|

Teslimiyetçi duyarsızlıklar

Merak etmediğimiz için, hayret etmediğimiz için de hiçbir durumu sorun haline getirmiyoruz. Bu konuda bir çözümleme yapma ihtiyacı duymuyoruz. Her şey söylem düzeyinde kalıyor. İslam, hayatta somut karşılıkları olmayan, kitaplarda yazılı bilgilerle sınırlı soyut bir dünya oluşturuyor. İslami sorumluluk ve içtenlik, dikkat çekmek üzere yazmak/yapmak ve yaşamak yerine, dikkat edilmeye değerşeyler yapmak/yazmak/yaşamayı gerektirir.

Yeni Şafak
04:00 - 6/04/2015 Pazartesi
Güncelleme: 23:16 - 5/04/2015 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Atasoy Müftoğlu


Araçsal sistemler, araçsal akıl/mantık, araçsal ilişkiler, varoluşsal sorunlar hakkında hiçbir şey söyleyemezler. Araçsal aklın, büyük sorunları gündeme getirme yeteneği yoktur. Modern zamanlarda, modern kültürlerde, bütün ilişki biçimleri özgün bağlamlarından, asli bağlamlarından koparıldığı için, hiçbir şey yerli yerinde değildir. Modern dünyada, içerisinde yaşayarak gördüğümüz üzere, hiçbir şey ahlaki-sosyal-toplumsal kontrole tabi tutulamıyor. Modernlik, kontrol dışı kalmak anlamına geliyor.


Günümüzde gündelik hayatlar, küresel tarzın, yerel tarzları dönüştürerek, yeniden biçimlendirilmesine yol açıyor. Hayat tarzı konusunda küreselleşme çok farklı seçenekler, farklı normlar dayatıyor. Bu dayatmalar ahlaki sorunlara neden oluyor. Hangi toplum olursa olsun, toplumlar modernleştikçe, farklılıklar, dışlamalar ve ötekileştirmeler de o ölçüde artıyor.



Paranoyak ulus devlet yaklaşımı


Yerel olanla küresel olanın iç içe geçmesi, yerel koşulları ve ilişki biçimlerini de dönüştürüyor. Modern/seküler/küresel koşullar bütün bireyleri soğuk bir hesapçı akılcılığa hapsediyor, insanı şeye indirgiyor. Koşullar doğrultusunda hareket etmek, bir tükeniş içerisinde bulunduğumuzu gösterir. Koşullara göre düşünmek/yapmak/yazmak/hareket etmek, yenilenme ve yeniden inşa etme yeteneğimizi kaybettiğimizi gösterir.



Muhafazakar/geleneksel kültürler kendilerini sorgulama gereği duymazlar. Bu nedenle de, katı muhafazakarlıklar ve kalıpçı gelenekçilikler bağnaz bir kültüre dönüşür. Sözünü ettiğimiz bağnaz kültürün etkisi sebebiyle ulusal sınırları aşan bir kültür iklimi/dünyası oluşturamıyoruz. Böyle bir iklimi oluşturabilmek için bilgi/hikmet/sanat/edebiyat/siyasal düşünce gibi alanlarda yoğun bir üretkenlik içerisinde bulunan kadrolar gerekir. Paronoyak bir ulus-devlet yaklaşımı-zihniyeti hem ulusal sınırları mutlaklaştırıyor, hem de etnik karşıtlıkları kışkırtıyor. Bugün küresel tehditler sebebiyle ulus-devletlerin iradelerini aşan sorunlar yaşanıyor.



Günümüz toplumlarında ekonomi ve sayısal alanla ilgili bir siyaset anlayışı hakimdir. Bu tür bir siyaset anlayışı, düşünce hayatının, kültür hayatının sorumluluklarına bütünüyle kayıtsız kalıyor. Bu tür sorumlulukları da içeren yeni bir siyasal düşünce oluşturmak gerekiyor. Çok kültürlü bir toplumsal bünyeye sahip olsaydık, şiddete dayalı milliyetçilikler ortaya çıkmayacaktı. Her tür bencillik her tür benmerkezcilik ahlaki krizi derinleştiriyor. İnsanında, toplumun da en büyük düşmanının kendi benmerkezcllikleri olduğunu kaydetmek gerekir. Gerçek bir kişilik ve varoluş için ahlaki anlamlar gerekir. Ahlaki kaynaklardan yoksun olan modernliğin, ahlaki sorunlar karşısında yapabileceği hiçbir şey yoktur. Her narsizm bir patolojidir. Her benmerkezcilik bir küstahlık biçimidir.



Dinin araçsallaştırılması


İslam bütün insanların onurunu ve değerini, hiç kimseyi küçümsemeden kabul eder. Kültürleri türdeşleştirmeye çalışmak da bir benmerkezcilik biçimidir. Her farklı unsun, dışarıdan/tepeden tanımlanmak yerine, kendi kendisini tanımlamalıdır. Dünyayı kendisinden ibaret sayan her düşünce, her kültür, her yaklaşım, kendi kendisini bağnazlık duvarları içerisine hapseder. Bu duvarları aşarak yenilenmeyen, yeniden üretmeyen her düşünce, her kültür çürümeye/bozulmaya mahkûm olur.


Birlikte yaşamak bir bilgelik konusudur, bilgeliklerin işidir. Modern-teknik ilerleme ideolojisinin, insani/ahlaki/vicdani gerileme pahasına gerçekleştirdiği bir dünyada bilgelikleri savunmak, temsil etmek, yaşatmak hayati önemi olan bir husustur. Hayati sorunlarla başedemeyen, kendi kendisini yok etme potansiyeline sahip modern-teknik bilimsel sistemin evrensel uygarlık iddiasında bulunması inandırıcı olamaz. Modern/teknik/bilimsel uygarlık insanlık sorunlarını sınırsız bir biçimde çoğaltıyor, kaygı ve güvensizlik çağı oluşturuyor.



Yıkıcılıkla bütünleşmiş bir üretkenlikle uygarlıkla barbarlık iç içe geçiyor. Bunun yanında bir başka bağlamda, ulus-devlet milliyetçiliği, Türkiye'de yaşandığı üzere dini araçsallaştırıyor. Dinin milliyetçilikler aracılığıyla araçsallaştırılması, dinin evrensel misyonunun, vizyonunun, niteliklerinin erozyona uğramasına neden olur. Gelenekçilikle, milliyetçilikle, mezhepçilikle bütünleştirilmiş, kurumsallaştırılmış ve toplumsallaştırılmış bir din algısının, kuşkusuz ümmetçi ve evrenselci bir çerçeveye sahip olması beklenemez.



Değerlerin feda edilmesi


Modern/seküler/teknolojik dünyada, İslam, kendi meşruiyet ve referans sistemini, kendi ontolojik ve epistemolojik dünya görüşünü, değer sistemini yeniden nasıl inşa edebilir, özgürleştirebilir konusunu hiç gündemimize almadığımız için, almayı düşünmediğimiz için; kendimiz olmaktan vazgeçerek, İslam'ı yalnızca kültürel bir değer kaynağı haline getirerek, millileştirerek, devletleştirerek, özelleştirerek, neoliberal küreselleşme düzenine entegre olarak, eklemlenerek yaşamaya devam edebiliyoruz. Bir yanda İslami bir toplumda yaşadığımızı iddia ederken, bir diğer yanda İslami dünya görüşünü, hayat tarzını, kendi değer sistemi içerisinde, bir bütünlük arzedecek şekilde temsil etmiyoruz. Gerçek böyleyken, bu durumun neden böyle olduğunu merak etmiyoruz, hayret etmiyoruz.



Merak etmediğimiz için, hayret etmediğimiz için de hiçbir durumu sorun haline getirmiyoruz. Bu konuda bir çözümleme yapma ihtiyacı duymuyoruz. Her şey söylem düzeyinde kalıyor. İslam, hayatta somut karşılıkları olmayan, kitaplarda yazılı bilgilerle sınırlı soyut bir dünya oluşturuyor. İslami sorumluluk ve içtenlik, dikkat çekmek üzere yazmak/yapmak ve yaşamak yerine, dikkat edilmeye değer şeyler yapmak/yazmak/yaşamayı gerektirir. Maddi çıkarlar adına bütün değerlerin/ilkelerin ve ölçülerin feda edilebildiği günümüzde, İslami yanımızın söylemden eyleme geçmesini sağlamamız gerekiyor.



#Atasoy Müftoğlu
#haber yorum
#Dinin araçsallaştırılması
9 yıl önce