yasadışı yerleşimler inşa eden İsrail, UEFA’nın tam üyesi ve birçok uluslararası turnuvaya ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Avrupalı birçok sporcu da, İsrail zulmüne karşı en ufak bir tepki göstermeden bu turnuvalarda mücadele etmeye devam ediyorlar.

Bu yıl Çin’de düzenlenen Pekin Olimpiyatları da bu duruma uygun bir örnek teşkil etmektedir. Doğu Türkistan bölgesinde Uygurlara ve bölgedeki diğer Müslüman ve Türk halklara yönelik sayısız insan hakları ihlallerine sebep olan Çin’in, ülke geneline yayılan birçok fabrikada Doğu Türkistanlıları zorla çalıştırdığı da kanıtlanmış bir gerçekliktir. Fakat, tüm bu insan hakları ihlallerine rağmen, Çin’deki Pekin Olimpiyatları, Katar›daki Dünya Kupası organizasyonu kadar tepki görmemiş, Katar’a yönelik başlatılan boyutta bir boykota da maruz kalmamıştır. Çünkü, Avrupa uluslarının takımları, Çin›in hak ihlallerini görmezden gelerek madalyaları kapma peşindeydi.

MEDYADAKİ DEZENFORMASYON

Katar’a yönelik başlatılan linç girişimi, boykot ve propaganda faaliyetlerine Batılı medya kuruluşları da destek vermektedir. BBC muhabirinin İran’daki protesto olayları hakkındaki sorusuna tepki gösteren İran’ın “Portekizli” teknik direktörü Carlos Queiroz, muhabiri neden İngiltere’nin “İngiliz” teknik direktörü Gareth Southgate’e Afganistan hakkında sorular sormadığını sordu. Aslında, BBC muhabirinin bu sorusu, spor ve siyaset arasındaki ilişkinin de ne denli yoğun olduğunun bir örneğidir. İranlı futbolcuların ülkelerindeki olaylara karşı bir tavır alması, politik bir tutum sergilemeleri doğal olarak görülebilir. Ancak, tamamen profesyonel bir iş ilişkisi sebebiyle İran takımının başında mesleğini icra eden Queiroz’un bu konuda yorum yapmasını beklemenin ne kadar etik olduğu şöyle dursun, bu konunun sporla veya futbolla alakası olmaması ise ayrı bir tartışma konusudur. Benzer soruların, Avrupalı takımların teknik direktörlerine sorulmuyor oluşu ise bir diğer tartışma konusu.

Katar’ın eşcinselliğe karşı tutumunu ve yasalarını haberleştiren ve bu durumu eleştiren Batılı medya kuruluşları İngiltere’de “rızaya dayalı” çok eşliliğin yasa dışı olması ve 7 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabileceği konusunda adeta kördürler.

ABD ve Galler arasında oynanan maç öncesinde, Amerikalı gazeteci Grant Wahl, üzerinde LGBT+ sembolünün yer aldığı bir tişörtle stadyuma girmek istediğini fakat görevliler tarafından stadyuma alınmadığını açıklamıştır. Wahl, yaşadığı olayı Twitter hesabı üzerinden paylaşmıştır. Katarlı bir akademisyen olan Dr. Naif bin Nahar’ın Wahl’a yine Twitter üzerinden verdiği “Batılılar, değerlerinin evrensel olmadığını ne zaman anlayacaklar bilmiyorum… Unutmayalım ki Batı insanlığın sözcüsü değildir” şeklinde cevabı ise Batı’nın kendi değerlerine saygı duyulmasını “zorlamasına” rağmen, diğer toplumların ve kültürlerin değerlerini hiçe sayan tutumuna karşı oldukça açık bir cevaptır.

EVRENSEL OLAN FUTBOLDUR, AVRUPA’NIN DEĞERLERİ DEĞİL

2022 Dünya Kupası, başta Katar ve diğer Körfez ülkeleri olmak üzere, bölgedeki insan hakları ihlallerine dikkat çekebilmek için bir fırsat olarak görülebilir. Ancak, bunun ikiyüzlü bir tavır, oryantalist bir bakış açısı ve Avrupa-merkezci bir anlayışla yapılması, diğer ülke ve kültürlere yönelik açık bir dayatma ve üstün görme olarak algılanmaktadır. Oysa ki, Dünya Kupası, tüm kıtaların ve katılımcı ülkelerin eşit şekilde temsil edildiği, saygı gördüğü ve insanlığın ortak değerlerinin ön planda olduğu bir organizasyon olmalı.

Avrupa’nın güçlü bir futbol geleneğini olduğu ve diğer tüm kıtalardan fazla Dünya Kupası kazandığı bir gerçek. Fakat, futbol küresel bir oyun ve futbolun en üst turnuvası olarak kabul edilen Dünya Kupası organizasyonu, dünyanın her yerinden ülkelerin, kıtaların ve kültürlerin sergilendiği bir organizasyon olarak ön plana çıkmalı.

Kısacası, Dünya Kupası’nda mücadele eden Avrupalı takımların ve Avrupa uluslarının, insan hakları ve hoşgörü temelinde, Katar’a karşı başlatmış oldukları kampanyanın haklı yönleri bulunsa da, karşıtlığın asıl sebebi, Katar’ın kendi değerlerinin yok sayılmasını kabul etmemesi ve bu değerlerin Batı’nın dayattığı değerlerle zıt olmasından kaynaklanmaktadır.


#Katar
#Dünya Kupası
#Avrupa
#Avrupa'nın ikiyüzlülüğü
1 год назад