|

Tunus’ta neyi sınıyorlar?

“Siyaset biliminin laboratuvarı var mıdır?” diye sorulduğunda doğal olarak; bu alanın bir sosyal bilim olduğu, yasalarla değil kuramlarla ele alındığı, deney yapılmasının mümkün olmadığı yanıtı verilir. Neden bu kadar bildik bir çerçeveyle konuyu ele aldığımız sorulabilir. ..

00:00 - 12/08/2021 Perşembe
Güncelleme: 12:12 - 18/08/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
Kays Said
Kays Said
DOÇ. DR. DENİZ TANSİ-YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ

“Siyaset biliminin laboratuvarı var mıdır?” diye sorulduğunda doğal olarak; bu alanın bir sosyal bilim olduğu, yasalarla değil kuramlarla ele alındığı, deney yapılmasının mümkün olmadığı yanıtı verilir. Neden bu kadar bildik bir çerçeveyle konuyu ele aldığımız sorulabilir. Şöyle bir değerlendirme yapalım: Bundan 10 yıl önce, 2010 sonunda “Arap Baharı” olarak ele alınan olayların başlangıcı, Tunus’ta gerçekleşmişti. Neden Arap dünyasını kitlesel anlamda etkileyecek bir ülkede değil de, Tunus gibi; kendine özgü bir siyasal-toplumsal iklimi olan bir ülke, dünyanın dikkatini çeken, rejimleri değiştirecek ve gençleri sokağa döken bir momentumun işaret fişeği olarak belirdi? Zira ne zaman ki 2011 başlarında Mısır çalkalandı o zaman Ürdün’den Yemen’e uzanan coğrafyadaki farklı ülkelerde, eş zamanlı olaylar meydana geldi. Bilançoya bakıldığında; Libya ve Suriye’deki iç savaş, kronik ihtilaflar ve devlet yapılarının zayıflamasıyla bölge bir istikrarsızlık sürecine sürüklendi. Bu da başka bir çerçeveyi, deyim yerindeyse, “devletsiz Ortadoğu” yu zihinlere getirdi.

  • Tunus’ta 27 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Kays Said’in meclisin çalışmalarını durduran, başbakanı azleden, gece sokağa çıkma yasağı ilan eden, başbakanla birlikte savunma ve adalet bakanlarını da görevden alan ve 30 gün süreyle geçerli olduğunu ilan ettiği kararları, Tunus’un iç dinamikleriyle birlikte değerlendirildiğinde, Libya’da yaklaşan genel seçimleri etkileme potansiyeline sahiptir. Ancak genel bir değerlendirme yapıldığında, 2010 sonu ve 2011 ilkbaharında yaşanan, “bahar” olarak nitelenen kitlesel gösterilen doğru çözümlenmesi önem taşımaktadır. Unutmamak gerekir ki, seçimlerin yapılacağı Libya da “Arap Baharı” denilen kaostan sonra karışmış, devlet olma özellikleri ile toplumsal yapısı ciddi anlamda aşınmıştır. Türkiye’nin Kasım 2019’da Libya ile yaptığı “deniz yetkilerinin sınırlandırılması anlaşması”, bugünkü siyasal iktidar döneminde yoğunlaşılan Afrika siyasalarında, ayrı bir sıçrama imkanı yaratmıştır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasında, Ekim 2020’de cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar ile birlikte öne çıkan “iki devletli çözüm” ve denizlerdeki “Mavi Vatan” konsepti ezberleri bozmuştur.

Akdeniz ve Afrika siyasetinde, Fransa’nın ve ABD’nin illegal operasyonlarında öne çıkan Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Türkiye aleyhine öne çıkmaları rastlantı değildir. Tunus tam da burada, jeopolitik zeminde, neredeyse kilit bir konumdadır. İlk bakışta, bu darbe ile Türkiye’nin hedef alındığını söylemek belki abartılı gelebilir. O halde takvimi yakın geçmişe doğru, geriye çevirelim. 2011-2013 arasında Mısır’da yaşanan süreçte, derslerle dolu bir oldu bitti zincirini hatırlayalım: Hüsnü Mübarek’in devrilmesi, her ne kadar kamuoyu baskısıyla olsa da, ordunun gözetiminde, “kontrollü bir değişim” ile gerçekleşti. Ordu, yeni anayasa ve serbest seçimler konusunda ön aldı. Seçmen, İhvan’ın siyasal anlamda etkisinin olduğu Hürriyet ve Adalet Partisi’ne ve cumhurbaşkanı olarak da Muhammed Mursi’ye destek verdi. Sonrasında ise bir darbe ile Mursi’nin devrilmesi…

  • İhvan başlığı, bugün gelinen noktada yaşanan tüm değişimlerde “ötekileştirilen” bir siyaset algılamasının simgesi oldu. Zira, siyasal anlamda, dini faktörün ön plana çıktığı varsayılan siyasete karşı, Batı’nın denetimindeki askeri ve bürokratik vesayet, reçete olarak gösterildi. Burada, halk iradesinden ziyade, mevcut siyasal elitin ve Batı’nın siyasal bağlamda hemhal olan siyasal çıkarlarının bileşkesi öne çıkmaktadır. Aslında irdelediğimiz konunun temelinde de, Batı bağlantılı, siyasal-kültürel elitin işbirliği, bir “ortak kader” yer almaktadır.

Tunus’ta, Nahda hareketi ve bu hareketin lideri, meclis başkanı Raşid Gannuşi, Mısır’daki “ötekileştirilen” İhvan hareketi gibi “elverişli” bir tehdit olarak görülmüştür. Batılı medya organları, diğer siyasal çalkantıların aksine, ılımlı davranan Nahda hareketi ve lideri Gannuşi’yi, sürekli “gizli gündem”i olan bir siyaset olarak diri tutmuştur. Mısır’da Sisi’nin 2013’deki askeri darbesinde; İhvan tehdidini, İsrail’le korunan “Camp David” dengesinin bozulmasını, Doğu Akdeniz’de stratejik anlamda otonomi sağlayacak bir Mısır’ı engelleme ve Batı’nın kontrolünün kaybedilmemesi refleksi öne çıkmıştı.

  • Tunus’ta, henüz dolmayan 30 gün öncesinde yaşanan siyasal gelişmeler, bilfiil bir darbenin eskiz çalışması mıdır? Yoksa yaratılan boşlukla beraber Doğu Akdeniz’de; ABD/AB ve bölge ülkeleriyle Türkiye aleyhine münhasır ekonomik alanlar başta olmak üzere, Afrika açılımı ve Türk dış politikasının stratejik otonomi kompartıman siyasetinin önünü tıkayacak konsorsiyumların tutunacağı bir sıçrama alanı mıdır diye düşünmemiz gerekiyor. Bu sorular önemli, zira Kıbrıs dahil pek çok konuda sınırlandırıcı bir siyaset alanının inşası, Türkiye lehine değişen ortamın yeniden Batı’nın stratejileri yönünde geriletilmesi gündeme gelmektedir. Ne var ki, konu sadece Batı ile sınırlı değildir. Sözgelimi Rusya ve Fransa, dış politikadaki pek çok çelişkilerine karşın, Libya’da Hafter’e verdikleri destekle öne çıkmaktadır. Rusya, siyaseten rekabet ettiği Batı ile Kuzey Afrika’da, belli başlıklarda işbirliği yapabilmektedir.

Tunus konusunda, Rusya’dan tatmin edici bir yaklaşım görülmemiştir. Buradan da anlaşılıyor ki, sahada var olarak, “zoru bozan” Türk dış politikasının önündeki yol engebeli olsa da, ulusal çıkarlar zemininde, doğru bir rotayı işaret etmektedir. Tunus’ta simgeleşen Batıcı elit ve küresel baronların işbirliğindeki formüllerde, Libya’dan Afganistan’a uzanan Türkiye’nin savunma parametreleri ve stratejileri, doğru dengeyi koyacaktır. Bu coğrafyalarda çok işimiz var…

#​Tunus
#Arap Baharı
#Mısır
#Ürdün
#Yemen
#Libya
#Suriye
#Kays Said
3 yıl önce